28 Mar 2014

Karanlık bulutlar altında...

Türkiye kamuoyu yarın yapılacak olan yerel seçimlere ve yolsuzluklar yumağına kilitlenmişken, kimsenin dünya ekonomisinin üzerinde toplanmaya başlayan karanlık bulutlara bakmaya mecali yok gibi görünüyor. Aslında bu karanlık bulutların yol açacağı fırtınanın Türkiye ekonomisini ve dolayısıyla Türkiye’deki siyaseti ne denli etkileyeceğini görmnek için ekonomist olmaya gerek yok. Tam da böylesi bir dönemde bilhassa muhalif güçlerin yapması gereken, “Yolsuzluklar Sultanının” çatışma retoriğine kapılmadan kafalarını “önlerindeki tabaktan” kaldırıp, dünyada ne olup bittiğine bakmaları ve buna göre siyasetlerini şekillendirmeleridir. Hiç kuşku yok: yerel seçimden kim galip çıkarsa çıksın, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan dünya ekonomisindeki gelişmelerdir.

Telgraf stilindeki bir bakış karanlık bulutların nasıl toplandığını görebilmeye yetiyor. ABD’nin Ukrayna ihtilafı çerçevesinde, birbirlerine iktisadi olarak kopmaz bir biçimde bağlı olan AB ve Rusya arasında bir ticaret savaşını kaşıdığı malum. Böylesi bir durumda ABD’nin siyasi ve ekonomik olarak güçleneceğini hesapladığını söyleyebiliriz. Zaten ABD Merkez Bankasının uyguladığı para politikası eşik ülkelerinin ekonomileri üzerinde büyük bir baskı oluşturduğundan, bunlarla ticari ilişkilerini derinleştirmiş olan AB ekonomisini zora soktu. Bunun üstüne bir de Rusya ile bir ticaret savaşına girişilirse, hem AB, hem de Rusya ekonomisi kaybedecek.
Ancak böylesi bir gelişmenin küresel çapta ekonomik buhrana yol açması ise fazlasıyla muhtemel. Çünkü özellikle uluslararası mali piyasalarda hayli şişmiş olan spekülasyon balonları patlayarak, 2008 krizine rahmet okutacak sonuçlara yol açabilir. Elbette bu durumda tersinde ABD ekonomisi de olumsuz etkileneceğinden, ABD açısından evdeki hesap çarşıya uymayabilir.
Uzak Doğuya baktığımızda ise bölgenin önde gelen ekonomi motorlarının fena halde tökezlediklerini görebiliriz. Örneğin Japonya’nın ihracatı teşvik etmek için aldığı tüm tedbirlerin fos çıktığını gören mali piyasa aktörleri arayış içerisindeler. Japonya son 30 yılda ilk kez büyük bir ticaret açığı kaydetmek zorunda kaldı. Gözlemciler Japonya’nın 2014’deki dış ticaret açığının 15 milyar Dolar’ı aşacağını tahmin ediyorlar. Görüldüğü kadarıyla milliyetçi ve saldırgan bir dış politikayla iktidarını korumaya çalışan Şinzo Abe hükümeti daha güçlü bir baskı altına girecek.
Diğer yandan güçlü Çin ekonomisinde de ciddi sorunlar yaşanmakta. Çin’in ihracatı 2013’de yüzde 18 gerileyince, uluslararası mali piyasalarda şok dalgalarına yol açtı. Bununla birlikte Çin Merkez Bankası daha önceki piyasaya para pompalama siyasetinden vazgeçti. 2013’de iç piyasaya 1 trilyon Dolar pompalayan Merkez Bankası  hem Çin gayri menkul piyasasındaki spekülasyon balonlarının devasa bir biçimde şişmesine, hem de uluslararası finans spekülatörlerinin Çin hammadde piyasasında spekülasyonlara yönelmesine neden olmuştu. Merkez Bankası şimdi piyasalardan para çekmeye başlayınca spekülatörlerin kurduğu kırılgan sistem temellerinden sarsılmaya başladı. Çin yönetiminin Çin mali piyasalarına yönelik yeni tedbirlere girişeceği ve şirket iflaslarını önlemeye kalkışmayacağı dedikodularının yayılması, kontrol altına alamadıkları Çin yönetiminden zaten çekinen küresel spekülatörlerin paniğe kapılmasına neden oldu. Almanya’daki kimi araştırma kurumunun, “Çin önümüzdeki dönemde dünya ekonomisinin motoru olma rolünü oynayamayacak” tahminini yapması, paniğin büyümesine yol açıyor.
Pasifikte sular ısınır, Ortadoğu’da kurulmaya çalışılan yeni dengeler belirsizliklere yol açar, başta Brezilya, Güney Afrika ve Hindistan olmak üzere eşik ülkelerinde ekonomik durgunluklar etkinliklerini artırır ve Çin ve Japonya ekonomileri tökezlerken, AB ve Rusya arasında çıkabilecek bir ticaret savaşı dünya ekonomisini büyük – belkide görülmemiş ölçüde – bir krizin içerisine sokabilir. Çoklu kriz ortamında boğuşan bir Türkiye’nin böylesi bir krizde görebileceği hasarı düşünmeye çalışmak bile ürkütücü. Askeri ihtilaf tehlikesine değinmedik bile! Yarın Türkiye’de olağanüstü anlamlar yüklenmiş yerel seçimler yapılacak. Demokratik kesimlerin seçimlerden başarı kazanarak çıkması olanaklı gözüküyor. Ancak elde edilecek başarı tek başına yeterli olmayacak. Türkiye demokrasi güçleri gelecek olan asıl fırtınaya şimdiden hazırlanmaları gerekiyor. Fırtına, her alanda büyük hasar yaratacak.