Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye
muhalefetinin – sayıca büyük olmasa da – hayli etkin olan bir kesiminde, yani
sosyalist solda Selahattin Demirtaş’ın adaylığı konusunda ilginç tartışmalara
neden oldu. HDK/HDP içindeki veya yakın duran sosyalistler tutarlı bir biçimde
Demirtaş’ı desteklerlerken, kimi sosyalist parti ve kurumdan/yayın organından
eleştiriler yükseliyor. Eleştirilerin tüm çeşitliliğine rağmen, bunların ortak
noktası »Demirtaş ve Kürt hareketinin bazı noktalardaki tutumu tereddüte yol
açıyor« olarak özetlenebilir. Yasal Kürt siyasetinin Haziran Direnişi,
Demokratik İslam Kongresi veya »egemen sınıfın temsilcileri ile diyalog«
konularındaki tavrının altı, sosyalistlerin Demirtaş’ı »koşulsuz bir şekilde
desteklememek için geçerli sebepleri« olduğunu vurgulamak için çiziliyor.
Yasal Kürt siyasetinin, bilhassa yerel
yönetimlerdeki temsilcilerinin eleştirilmesini gerektiren şüphesiz çokça
gerekçe var. Hoş, sınıf partisi olmayan bir yapıyı, sosyalist partiler için
geçerli olan kriterlerle eleştirmenin pek bir anlamı yok, ama elbette aslolan
eleştirinin her düzeyde ezilenler ve sömürülenlerin perspektifinden olmasıdır.
Ancak, bu perspektiften bakınca Demirtaş’ın »yürüttüğü siyasete kuşkuyla yaklaşmak«
ve adaylığını »koşulsuz desteklememek için« geçerli sebeplerin neler olduğunu
da söylemeyince, eleştiri boşa düşüyor.
Diğer yandan sınıf mücadeleleri tarihi,
sosyalist ve komünistlere burjuva toplumları içerisinde »kendi ilkeleri gereği
siyaset« yaparlarken, tarihsel koşulları ve maddî şartları ciddiye almaları ve
gösterecekleri siyasî tavrın temsil ettiklerini iddia ettikleri ezilen ve
sömürülen sınıfların lehine ne gibi sonuçlara yol açacağını hesaplama
yükümlülüğünü vermektedir. Sosyalistler için Demirtaş’ın »iyi« veya »doğru« bir
insan olması değil, adaylığının genelde ezilenler ve sömürülenler, özelde ise
sosyalistlerin hedefleri açısından ne getireceği, ne götüreceği önemlidir. Bu
açıdan Demirtaş’ın adaylığını verili koşullar çerçevesinde değerlendirmek
gerekmektedir.
Telgraf stilinde ve yüzeysel bakacak
olursak: farklı sermaye fraksiyonlarının desteğini alan AKP’nin »başkanlık
sistemi« hedefi, yeterli desteği bulamadığından rafa kaldırıldı. Şimdi ise
»başkanlığa« anayasanın tanıdığı kurallar çerçevesinde fiilen geçilmesi
planlanıyor. Anayasanın Cumhurbaşkanına tanıdığı olağanüstü yetkiler biliniyor.
Eğer bunlar bugüne kadar kullanılmadıysa, bunun temel nedeni Erdoğan’ın
başbakanlığıdır. Erdoğan seçilirse, bu olağanüstü yetkileri sonuna kadar kullanmak
isteyecek, ama Başbakanlık makamına »emrinde« olan birisini getirebilirse. AKP
koalisyonu içindeki kavganın nedenlerinden birisi bu.
Öte yandan yerel seçim sonuçları ve
Sünnî-muhafazakârlığın yapısal hegemonyası göz önünde tutulursa, seçimlerin
Erdoğan’ın zaferiyle sonuçlanmasının büyük olasılık olduğu sonucuna
varılabilir. Aynı cephedeki diğer aday İhsanoğlu Erdoğan’ın alternatifi
değildir. Aksine aynı cephenin iki adayı da söylemleri, tavırları ve
politikalarıyla yapısal hegemonyayı her defasında yeniden üretmekte, kamu
yaşamında daha çok yerleşmesine neden olmaktadırlar.
Demirtaş’ın adaylığı ise, ki Demirtaş’ı
nasıl nitelendirirsek nitelendirelim, yapısal hegemonyayı zayıflatmak, muhalif
kesimlere yeni alanlar açmak ve mevziiler kazandırmak, sınıf çelişkilerini gün
yüzüne çıkartmak, ezilenler ve sömürülenler lehine olan talepleri ifade etmek,
egemen iktidar ve mülkiyet ilişkilerini eleştirmek, milliyetler ve cinsiyetler
sorunlarının eşitlik ve özgürlük temelinde çözüm olanaklarını göstermek, kısacası
sosyalistlerin sınıf mücadelesi çerçevesinde asli görevlerini daha kolay yerine
getirebilecekleri demokratik bir ortamın geniş kesimlerce savunulması için reel
bir fırsat yaratmaktadır. Tüm diğer nedenleri bir yana bıraksak bile, bu gerçek
sosyalistlerin Demirtaş için oy istemelerinin en önemli gerekçesidir.
Sosyalistlerin verili koşullar altında söylemeleri gereken en doğru söz: »Evet,
Selahattin Demirtaş!« tır.
Not: Bir kitap çalışması nedeniyle bu
köşedeki yazılarıma ara vermek zorundayım. Altı hafta sonra yeniden buluşmak
dileğiyle, sağlıcakla, yoldaşça kalınız.