19 Haz 2010

Yoksullar daha yoksul, zenginler daha zengin

Almanya’nın bir gerçeği yeniden tasdiklendi. Alman İktisat Araştırmaları Enstitüsü DIW’nin yaptığı yeni araştırma, Almanya’daki yoksulların sayısının hem arttığını, hem de yoksulların daha da yoksullaştığını, bununla birlikte de zengin ve varlıklıların çok daha zenginleştiğini tespit ediyor. Aynı şekilde, Ren Kapitalizmi döneminde oluşmuş olan ve toplumsal piramidin geniş bir bölümününde yer alan orta katmanların yok olduğu, çoğunluğunun giderek daha hızlı bir biçimde düşük ücret sektörüne kaydığı görülüyor.

DIW, ki genellikle hükümet yanlısı yorumlarıyla tanınır, bu trendin 2000 yılından bu yana mütemadiyen yürütülen politikalar nedeniyle hızlandığını belirtiyor. Gerek Schröder-Fischer Hükümeti, gerekse de 2005’den beri iktidarda olan Angela Merkel’in şansölyelik döneminin genel çizgilerinde bir farklılık görülmemekte. Aslına bakılırsa solun uzun zamandan beri getirdiği eleştiri, yani CDU/CSU, FDP, SPD ve Yeşillerin aynı neoliberal cephenin farklı renkleri oldukları eleştirisi, bu araştırmayla da teyid ediliyor.

Neoliberal cephenin politikalarında belirgin olan iki nokta var: Birincisi, gelir vergisinin ve miras vergisi veya yatırım kârları vergileri gibi özünde daha çok sermaye ve varlık sahiplerine yüklenen vergilerin sistematik bir biçimde zenginler lehine azaltılmalarıdır. İkincisi ise halkın geniş kesimlerinin aleyhine uygulamaya sokulan ve Hartz Yasaları gibi yoksulluğu yasa yoluyla derinleştirerek, kronik hâle getiren uygulamalardır. Bu tedbirler sadece yoksulluğu artırmakta kalmamakta, aynı zamanda Almanya’nın ABD’den sonra en yaygın düşük ücret sektörüne sahip ülke olmasına neden olmaktadır.

Almanya’da şu an gerçekleşmekte olan, 1980li yılların ABD ve Birleşik Krallık’ında başlatılan sürecin aynısı, ancak bu süreç Almanya’da çok daha hızlı bir biçimde işlemekte. 1990lı yıllarda Almanya’daki ortalama gelir düzeyi uluslararası karşılaştırmada görece dengede iken, on yıl gibi kısa bir sürede bu denge altüst edilebildi. Yani, henüz 1998 – 1999 yıllarında tasavvur dahi edilemeyecek bir yoksul – zengin ayırımı yasal tedbirlerle gerçekleştirildi.

DIW’nin araştırması yaygın medyada geniş yer buldu. Bunun bir nedeni Merkel Hükümeti’nin içinde bulunduğu yönetim krizi elbette, ancak yapılan yorumlara bakıldığında, yürütülen bu politikaların sınıf çelişkilerini sertleştireceği ve sonucu şimdiden kestirilemeyecek olan sosyal patlamalara neden olabileceği kaygısı ağır basıyor gibi. Bir tarafta Merkel’i fazla »sosyaldemokratça« davranmakla şuçlayan muhafazakâr-neoliberal basın, diğer taraftan da sistemin »sivriliklerinin« törpülenmesi gerektiğini vurguluyor. Çelişkili görülse de, bu yaklaşımın ardında »dengenin bozulmasından radikal unsurlar faydalanır« yaklaşımı hakim.

Örneğin Darmstadt’lı sosyolog Michael Hartmann’ın »hükümetin tasarruf paketi zengin-yoksul ayırımını derinleştirecektir« tespitini manşete taşıyan gazeteler, hükümetin radikal solu – bununla DIE LINKE’yi kastediyorlar – destekleyen adımlardan vazgeçmesini ve yasal asgarî ücret başta olmak üzere, sosyal harcamaların artırılmasını öneriyorlar.

Yapılan önerilerde genellikle OECD ülkeleri arasındaki karşılaştırmalar ve zengin-yoksul ayırımının artması ile ortaya çıkan sosyal sorun deneyimleri temel alınıyor. Sahiden de iki yıl önce OECD ülkelerinde yapılan bir araştırma, zengin-yoksul ayırımının keskinleştiği durumlarda diğer sosyopolitik alanlarda da »rahatsızlıkların« ortaya çıktığını tespit ediyor. Bu araştırmaya göre, zengin-yoksul arasındaki uçurum arttıkça, halkın genelinin sağlık durumunda, eğitim-öğrenim alanında, kentlerin sefalet girdabına girmesinde ve doğal olarak da kriminalitenin artmasında olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Dünyanın diğer bölgelerinde olağanlaşmış olan bu durum, Almanya gibi dünyanın en zengin ülkelerinden birinde ve alışılmadık bir hızla gerçekleşince, egemenlerin kontrol edemeyeceği sosyal protestoların artması söz konusu olabilir. Neoliberal cephenin destekçilerinin dikkat çekmek istedikleri de aslında bu. »Doğru yoldasınız, ama biraz yavaş gidin« sinyalleri verilmekte.

Sonuç itibariyle küreselleşen kapitalizm, dünyanın yoksullarını her yerde aynı seviyeye çekecek adımlara yol açıyor. Görülen o ki, yoksulluk konusunda bir zamanların örnek refah ülkesi olan Almanya da bu gelişmeden payını alacak. Bir de bunu Ren Kapitalizmi’nin sözde »sınıf uzlaşısının« çoktan bittiğini kabullenmeyen sendikalar da görebilseler keşke.