18 Ara 2015

»Tarafları aklı selime çağırmak«

Kürdistan her anlamda yangın yerine dönmüş, sokağa çıkma yasaklarıyla kent ve kasabalar esir alınmış, yoksul halk tankların, zırhlı araçların ve binlerce askerin, polisin terörüne teslim edilmiş, keyfiyet ve hukuksuzluk had safhaya ulaşmış ve kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden infazlara hız verilmişken, tuzu kuru, suya-sabuna dokunmadığından rahatça işinde gücünde olanlardan, başkalarının acılarını seyretmekten başka bir şey yapmayanlardan »ama«lı, »fakat«lı içi boş laf salatalarını dinlemekten gına geldi açıkçası.

Faşizmin toplumsal tabanının oluşturulduğu bu günlerde »tarafsızmış« gibi görünüp, bilerek ya da bilmeyerek AKP rejiminin demagojisini yeniden üretenlere, yandaşlara, ırkçı-milliyetçi hezeyanlarıyla savaş kışkırtıcılığı yapanlara, bölgesel emperyalizm hülyalarına dalanlara, rejime baş eğerek nemalanmak için vicdanlarını köreltenlere söylenmesi gerekenler yeterince söylendi. O nedenle gerçekten iyi niyetle ve barış kaygısıyla »iki tarafa da« seslenenlere bir iki lafımız olacak.
Örneği Ömer Faruk Gergerlioğlu »t24« internet sayfalarında yayınlanan bir yazısında »Yapılması gereken ne devletin savaş politikasını kabullenmek, ne de hendek, barikat siyasetine mazeret bulmaktır. Tekrar masaya dönülmesi için tarafları aklı selime çağırmaktır« diyor. Gergerlioğlu’nun iyi niyetinden şüphemiz yok, ama iyi niyet yanılgılardan korumuyor, zira cehenneme giden yollar, bilindiği gibi, iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
İyi niyetli çağrıcıların temel yanılgısı, siyasetin niyete ve vicdana göre değil, çıkarlara göre şekillendiğini görememektir. Türkiye’deki karar vericiler »kötü« veya »aptal« oldukları, savaşın sonuçlarını »anlamadıkları« için değil, çıkarları böyle gerektirdiği için savaş ve şiddette ısrar etmektedirler. AKP rejiminin iktidarını korumak ve genişletmek, temsil ettiği sermaye fraksiyonlarının ve genel olarak Türkiye burjuvazisinin çıkarlarını kollamak, fiili yönetim durumunu anayasal çerçeveye oturtmak ve toplumsal hegemonyasını sürdürmek için savaş ve şiddete ihtiyacı vardır. Savaş ve şiddet vazgeçilmez bir egemenlik aracıdır, çünkü neoliberal ve militarist politikalar, parlamento işlevsiz kılınmadan, otoritarizm kurumsallaşmadan, toplumsal taban genişletilmeden ve güvenlik rejimi oluşturulmadan sürdürülemezler.

Rejim bunun için toplumsal muhalefeti terbiye etmek, ehlileştirmek, yapamadıklarını ise ezerek yok etmek zorundadır. Çünkü bilmektedir ki, terbiye edemedikleri onu yarın alt edecek ve mezarını kazacak olanlardır. Aynı şekilde rejimin çıkarları ile halkların çıkarları taban tabana zıttır. Barış, demokrasi ve özgürlükler halkların, otoritarizm, savaş ve faşist uygulamalar ise rejimin lehinedir. Savaş ve şiddet çağrılarla değil, rejime karşı direnmekle ve mücadeleyle sonlandırılabilir. Demek ki şiddetin son bulmasını, barış ve demokrasinin tesis edilmesini istiyorsanız, o zaman rejimi geri püskürtmek zorundasınız. PKK’yi, YDG-H’lileri eleştirebilirsiniz, ama önce asli görevlerinizi yerine getirmelisiniz. Tek aklı selim tavır, rejimi geriletecek mücadeleyi vermektir, ki hendek ve barikat, barış isteyenlerin son sığınağı olacaktır. İnanmıyorsanız, tarihe bakınız.