29 Kas 2013

Mutlu »Thanksgiving’ler«...

Perşembe sabahı, zaten geç kalmışım diye aceleyle evden çıkarken Willy hoca aradı: »Mutlu Thanksgiving’ler...« Hoppala! Şaşkınlıktan kekeleyerek »sana..da..« dedim. Aklım başına gelince de, »yahu hocam, bu da nereden çıktı, Amerika’da mıyız Allah aşkına?« diye çıkıştım.

»Ne o« dedi, muzip bir kıkırdamayla, »Thanksgiving nedir bilmiyor musun?«. »Hocam gene sabah sabah beni imtihana çekiyorsun« dedim, »Hollywood filmlerinden öğrendiğimiz kadarıyla, Almanların ›Erntedankfest‹i gibi, arkaik bir gelenek işte«.
»Ah, ah« diye iç çekti, »Marx, ›hiç bir şey göründüğü gibi değildir‹ derken ne kadar haklıydı. Pah! Bir de sosyalistim diye geçinirsin«. »Hocam yapma, ne alaka?« diye itiraz ettim. »Aslında Merkel’in koalisyon sözleşmesinin bir iki bölümü hakkında yazı yazsana diyecektim, ama belli ki gene streslerdesin. Neyse, seni yarın ararım, ama sana tavsiyem biraz tarih oku. Oku ki, aşmaya çalıştığımız burjuva toplumuna, burjuva devriminin değerlerini hatırlatmamız gerektiğini anımsa. Hadi Tschüss!« deyip, telefonu kapattı.
»La havle...«, hep böyle yapar hoca. Saate baktım, »kahr...« treni kaçırmışım. Artık bir saat sonrakine bineceğiz deyip, bilgisayarın başına geçtim. Google amca ile Wiki teyzeye danışmak için vaktim vardı.
Sahiden »Thanksgiving«, yani »Şükran Günü« arkaik, ama sıradan bir gelenek değilmiş. Kuzey Amerika yerlileri yüzyıllardan beri »doğaya, verdikleri için teşekkür« etmek için kutluyorlarmış. 1550’lerden sonra Kuzey Amerika’ya yerleşen beyazlar, Wampanoag kabilesinden bu bayramı öğrenmişler ve hasat zamanının sonundan itibaren kutlamaya başlamışlar. George Washington’da 1789’da Şükran Gününü ulusal bayram ilân etmiş.
Aslında Şükran Günü hakkında yazılacak hayli anekdot var, ama yazımızı günümüzle sınırlamak gerekiyor. ABD’liler, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, Kasım ayının son Perşembe’sinde Şükran Gününü kutluyorlar. ABD’liler arasında yaygın olan köktenci dindarlığa rağmen, bu bayramın hayli dünyevî olduğunu söylemek gerekiyor. Dini bayramlara özgü ritüeller yok. Aksine, hangi inançtan olursa olsunlar, (genellikle ailece) bir araya gelip, bolca yemek yiyorlar.
Tabii masaya en başta hindi kızartması konuyor. Vejeteryanların pek hoşuna gitmeyecek ama, istatistiklere göre sadece Şükran Gününde, 45 milyon hindi yeniyormuş. ABD’nde her yıl yetiştirilen hindi sayısı ise 250 milyonu aşıyor. Neyse konumuza dönelim.
Şükran Günü, tüm piyasalaştırılmış hâliyle – perakendeciler ertesi gün yılın en büyük cirosunu yaptıklarından, Cuma gününe »Siyah Cuma« adını takmışlar – tam bir burjuva toplumu bayramı. Ve Amerikan devriminin, vatandaşlığın soya değil, anayasa metnine sadakatle belirlendiğinin ilânı ile özgürlükleri içeren ABD anayasasının karakteristik sembolü. Kâğıt üzerinde de olsa, eşitliğin sembolü yani.
George Washington 17 Ağustos 1790’da Newport Yahudi cemaatini ziyaret ettiğinde, boşuna şu sözleri sarf etmemiş: »Tolerans, bir kısım insanın, başka kısım insanın doğuştan kazandıkları hakları kullanmalarına bir lütufmuş gibi müsamaha göstermesi değildir. Eşitlik, özgürlükler ve adalet, kökenine bakılmaksızın her insanın doğuştan elde ettiği haklardır. Ve fanatizm ile ayrımcılığın karşısında duran hükümetimiz, bu hakların garantörüdür.«
Hoş, bugün ABD denilince akla başka şeyler geliyor, ama burjuva demokrasisi işte böyle bir şey. Ne tuhaf, aradan iki yüz yıl geçtikten sonra bile, bu değerleri burjuva hükümetlerine sosyalistlerin hatırlatması gerekiyor. Keşke »demokratlar«, liberaller de böyle düşünse ve örneğin AKP hükümetine basın özgürlüğünün önemini hatırlatsalar.

Bu akşam saat 18:00’de özgür basın temsilcileri Galatasaray Lisesi önünde hükümete ve kamuoyuna bunu hatırlatacaklar. Yaklaşık iki yıldır rehin tutulan gazetecilere sahip çıkanlar, destek sunanlar, özgür düşüncenin yargılanmasına tanık olanlar – akşama buluşmak üzere!