7 Ağu 2015

HDP ve liberal söylem

Son köşe yazımıza gelen tepkiler, kaygılarımızın paylaşıldığını gösteriyor. Ama meramımızı sendika.org’da Ferda Koç doğru okumuş. Koç bu bağlamda, solun ve Kürt hareketinin kavramlarındaki liberal hegemonyayı eleştirerek ve gelişmelerin »darbesel niteliğine« vurgu yaparak, »Cunta Anayasası’nın bu darbeyi meşru kılması, Erdoğan’ın darbesine karşı direnişi odağına alan bir siyasi mücadele çizgisinin yanlış olacağı anlamına gelir mi?« diye soruyor.

Koç son derece haklı. Liberal söylem olayları açıklamaya yeterli değil. Liberallere gösterilen »teveccüh« ise tamamen gereksiz. HDP de, KÖH de, sol da liberal söylemden kurtulmak zorundalar. Sorusuna gelince: cepheyi büyütmek, muhalif güçlerin geniş birlikteliğini sağlamak için, Erdoğan’ı karşısına alan siyasi mücadele yanlış değil elbette. Erdoğan ve çevresinin »rejim içi« olduklarını göz ardı etmeden geliştirilecek böylesi bir strateji, parlamenter sistemi savunarak AKP içindeki çelişkileri derinleştirebilir, AKP ve CHP üzerinde »olağanlaşma« baskısını artırabilir.
Ama bu çerçevede çoklu kriz ortamı dikkate alınmalıdır: Erdoğan’da cisimleşen güçlerin »darbe« olarak nitelendirilen çabaları henüz sonuçlanmadı. Çatışma ve savaş politikaları da istenilen ortamı yaratamadı. MHP destekli azınlık hükümetiyle erken seçime gidilmesi bir olasılık, ama başarılı sonuç çıkarması açık değil. Sürenin bitimine 17 gün kalmasına rağmen hâlâ hükümet kurulamaması bunu gösteriyor.
Sermaye birikim süreci krizde. Yoksullaşan hanelerin ve özel sektörün borçlanması had safhada. TL’nin değer kaybı, işin cabası. Ekonomik durgunluk, salt tüketim teşvikiyle aşılamayacak durumda. Yönetim krizinin yanı sıra küresel talep gerilemede ve Ortadoğu’da belirsizlik hakim. Değişen güç dengeleri »yeniden düzenlenmeyi« daha tamamlayamadı. Sünni-muhafazakâr sermaye Erdoğan’ı desteklerken, büyük burjuvazi ve emperyalist güçler toplumsal tabanı geniş bir iktidar peşinde. Anketler, erken seçimle tablonun pek değişmeyeceğini gösteriyor. Velev ki tersi olsa, AKP tek başına iktidara gelse bile, geniş toplumsal tabanlı bir hükümet oluşturamayacak. Bu ise otoriter neoliberalizmi ve militarizmi genişleyen toplumsal direnç duvarına toslatacak.

Kısacası, bu iktidarın ömrü kısalmaktadır. Ama asıl mesele, egemen sınıfın nasıl bir çıkış yolu izleyeceğidir. Koşullar, parlamenter sisteme dayanan güçlü hükümet formülüne işaret etmektedir. HDP ve sol muhalefet açısından sorun, bir olasılığa karşı direnişi örgütlerken, diğer olasılığın stepnesi olma durumuna düşmemektir. Önemli olan HDP ve sol muhalefetin geniş bir barış ve demokrasi bloğu oluşmasını sağlayarak, kendi olasılıklarını yaratmalarıdır. Bu olanaklıdır, ancak muhalif güçlerin en geniş birlikteliğini tetikleyecek, Kürt hareketinin devrimci kesimlerini destekleyecek bir »Devrimci Cephe« gerekmektedir. Egemen sınıfın ve emperyalist güçlerin planlarını geri püskürtmek için barış ve demokrasi güçlerinin siyasi müdahale olanaklarını yaratmak ve direnişi örgütlemek, en başta devrimci güçlerin, atıl durumdan kurtulması gereken HDK’nın ve parlamenter temsilîyet olarak HDP’nin sorumluluğundadır. Bir kaç haftadır anlatmaya çalıştığımız budur.