Ortadoğu’da bulunan, ama hiç bir zaman
Ortadoğulu olamayan »ikiz devletler« Türkiye ve İsrail ilişkilerindeki
»normalleşme« eğilimi, Türkiye’deki burjuva medyasında kimilerinin kafasını
hayli karıştırmış besbelli. Tescilli Yahudi düşmanı siyasal İslam,
Türkiye-İsrail »yakınlaşmasına« İslami hülle arayadursun, biz bu gelişmenin
arka planına bakalım.
26 Ara 2015
18 Ara 2015
»Tarafları aklı selime çağırmak«
Kürdistan her anlamda yangın yerine dönmüş,
sokağa çıkma yasaklarıyla kent ve kasabalar esir alınmış, yoksul halk tankların,
zırhlı araçların ve binlerce askerin, polisin terörüne teslim edilmiş, keyfiyet
ve hukuksuzluk had safhaya ulaşmış ve kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden
infazlara hız verilmişken, tuzu kuru, suya-sabuna dokunmadığından rahatça
işinde gücünde olanlardan, başkalarının acılarını seyretmekten başka bir şey
yapmayanlardan »ama«lı, »fakat«lı içi boş laf salatalarını dinlemekten gına
geldi açıkçası.
Ortadoğu: 21. Yüzyıl’ın barut fıçısı
2011’de Arap dünyasındaki
kalkışmalar başladığında, demokratik kamuoyunda ve devrimci güçler arasında
emperyalistlerin işbirlikçisi olan Arap despotlarının peş peşe alaşağı
edilecekleri ve demokratik dönüşümlerin başlayacağına dair umutlar ifade
edilmekteydi. Hatta kimileri, kalkışmaların birer »devrim« olduklarını iddia
ediyorlardı. 2015’in Arap dünyasına baktığımızda ise, sadece bu umutların
yerlerinde yellerin estiğini değil, çok daha ürkütücü bir resmi görmekteyiz:
Ortadoğu kan denizine dönüşmüş durumda. Libya ve Irak devletleri çözülme
sürecinde. Lübnan, Suriye ve Yemen de benzer bir sürece sokulmak üzereler.
Mısır’daki Sisi diktatörlüğü ülkedeki, özellikle Sina Yarımadası’ndaki yangınla
baş edemiyor. Kangren olmuş Filistin sorunu yeni trajedilere gebe. Arap
dünyası, artık sayılarının dahi bilinemediği kanlı ihtilaflarla cebelleşiyor.
İrili ufaklı sayısız cihatçı çete tüm Ortadoğu’ya – Paris saldırılarında
görüldüğü gibi, Avrupa’ya da – dehşet ve korku yayıyor. Kısacası Ortadoğu,
alevlerin ortasına bırakılan bir barut fıçısını andırıyor. Fıçı alev aldığında
bölgenin, hatta tüm dünyanın yangın yerine dönmesi uzak bir ihtimal değil.
12 Ara 2015
Emperyalizmin Barzani ilgisi
Ankara’ya gelir gelmez soluğu önce MİT’te,
ardından Erdoğan’ın yanında alan Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretini özelde
Kürdistan’da, genelde ise bölgede önemi sonradan anlaşılacak yeni gelişmelerin
habercisi olarak görmek gerekiyor. Burjuva basınından da takip edilebildiği
gibi, Barzani ve Güney Kürdistan’da oluşan devletimsi yapı, hiç şüphe ve
tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, başta Türkiye olmak üzere bölge
güçlerinin ve emperyalizmin aşırı ilgisine mazhar oluyor. Erdoğan dahi Irak merkezi hükümetine karşı Barzani’yi koruma altına alıyor.
4 Ara 2015
Kadavra itaati
1534’de Cizvitler tarikatını kuran Loyolalı
İgnatiyos, tarikata girecek olanlardan »İtaatkar yaşayacak olanların tanrısal
yazgıları için kendilerini, istenilen biçimde kullanılacak bir cansız beden
gibi yönlendirecek üstlerine itaat etmelerini« bekliyordu. İgnatiyos’un
demirden yasası sonraları Alman siyasi literatürüne »kadavra itaati« olarak
girdi ve Rosa Luxemburg tarafından, egemen sınıflara boyun eğen Alman işçi
sınıfına yönelik bir eleştiri olarak kullanıldı.
27 Kas 2015
»Ölümden korkup, intihar etmek«
Yazının
başlığı Almancada belirli bir fobiye veya soruna gösterilen abartılı reaksiyonu
yermek için kullanılan yaygın bir deyimdir. Kimi liberal yazar AB
hükümetlerinin alelacele aldıkları güvenlik kararlarını ve uyguladıkları
tedbirleri bu veya benzer deyimlerle eleştiriyorlar. Ancak böylesi eleştiriler,
hükümetlerin ve güvenlik bürokrasisinin irrasyonel davrandığı varsayımına
dayanmaktadır, ki bu tamamen yanlıştır.
20 Kas 2015
Paris, G20, savaş
Paris
katliamı cihatçı terör örgütlerinin vahşetini bir kez daha gözler önüne serdi.
Korku salmayı hedefleyen cihatçı terörün bu hedefine ulaştığını tespit
edebiliriz. Paris katliamı aynı zamanda böylesi eylemleri demokratik kurumları
işlevsizleştirmek, özgürlükleri rafa kaldıran güvenlik politikalarını uygulamak
ve militarist dış politikaya gerekçe bulmak isteyen burjuva hükümetlerine de
yeni cephane vermiştir. Nitekim Avrupa’da yeniden hortlatılan terör histerisi
ve yaratılan panik ortamı AB hükümetlerinin silahları kuşanmalarına yetti.
13 Kas 2015
Silvan ve devrimci muhalefet gerekliliği
Kürdistan
yangın yerine dönmüş, ölümler olağanlaşmış, liberal söylem gına getirmişken,
»Willy hocayı arama sırasıdır« dedim kendi kendime. Aradım. Bir kaç hoşbeşten
sonra kafamı kurcalayan soruyu bodoslama sordum: »Hocam ne dersin, 1 Kasım
sonuçlarında PKK şiddetinin rolü olduğunu söyleyenler çoğaldı. Baksana geçen
gün T24’de solcu Ferdan Ergut da ›PKK eleştirisi içermeyen bir HDP savunusu
mümkün değildir‹ diye yazıyordu. Acaba biz de...« Fena parladı: »Benden sol
liberal ve küçük burjuva laf salatasına yanıt istemekte ciddi olamazsın!«.
11 Kas 2015
Cepheler Arasındaki Rojava - Errol Babacan / Murat Çakır
Uluslararası Af Örgütü’nün
Rojava Raporu ve olası etkileri üzerine
Kobanê direnişinin ardından Rojava’ya
yönelik enternasyonalist dayanışma büyük bir ivme kazanmıştı. Rojava,
Ortadoğu’nun etnik ve mezhep çatışmalarının ortasında uğruna mücadele edilesi
bir eşitlik vaadini yansıtıyordu. Şimdi ise Uluslararası Af Örgütü PYD’nin
öncülüğündeki yönetime ağır suçlamalar yöneltiyor. Halk Savunma Birlikleri YPG/YPJ’nin
köyleri yıktığı, Arap, Türkmen ve Kürt nüfusu keyfi biçimde yerinden ettiği,
hatta infaz tehdidinde bulunduğu iddia ediliyor.
6 Kas 2015
Saflar belli oldu...
Ortadoğu’nun
jeopolitik düzeninin çözülmekte olduğu bir dönemde yapılan TBMM seçimlerinin
sonuçları, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal iklimini daha da kötüleştirecek.
AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmasıyla sertleşen iç ihtilaflar bölgedeki
gelişmelerle birlikte ülke içindeki kutuplaşmanın ve şiddet sarmalının yeni bir
ivme kazanmasına yol açacak. Niyetimiz felaket tellallığı yapmak değil, bu
gerçekleri görmeden durum değerlendirilmesinin yapılamayacağına işaret etmek.
5 Kas 2015
Rusya’nın stratejik hamlelerinin gösterdikleri...
Emperyalist hegemonyadaki
kırılmalar ve Rusya faktörü
ABD devlet aklına dönüşen »Wolfowitz Doktrini« kaleme alındığında,
her ne kadar reel sosyalizm bir karşı devrim ile yıkılmış ve burjuvazinin
ölümcül düşmanı olan sosyalizm güçleri darmadağın edilmiş olsalar da,
emperyalist hegemonyanın tehlike altında olduğu kaygısı hâlâ canlıydı. »Tarihin
sonunu« ilân eden burjuva ideologları zafer sarhoşluğu altında dahi tarihsel
yasallığı, yani kapitalizmin her daim kendi mezar kazıcılarını yarattığı
gerçeğini unutmamışlardı. Bunun için tüm çabalarını komünizm »illetini« yok
etmeye, işçi sınıfının kendisi için sınıf olarak örgütlenmesini engellemeye,
yaşamın her alanını kapitalist sermaye birikiminin boyunduruğu altına sokmaya
ve emperyalizmin dünya çapındaki mutlak hegemonyasını kurmaya harcıyorlardı.
30 Eki 2015
Amnesty, Rojava, 1 Kasım
Yarın yapılacak genel seçimlerde seçim sonuçlarının 7 Haziran’a göre pek
değişmeyeceği konusunda neredeyse herkes hem fikir. Seçim sonuçlarının yol
açacağı olasılıklar üzerine hayli yazıldı-çizildi, tekrarlamaya gerek yok.
Hangi olasılık gerçekleşirse gerçekleşsin, yani AKP tek başına iktidara gelse
de, AKP-CHP koalisyonu, hatta HDP’nin dahil olduğu bir hükümet kurulsa da, asıl
önemli olan gerçekleşecek sonucun ezilen ve sömürülen emekçi halklar açısından
ne getireceğidir.
23 Eki 2015
Savaş tamtamları ne diyor?
Yaşadığımız
günler pek fazla uzak olmayan bir gelecekte »meşum geçmiş« olarak anılmaya aday
günler, çünkü insanlık açık gözlerle ve koşar adım felakete doğru gidiyor. Bu
özellikle Türkiye ve Kürdistan’ın merkezinde bulunduğu Ortadoğu için geçerli.
Geleceğin tarihçileri bugünleri nasıl değerlendirecekler onu pek bilemeyiz, ama
bölgede çalınan savaş tamtamlarını dinlersek, nasıl bir felakete doğru yol
almakta olduğumuzu anlayabiliriz.
16 Eki 2015
Jenosit devleti ve savaş olasılığı
Yoldaşlarımızın,
kardeşlerimizin, dostlarımızın hunharca katledilişleri yüreklerimizi dağladı.
Canımız, kor alevlerden çıkartılan kızgın demirin çıplak ete yapıştığı gibi
acıyor. Evet, biliyoruz: dövüşenler düşenlerin tutmaz yasını – elbet yasın da
zamanı gelecek. Ama insanız sonuçta. Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz,
kabaran sınıf kiniyle mücadeleye devam diyen aklımıza inat, gözlerimizin yaşı
durmuyor, yüreğimizdeki sancı küçülmüyor, üzülüyor, ağlıyoruz...
14 Eki 2015
ABD militarizminin hegemonya stratejisi
Pentagon’un yeni »Ulusal
Askeriye Stratejisi« ve olası sonuçları üzerine
ABD ordu yönetimi 1 Temmuz 2015’de »ABD Ulusal Askeriye
Stratejisi« (»The National Military Strategy of the USA«) başlıklı bir belge
yayınladı. 24 sayfalık Strateji Belgesini ABD emperyalizminin dünya
egemenliğini nasıl askeri güçleriyle elde etmek istediğine dair bir talimat
olarak okumak olanaklı. Gerçi belge, George W. Bush dönemindeki stratejik
belgelerde yer alan saldırgan retoriği kullanmaktan imtina ediyor, ama bu, bu
belgenin de en az öncekiler kadar saldırgan bir siyaset yönelimi olmadığı
anlamına gelmiyor.
9 Eki 2015
Tampon bölge Türkiye olacak!
Erdoğan’ın
hafta başında yaptığı Brüksel ziyaretinin yankıları Avrupa’daki burjuva
medyasının gündemini bir hayli meşgul ediyor. AB kamuoyu açısından siyasetin
ana konusu mülteci sorunu olduğundan, burjuva medyasındaki yorumlar bu konuda
AB’nin Türkiye’ye ne denli muhtaç olduğunu vurgulamaya ve AB reel politikasının
»Erdoğan’ı kazanmak için« hangi bedeli ödeyeceğini tahmin etmeye yoğunlaşıyor.
2 Eki 2015
»Yeni Suriye« ve Rojava
BM
Genel Kurulu, konuşmalar ve Genel Kurul çerçevesinde gerçekleşen görüşmeler
ışığında ele alındığında, Suriye ve Ortadoğu için dönüm noktası sayılabilecek
önemli gelişmelere sahne oldu. Aslında bu Genel Kurulu emperyalist güçler ve
bilhassa Türkiye gibi işbirlikçi iktidarlar açısından bir »muharebe yenilgisi«
olarak nitelendirmek gerekir. Emperyalizmin sanıldığı veya iddia edildiği gibi
mutlak hakimiyete sahip olmadığı, ona geri adım attırılabileceği de bir kez
daha kanıtlandı.
25 Eyl 2015
Rusya’nın yeni rolü
»Rusya’nın
dış politikası nesnel açıdan emperyalizm karşıtı bir politikadır, ama Rusya a
priori antiemperyalist değildir«. Bu görüş, başta Suriye olmak üzere,
uluslararası ihtilaflarda rol alan aktörleri sınıflandıranlarca
savunulmaktadır. Buna karşın, bu görüşe »Anti-Amerikancılık« diye karşı çıkıp,
Rusya’nın kapitalist ülke olarak sermaye ihracı yaptığını ve bu nedenle emperyalist
olduğunu ileri sürenler de var.
23 Eyl 2015
Rusya’nın stratejik hamlesi
Bugünlerde Suriye’nin »içinden
çıkılamaz bir bataklık olduğu« uyarısını yapan strateji uzmanlarının
haklılıklarının kanıtlandığı gelişmelere tanık oluyoruz. Suriye’den binlerce
kilometre uzakta olmak dahi, bu »bataklıktan« kurtulmayı sağlamıyor.
Washington, Brüksel ve Berlin’deki karar vericilerin şimdiye kadarki tüm
çabaları, tüm »tükürdüklerini« yalamak zorunda kalmalarıyla sonuçlandı. Ne Esad
alaşağı edildi, ne İran’ın etkisi zayıflatıldı, ne de Rusya ekarte edilebildi.
Savaşın diyalektiği
Rosa
Luxemburg’un ünlü bir tespitidir: »Başarı sağlayacak yegâne güç, siyasi
eğitimdir«. Rosa bu bağlamda sınıf basınının – bugün genellikle özgür basın
deniliyor – önemine ve görevlerine atıfta bulunur. Bilhassa ezilen ve sömürülen
sınıfların ve öncelikle bu sınıfları temsil eden örgütlerin siyasetleri,
direnişleri, durum değerlendirmeleri, bilinçlenmeleri ve gelecek tasavvurları
için siyasi eğitim vazgeçilmez bir silahtır.
13 Eyl 2015
Türkiye’nin neoliberal dönüşüm süreci ve AB’nin rolü
Avrupa’daki yaygın medya uzun bir süre
»Türk ekonomi mucizesi« ve »demokratikleşerek Avrupa Birliği’ne yakınlaşan aday
ülke« resmini çizmişti. Türkiye ne de olsa AKP hükümeti altında bütçesini
konsolide etmiş, Kemalist generalleri kışlaya geri göndermiş, küresel
stratejilere entegre edilmiş ve komşuları ile »sıfır sorun politikası« izleyen
bir bölgesel güç hâline gelmişti.
11 Eyl 2015
Deniz bitti, yolun sonu göründü
Avrupa’da
devlet aklının ifadesi sayılan burjuva medyası, müttefik Türkiye’deki
gelişmeleri »istikrar kaygısıyla« izliyor. Daily Telegraph veya FAZ gibi
gazeteler »Türkiye’de iç savaş tehlikesi« başlığını atıyor, ama aynı zamanda
Erdoğan kliğine »istediği gibi davranma« onayının verilmesini »stratejik hata«
olarak eleştiriyorlar.
4 Eyl 2015
Kapitalizmin timsah gözyaşları
Deniz kıyılarına vuran cesetler, kamyon kasalarında nefessiz kalarak
ölenler, AB sınırlarında yaşanan fecaat, Avrupa’nın göbeğinde maruz kalınan
ırkçı saldırlar, tıka basa dolu trenlerde kaçmaya çalışanlar, açlık, susuzluk
ve sefalet çekenler... Ve daha nicesi kısa bir haftanın mülteci bilançosu işte.
Yüzbinlerce insanın demokrasinin ve refahın »beşiği« zengin Avrupa’da
yaşadıklarına bakın... Akıl alır gibi değil.
28 Ağu 2015
Biline: bedelsiz barış olmaz
Topyekun
savaş etkisini gösteriyor. Savaş sadece silahla olmuyor. Arka cephede, »vatan
cephesinde« kalemler harıl harıl çalışıyor, propaganda mekanizması tüm hızıyla
işliyor. Her zaman olduğu gibi küçük burjuvazi tavşan korkaklığı ile
etkileniyor, egemen sınıfın kuklasına dönüşüyor. Daha önce yazdığımız gibi,
»şiddete karşı çıkma« demagojisiyle toplumsal muhalefet ve direniş güçlerini
ayrıştırma, ehlileştirme çabalarına araç oluyor.
21 Ağu 2015
Erdoğan’ın Pirus Zaferi
Türkiye
siyasetinin içinde bulunduğu anlık durumu, »Erdoğan 7 Haziran yenilgisini
şimdilik bir zafere dönüştürdü. Zaferinin kesin mi, yoksa bir Pirus Zaferi mi
olacağını demokratik muhalefetin göstereceği basiret belirleyecek« tespiti ile
özetlemek mümkün. Erdoğan, elindeki devlet olanakları sayesinde inisiyatifi
eline almış ve TBMM karşısında hiç olamadığı kadar güçlü bir hâle gelmiştir.
15 Ağu 2015
Bakar körlük ve dayanışma
Toz
dumanın böylesine kalktığı zamanlarda, değil yönünü tayin etmek, etrafı
görebilmek dahi zorlaşır. Çölde kum fırtınasına yakalanan acemilerin yaptığı
gibi, salt kendini düşünmek, yapılabilecek en büyük hatadır. Tuareglerin
anlattığına göre, bu durumda yapılması gereken en zayıfa sahip çıkarak bir
arada kalmaktır, ki herkes kurtulsun.
7 Ağu 2015
HDP ve liberal söylem
Son köşe yazımıza gelen tepkiler,
kaygılarımızın paylaşıldığını gösteriyor. Ama meramımızı sendika.org’da Ferda
Koç doğru okumuş. Koç bu bağlamda, solun ve Kürt hareketinin kavramlarındaki liberal
hegemonyayı eleştirerek ve gelişmelerin »darbesel niteliğine« vurgu yaparak,
»Cunta Anayasası’nın bu darbeyi meşru kılması, Erdoğan’ın darbesine karşı
direnişi odağına alan bir siyasi mücadele çizgisinin yanlış olacağı anlamına
gelir mi?« diye soruyor.
4 Ağu 2015
Ortadoğu’da kartlar yeniden karılırken...
»ABD ve İran arasında süren 36 yıllık düşmanlık yerini işbirliğine
bırakıyor«. Geçmişte İran’ı »şeytanlaştıran« bir söylem kullanarak haber konusu
yapan burjuva medyası bugünlerde bu değerlendirmeyi yapıyor ve »Batı’ya yeni
fırsatlar sunan bakir İran pazarını« göklere çıkartıyor. 13 yıl süren
diplomatik savaş sonrasında 2015 Temmuz’unda Viyana’da varılan İran nükleer
program uzlaşısı, uluslararası tekellerin ağzını sulandırıyor besbelli.
31 Tem 2015
HDP’nin yanılgısı
HDP Eşbaşkanı Demirtaş ilk meclis grubu
toplantısında önemli bir konuşma yaptı. Demirtaş, ya da halkın taktığı adla
»Selocan« sevdiğimiz, saydığımız, sonuna kadar dayanışma içinde olacağımız bir
arkadaşımız. HDP ise sahiplendiğimiz, desteklediğimiz bir parti. Tam da bu
nedenle sağlam bir eleştiriyi hak ediyorlar, çünkü önemli bir siyasi yanılgı içerisindeler.
24 Tem 2015
Devrimci Cephe zorunluluğu
7 Haziran seçimlerinde elde edilen
başarının muhalif kesimler arasında yol açtığı rahatlama, rehavet ve burjuva
demokrasisinin karikatüründen ibaret olan T.C. parlamenter sistemine duyulan
anlaşılmaz güven, Suruç katliamı ile çok acı bir şekilde cezalandırıldı.
Kapitalist devlet ve burjuvazinin sınıf tahakkümü, kendilerini salt seçim
sonuçlarıyla sınırlandırmayacaklarını Suruç’ta bir kez daha kanlı bir biçimde
kanıtladılar.
22 Tem 2015
Baltimore’dan sonra, Baltimore’dan önce
»Sınırsız olanaklar ülkesi« ABD’nde yapılan
bir araştırma, her 8 saatte 1 insanın polis kurşunları ile öldürüldüğünü ortaya
çıkardı. Sosyal medyada yayınlanan bilgiler bu tespiti teyit ediyor. Burjuva
medyası dahi buna değiniyor ve polis şiddetini kanıtlayan video ve fotoğrafları
ekranlara, gazete sayfalarına taşıyor. Ancak »tarafsız« habercilik gibi görünen
bu yayın politikası rafine bir kurgu ile polis ve devlet şiddetini
münferitleştirmekte, son derece haklı protestoları ve protestocuların
kendilerini polis şiddetine karşı savunmalarını »terör gösterileri« gibi
kavramlarla genelleştirmektedir. ABD’nin Ferguson veya Baltimore gibi
kentlerinde patlak veren toplumsal olayların burjuva medyasındaki haberlere
konu oluş biçimi, bunun iyi örneğidir.
19 Tem 2015
»Tercih ve bedel«
Sabahın köründe kalkmayı oldum olası
sevmem, ama Willy hocayı aramak istiyorsan sabahın köründe kalkıp, telefona
sarılacaksın. Çaresiz uykulu gözlerle telefonunu çaldırdım. »Ooo! Günaydın
delikanlı. Gene çıkmaz sokaklara mı düştün?«. Anlamamıştım. »Hocam, ne çıkmazı,
ne sokağı Allasen?«. Hınzırca kıkırdadı, »Soracak sorun olmazsa, aramazsın da
ondan«.
11 Tem 2015
»Hayır«dan sonra Yunanistan
Yunanistan halkının referandumda verdiği
hiddetli »Oxi!« yanıtı, dünya çapında sol hareketlere umut verdi. Beklenildiği
gibi, emperyalist merkezler ve burjuva basını bu açık yanıta sert tepki
gösterdi. Elbette bu iyi bir gelişme, ancak sevinmek için henüz çok erken. Hiç
oyun bozanlık niyetimiz yok, ama sevinmekten çok kaygılanmanın daha gerçekçi
bir tavır olacağını vurgulamamız gerekir. Neden böyle düşündüğümüzü şöyle
açıklayalım:
3 Tem 2015
AB emperyalizminin* »yeni güvenlik stratejisi«
2015 Haziran sonunda yapılacak olan AB
Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, »Avrupa Güvenlik Stratejisi« (AGS) olarak
nitelendirilen militarist dönüşümü gündemine alacak. Brüksel’den gelen
haberlere göre, AB Dış ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica
Mogherini zirveye »Değişen stratejik durum karşısında dış ve güvenlik
politikaları aktörü olarak AB« başlıklı bir rapor sunacak ve 2003’den bu yana
yürürlükte olan AGS’nin »yenilenmesi« için bir »tartışma sürecinin« karar
altına alınmasını talep edecek.
»Hayır«lı işler, be Palikari!
Sevgili Palikari Çipras,
sana »sintrofos« (yoldaş) yerine
Palikari (cesur oğlan, arkadaş) diye hitap etmeme umarım kırılmazsın. İnan,
sana »sintrofos« demeyi çok isterdim. Ama yoldaş olabilmenin perspektifine
sahip değilsin ne yazık ki. Seçimleri kazandığınızda, Yunanistan Komünist
Partili (KKE) yoldaşlarımın uyarılarına rağmen, sevinmedim değil. Pasok veya
Nea Dimokratia gibi işbirlikçi burjuva partileri yerine, sol-sosyaldemokratların
iktidara gelmesinin Yunanistan halkı ve işçi sınıfının lehine olabileceğine
inanmıştım. Ama, KKE’li yoldaşları çok çabuk haklı çıkardınız be Palikari, çok
çabuk.
26 Haz 2015
HDP ayaklarını yere basmalı
Seçim sonrasında ve meclisin oluşmasının
yarattığı hengame içerisinde spekülasyonlar, abartılı beklentiler ve maddi
temeli olmayan analizler havada uçuşuyor. HDP’nin seçim başarısıyla umutlanan muhalif
güçlerin sevinci anlaşılır bir tepki. Ancak tam da şimdi koşulları, maddi
şartları ve olasılıkları doğru analiz eden ve ayakları bulutlar üzerine asılı
olmayan bir siyaset geliştirilmeli.
19 Haz 2015
Krizden somut kazanımlara
»Kriz« kelimesi, Yunancada değerlendirme, görüş,
karar verme anlamına gelen »krisis« kökenlidir ve sorunlu, bir dönüm noktasıyla
bağlantılı olan karar verme durumunu tanımlamaktadır. Bu açıdan bakıldığına,
kriz mutlak olarak olumsuz bir anlam taşımamaktadır, çünkü içerisinde yenilenme
ve değişim potansiyellerini taşır. Özünde kriz çoklu kritik durumların
oluştuğu, zor kontrol edilebilen, sübjektif güvensizlik, ivedilik ve tehdit
duygularına yol açan ve genel olarak geleceği belirleyecek gelişmelere gebe
olan bir süreç olarak nitelendirilebilir.
Yunanistan krizinin jeopolitik arka planı
Avrupa’daki burjuva basını ve burjuva
siyasetçileri Yunanistan hükümetinin hem borçlarını ödemesi, hem de
uluslararası mali piyasa kurumlarının dayatmalarını yerine getirmesi için
ellerindeki tüm araçlarla bastırmaya devam ediyorlar. Emperyalist güçler elbette
sol-liberal Syriza ile sağ popülist ANEL’in oluşturduğu hükümetten hoşnut
değiller ve »Çin işkencesi« misali, koşulları zorlaştırarak Yunanistan
hükümetinin toplumsal tabanını küçültmeye çalışıyorlar. Bilhassa AB’nin
belirleyici gücü olan Almanya’daki burjuva medyasında yer alan yorumlarda,
»Grexit«, yani Yunanistan’ın Euro Bölgesinden atılması sıkça ifade edilir oldu.
13 Haz 2015
Kolları sıvama zamanıdır!
HDP umulanı gerçekleştirdi. Başta tüm HDP bileşenlerine,
destek çıkan çeşitli kesimlere, barışın güvencesi gerillaya, oy verenlere ve
öngörüleri doğrulanan PKK önderi Abdullah Öcalan’a teşekkür etmeliyiz. Evet
iktidarı ele geçirmedik, devrim olmadı, ama uzun yıllar sonra »birleşen
halk(lar) asla yenilmez« şiarını kanıtlayanlar olarak, yeni güne yüreğimizde
sıcak bir sevinçle uyandık. Az-boz değil, AKP diktatörlük planlarını (şimdilik)
engelledik, burjuvaziye mevzii kaybettirdik ve en önemlisi, kazanabileceğimizi
kendimize kanıtladık. Gene de sevincimiz hüzünlü, çünkü bu uğurda çok can
yitirdik, yitirmeye de devam ediyoruz. Komünistler olarak yitirdiklerimizi de,
seçim döneminde dahi Kobanê’den, Rojava’dan, Kürdistan’dan günü birlik gelen
onca cenazeye rağmen ortak mücadelemize sahip çıkan Kürdistan halklarını ve
bilhassa Kürt Özgürlük Hareketinin fedakarlığını unutmayacağız.
11 Haz 2015
İştah kabartan yeni pazar: İran
Bir Alman gazetesine demeç veren İran
Sanayi Bakanı yardımcısı Mehdi Karbasyan sevincini gizleyemiyordu: “Şu ana
kadar çoğunluğu Almanya, Avustralya, Belçika, Britanya, Fransa ve Kanada’dan
olmak üzere çok sayıda şirket temsilcisi bizimle ilişkiye geçti”. Bakan
yardımcısını bu denli sevindiren, sürmekte olan nükleer program müzakerelerinin
“olumlu” sonuçlanacağını hesaplayan uluslararası tekellerin şimdiden açılması
beklenen İran pazarında mevzii kazanmaya çalışması.
5 Haz 2015
Kontrgerilla devrede, ama nafile!
Şaşırtıcı değil, bekleniyordu. Defalarca
yazıldı, çizildi: seçim akşamına kadar provokasyonlar olacak diye. Linç
girişimleri, silahlı-bombalı saldırılar, cinayetler, kışkırtmalar. Hamdullah Öğe’yi
katledenler, en son Erzurum’daki provokasyonu örgütleyenler, tutuklama
furyasını başlatanlar ve gazete bürolarına baskınlar düzenleyenler aynı ve tek
merkezden emir alıyorlar. Egemenler gene kontrgerillayı devreye soktular, ama
nafile!
29 May 2015
Haziran’dan Haziran’a...
Yarın 2013 Haziran Direnişinin başlangıcının
yıldönümü. AKP rejimine ve burjuvaziye korku salan bu direniş, sadece toplumsal
muhalefet üzerindeki ölü toprağını kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda ortak mücadele
pratiği ile toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinin ortaklaşmasına da katkı
sundu. Ve bir biçimiyle de, o zamanlar çoktan kurulmuş olan HDP’nin bugünkü
»kimliğiyle« yeniden doğumuna ebelik yaptı.
23 May 2015
HDP Avrupa, hedefler ve görevler
Sosyal medyada ve özgür basında yer alan
haberler, HDP’nin Avrupa’daki taraftarlarının olağanüstü gayret sarf
ettiklerini gösteriyor. Kürt kurumları, devrimci-demokratik güçler, bugüne
kadar görülmemiş bir dayanışma içerisinde hummalı bir faaliyet yürütüyorlar.
Tanık olduğumuz özveri, gösterilen hassasiyet ve girişkenlik, örülen işbirliği
hakikaten takdire şayan. Bunun için sorumluluk alan herkesi kutlarız.
20 May 2015
Suudi Arabistan: Emperyalizmin sadık taşeronu
Alman sermayesinin en önde gelen
sözcülerinden FAZ gazetesi, son haftalarda islamist terör çetelerinin özellikle
Suriye-Türkiye sınırındaki İdlib başta olmak üzere önemli bölgeleri ele
geçirmelerinin bir tesadüf olmadığını belirtiyor. Gazetenin 9 Mayıs 2015
tarihli sayısında yayımlanan bir değerlendirmede, islamist çetelerin ve silahı
muhaliflerin ülkenin farklı bölgelerinde eş zamanlı gerçekleştirdikleri
saldırılarla Esad’a bağlı rejim güçlerini zayıflatma taktiğine başvurdukları
belirtilirken, bu taktiğin geçen Mart ayında Erdoğan ve Suudi despotu Selman’ın
Riyad’da buluşmalarından sonra start aldığı vurgulanıyor. Görüldüğü gibi
Batı’daki burjuva basını Suriye’deki iç savaşın asıl sorumlularını açıkça
yazmakta bir beis görmüyor.
14 May 2015
Alman emperyalizminin yeni kibri...
Avrupa Birliği’nin (AB) patronu hâline
gelen Federal Almanya sermayesi, yeniden dünya gücü olma hedefiyle attığı
adımlarını hızlandırmaya başladı. Münih’te her yıl düzenlenen ve uluslararası silah
tekellerinin temsilcileriyle, dünya çapındaki neoliberal elitlerin bir araya
geldikleri geleneksel »Güvenlik Konferansının« 2014 Şubat’ındaki toplantısı,
emperyalist hırsları kabaran F. Almanya sermayesinin 1945 sonrasında ilk kez
böylesine pervasızca planlarını sergilediği bir sahne olmuştu. Azılı bir
antikomünist olan F. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, yaptığı açılış
konuşmasında »Almanya yeni sorumluluğunu üstlenmeye hazırdır« diyerek,
propaganda savaşına yeni bir ivme katmıştı.
NATO’dan ince ayar
Bu yazı yayımlandığında, Antalya’da
Çarşamba günü başlayan NATO dışişleri toplantısı bitmiş olacak. Asıl sonuçları
kamuoyuna ne denli açıklanacak, onu öngöremiyoruz, ama bu toplantıda AKP
rejimine hallice bir ince ayar verileceği bugünden belli. NATO’nun Arap Ligi,
Afrika Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi temsilcileriyle yaptığı toplantının
ana konusu Suriye ve Irak’tı. İlk gün ele alınan konu Ukrayna krizi ve ülkenin
Doğusuna yönelik »tedbirler« oldu.
9 May 2015
Antikomünizmin vebalı nefesi
8 Mayıs 1945’de Alman faşizmi Berlin’e
giren Kızıl Ordu birliklerine kapitülasyon ilânını vermiş ve İkinci Dünya
Paylaşım Savaşı resmen bitmişti. Dün, Alman faşizminden kurtuluşun 70.
yıldönümüydü. Bugün ise Rusya Federasyonunda »Büyük Zafer Günü« kutlanıyor.
Bunun nedeni, o günlerdeki Almanya ve Rusya arasında olan zaman farkıydı.
8 May 2015
Almanyalı bilim insanları, sendikacılar, sanatçılar, gazeteciler ve politikacılar Türkiye kökenli seçmenlere çağrı yaptılar:
Türkiye’de demokrasi,
barış ve sosyal adalet için
HDP’yi destekleyiniz!
7 Haziran 2015’de Türkiye’de son derece antidemokratik bir anayasa ve
baskıcı politika koşulları altında parlamento seçimleri yapılacak. Seçim barajı
yüzde 10 iken, medyada tanıtım yapma fırsatları aşırı eşitsiz durumda ve
hükümeti protesto etme olanakları sertleştirilen güvenlik yasalarınca önemli
ölçüde kısıtlı. Yargıyı ve medyayı kontrolü altına alan iktidar partisi AKP, şu
anda fiilen uygulanmakta olan başkanlık sisteminin Erdoğan’ın tek adam
diktatörlüğü biçiminde yürürlüğe sokmak için beşte üçlük bir çoğunluğu
hedefliyor. AKP’nin 13 yıllık iktidarı otoriter neoliberalizm ile toplum ve
devlet bürokrasisinde islamileşmeye yol açtı: Artık sadece parlamenter
demokrasi değil, yurttaş hakları da – özellikle kadın ve işçi hakları – açıkça
ortadan kaldırılmak istenmekte.
2 May 2015
Suudiler kılıç kuşanıyor...
Suudi Arabistan kralı Selman Bin Abdülaziz’in
veliaht değiştirme kararı, Batı basınında »büyük siyasi deprem« olarak
değerlendirilirken, Türkiye basınında pek büyük haber olmadı. Seçime
kilitlenmiş olan gündem şüphesiz bunun bir nedeni, ama son MGK toplantısı ve
Aslı Aydıntaşbaş’ın »Mehmetçik Suriye’de manşeti« başlıklı yazısı ile
bağlantılı olarak ele alınırsa, »Suudi taht oyunlarının« Türkiye için neden
önemli olduğu görülebilir.
24 Nis 2015
Soykırım ve Almanya
Berlin günlerce 24 Nisan’da
yapılacak olan resmi açıklamada Soykırım tanımı »yapılmalı mı, yapılmamalı mı«
tartışmalarına kilitlenmişti. Bu yazı kaleme alındığı saatlerde açıklama henüz
yapılmamıştı. Ancak, ne denilirse denilsin, Almanya’nın 1915 Asuri-Süryani ve
Ermeni Soykırımı suçuna ortak olduğu gerçeğinin üstü artık örtülemeyecek.
17 Nis 2015
»Deport«, Soykırım ve AKP
AKP-Rejimi Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımının 100. yıldönümünün yaklaşmasını, »başkanlık referandumuna« dönüştürdüğü seçim sürecinin ırkçı, milliyetçi-şoven ve inkârcı dozunu artırmak için kullanıyor. Görüldüğü kadarıyla da bu strateji toplumsal çoğunluğu oluşturan Sünni-muhafazakâr kitlelerde karşılığını buluyor. Hiç kuşku yok; AKP-Rejiminin tartışmasız lideri Erdoğan başarılı bir biçimde toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor ve kendi seçmen kitlesinin çok iyi »anladığı« bir dilden konuşuyor.
14 Nis 2015
»Neyin, ne olduğunu söylemek«
Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımının 100. Yılında
komünistlere ve devrimci-demokratik güçlere düşen görevler üzerine
»Lassalle’ın dediği gibi,
neyin, ne olduğunu söylemek, en devrimci eylemdir ve en devrimci eylem
kalacaktır«
Rosa Luxemburg
Anadolu-Mezopotamya coğrafyasının en
karanlık dönemlerinden birinde egemen sınıflarca gerçekleştirilen
Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımı, aradan geçen yüz yıla rağmen kanayan, acı veren
ve kangren misali halkları zehirleyen bir yara olmaya devam ediyor hâlâ.
Belgeler ve tanıklıklarla yeterince kanıtlanmış olan Soykırım hâlâ inkâr
edilmekte, burjuva ulus devletlerince bir egemenlik aracı olarak kullanılmakta,
farklı ulus devletler ve/veya ulus devlet üstü kurumlar arasındaki ilişkilerde
»şartlı rehin« olarak araçsallaştırılmakta ve halklar arası düşmanlığın
körüklenmesinde kullanılmaktadır.
10 Nis 2015
Devrimci pratik ve HDP
Partiler 7 Haziran genel seçimleri için
milletvekili aday listelerini YSK’na verdiler. Bu saatten sonra listelerin
oluşma süreçleri veya tek tek adaylar üzerine yapılacak her türlü tartışma gereksizdir.
Kuşkusuz seçimlerin ertesinde yapılacak değerlendirmelerde bu süreçler ve
adaylar bir rol oynayacaklardır, ama şimdi önemli olan esasa yoğunlaşmaktır.
Bilhassa komünistler, sosyalistler ve devrimci-demokrat kesimler açısından »ne
yapılacağının« bilinmesi ve gereğinin yerine getirilmesidir.
7 Nis 2015
Japon militarizmi yeniden hortluyor...
Uzun zamandır emperyalist yayılmacılık
planlarını gerçekleştirmek isteyen Japonya burjuvazisi, milliyetçi başbakan
Shinzo Abe ile kararlı bir temsilci bulmuş görünüyor. 2015 Şubat ortasında
parlamentoda yaptığı bir konuşmada, militarizmin ve neoliberal programın ana
hatlarını oluşturduğu hükümet ajandasını tanıtan Abe, Japonya anayasasına karşı
topyekûn saldırıyı başlattı. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’nda Japon
emperyalizminin işlediği savaş suçları ile Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom
bombalarının ışığında hazırlanan Japonya anayasası, özellikle 9. Madde,
Japonya’yı pasifizme yükümlü kılıyordu.
1 Nis 2015
»Çözüm« mü, darbe süreci mi?
Görünen köy, kılavuz istemez derler: HDK/HDP’nin gösterdiği performans, farklı toplumsal kesimlerden aldığı desteğin artması, sınıf sorununu söyleminde belirginleştirmesi ve kuşkusuz seçim barajını yıkacak olması, Türkiye egemenlerini ürkütüyor. Dahası, gelişmeler »Kürt sorununu çözemeyen, çözülür« tespitini teyit ediyor. Türkiye önlenemez biçimde tarihsel bir yol ayrımına sürükleniyor: ya çözüm, ya da çözülme!
28 Mar 2015
Sözde »İslam Devleti« aslında nedir?
Kısa bir süre içinde Suriye ve Irak’ta
büyük bir alanı kontrolü altına alan ve vahşi pratiğiyle dünya çapında tepki
uyandıran sözde »İslam Devleti« (biz DAİŞ demeyi yeğliyoruz), Kobanê’de geri
püskürtülmesine rağmen bölge halkları için büyük bir tehdit oluşturmaya devam
ediyor. DAİŞ vahşeti gerek Kürt Özgürlük Hareketinin (KÖH) kimi kesimlerinde,
gerekse de devrimci kamuoyunda »İslamofaşizm« kavramının kullanılmasına neden
oluyor. Böylesi bir niteleme, skandalize etme anlamında anlaşılır olsa da,
duygusal olmaktan öteye gidemiyor. Bu nedenle DAİŞ’in ne olup olmadığını
irdelemek istiyoruz.
27 Mar 2015
Üçüncü etap: Yemen
Suudi Arabistan’ın Körfez İşbirliği Konseyi
ve bir dizi İslam ülkesiyle birlikte başlattığı ve Enserullah milislerine
yönelik saldırılar, fokur fokur kaynayan Ortadoğu kazanında başlayan üçüncü
bölgesel savaşın derinleşeceğini ve dolayısıyla tüm Ortadoğu’yu etkileyeceğini
gösteriyor. Aynı zamanda kimi iç savaşın ve bölgesel ihtilafın, »münferit«
meseleler olmadığını, aksine küresel stratejilerle doğrudan bağlantılı olduğunu
da...
20 Mar 2015
»Sistem rekabeti«
Almanya’daki burjuva basını, hafta
ortasında Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası protestolarında meydana gelen
olaylar nedeniyle sol hareketlere içlerinde biriken tüm nefreti kusmaya devam
ediyor. Kimi yorumcu işi öylesine abartıyor ki, tek bir köşe yazısında Marx’tan
Stalin’e, hatta Pol Pot’a ve günümüz Sol Parti milletvekillerine kadar dünya
işçi sınıfı hareketiyle ilgili ilgisiz ne varsa, sosyalizme küfretmek için
kullanıyor. Görüldüğü kadarıyla »Komünist korkusu« burjuvazinin genlerine
öylesine işlemiş ki, demokrasicilik oyununun kurallarına uyulmayan en ufak
olayda dünya yıkılıyor zannediyorlar.
13 Mar 2015
Ermeniler ön saflara!
Özgür basında seçimler ve HDP milletvekili
aday adayları konusunda çeşitli yazılar yayınlandı. Yapılan doğru tespitleri ve
olması gerekenleri tekrarlamamak için, Ferda Çetin’in »Vatandaşın milletvekili
adayı kriterleri« ile Nazan Üstündağ’ın »Seçime doğru« ve »Müzakere, HDP«
başlıklı köşe yazılarını anımsatmak isteriz. Başvuranların sayısı ne kadar çok
olursa olsun, HDP’nin göstereceği ilkesel tavır, en doğru olanda karar
kılınmasına katkı sağlayacaktır.
8 Mar 2015
Ukrayna Masalları ve dünyayı bekleyen tehlike
»Minsk II Antlaşması«
Ukrayna’ya barışı getirecek mi?
12 Şubat 2015’de Almanya, Fransa, Rusya ve
Ukrayna’nın Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te gerçekleştirdikleri zirve
sonuçlandığı andan itibaren burjuva medyasının propaganda bombardımanına tabi
tutuldu. »Minsk II Antlaşması« olarak adlandırılan zirve, bir taraftan Alman
şansölyesi Angela Merkel’in »kişisel başarısı« olarak takdim edilirken, diğer
tarafta zirvenin asıl »kazananının« Putin olduğu algısı yayılmaya çalışıldı.
Ortadoğu’da dengeler değişirken
Bir yazımızda, ısınan Pasifik suları
Ortadoğu’yu kaynatacak tespitini yapmıştık. Aradan bir yıl geçti ve bugün
Ortadoğu’daki gelişmeler – ne yazık ki – bu tespitimizi doğruladı. Ortadoğu
yangın yeri. Hiç bir şey eskisi gibi kalmayacak. Ama asıl ürkütücü olan, bu
yangının daha fazla Ortadoğu ülkesine yayılacak olması. Yangının küllerinden
doğacak yeni Ortadoğu ne menem bir şey olacak, o belli değil. Belli olan
bölgedeki güç dengelerinin değişeceği ve bölgenin merkez ülkelerinden
Türkiye’nin etkileneceğidir. Bu hafta basına yansıyan üç haber, denge
değişiminin İran lehine olacağını gösteriyor.
3 Mar 2015
İspanya »başarabilecek« mi?
Podemos hareketi ve İspanyol
»demokratik devrimi« üzerine
2014 Ocak’ında
kurulan ve 11 Mart 2014’de siyasi parti olarak kaydolan Podemos (Türkçesi
»Başarabiliriz«) hareketi, Yunanistan’da sol liberal hareket Syriza’nın
zaferiyle yeni bir ivme kazanarak, İspanya siyasetini altüst edebilecek ve AB
elitlerini kara kara düşündüren bir faktör hâline geldi. Son kamuoyu
araştırmaları Podemos’un en güçlü parti olduğunu gösteriyor. Süper seçim yılı
2015 İspanya için bir kader yılı olacak gibi.
28 Şub 2015
Emperyalizmin »faydaları«!
Liberallerin, özellikle kendilerini »sol
liberal« olarak nitelendiren küçük burjuva yazarların her fırsatta sola
verdikleri nasihati sıkça duymuşsunuzdur: »Sol, küreselleşme çağında artık antiemperyalizm
sloganını terk etmelidir«. Öyle ya, küreselleşen dünyada demode laflara yer
yok. »Sembiyotik ilişkiler« sayesinde elde edilen »sinerji etkileriyle«
insanlık tüm dünyada refaha ve bireysel mutluluğa ulaşıyor – muş!
26 Şub 2015
Küçümsenen bölge gücü: İran
Son dönemlerde ABDli
stratejik araştırma kurumlarında İran’ın bölgedeki rolü ve ABD-İran
ilişkilerinin geleceği üzerine alışılagelmiş olandan farklı sesler duyuluyor.
Washington kulislerinde tekrarlanan bir tespit, ABD’nin İran değerlendirmesinde
değişikliğe gitmekte olduğuna işaret ediyor: »Irak dağılıyor. Suriye yangın
yeri. Pakistan dağılmaya yol açabilecek tehlikeli bir süreçte. Taliban
Afganistan’da yeniden güçleniyor. Libya dağıldı. Suudi Arabistan ciddi bir
iktidar krizine girmek üzere. İran ise bölgede bir istikrar adası olarak
görünüyor.«
20 Şub 2015
Feminist olmayı becermeliyiz!
Bugünlerde
erkekler susmalı, eril söylemden feragat etmeli. Özellikle sosyalist ve
komünist erkekler olarak, asıl devrimi kendi kişiliğimizde gerçekleştirmeliyiz.
Feminist olabilmeyi becermeli, işgal ettiğimiz yerleri kadın hakimiyetine terk
etmeliyiz – ta ki gerçek eşitlik sağlanana dek. Söylemem gerekeni, Leyla Alp
yoldaşım T24 sitesinde yazmış: »Nasıl tecavüzcü olunur?«. Köşemi ona terk
ediyorum:
19 Şub 2015
Refah şovenizmi ve Almanya’nın »yeni sorumluluğu«
Bir kaç aydan beri farklı kentlerde
onbinlerce insanın katıldığı kitlesel ırkçı gösteriler, Almanya’nın gündeminden
düşmüyor. Televizyonlardaki tartışma programlarında, gazetelerin yorumlarında
ve internet sayfalarında mantar gibi ortaya çıkan analizler, Müslüman nüfusun
oranının son derece düşük olduğu kentlerde »Garpın İslamileşmesine karşı« bunca
insanın neden sokaklara döküldüğünü açıklamaya çalışıyor. Ancak her analiz, her
açıklama çabası yeni sorulara yol açtığından, kafalar daha da karşıyor.
13 Şub 2015
»Dehşet Üçgeni«
Mısır’da bilinen hikâyedir: Nil kıyısında
dolaşan akrep, bir kurbağayı yakalar. Zehirli iğnesinden ürken kurbağa, akrebin
sorusuna şaşırır: »Beni karşı kıyıya geçirir misin?«. Şaşkın kurbağa kekeler:
»Ama... ya beni yarı yolda öldürürsen?« diye. Akrep güler, »Olur mu öyle şey?
Sen ölürsen, ben de boğulurum ya« der. Kurbağa çaresiz akrebi sırtlayıp,
yüzmeye başlar. Tam nehrin ortasına geldiklerinde, akrep iğnesini kurbağaya
batırır. Ölmek üzere olan kurbağa sorar: »Neden?«. Boğulmaya başlayan akrep ise
yanıt verir: »Nasıl unutursun birader, burası Ortadoğu«.
NATO’nun »mızrak ucu«
Tam da uluslararası silah tekellerinin ve
emperyalist savaş çığırtkanlarının bir araya geldiği Münih Güvenlik Konferansı
arifesinde NATO’dan savaş tehlikesinin artıran bir haber geldi: Perşembe günü Brüksel’de
toplanan NATO zirvesi, Doğu Avrupa’da konuşlandırılan »Hızlı Müdahale
Güçlerine« Almanya’nın başını çektiği bir »mızrak ucunun« yerleştirilmesi
kararını aldı.
2 Şub 2015
Silahlanma, yoksulluk ve savaşlar
Politika gazetesinin 5. sayısında yayımlanmıştır
Dünya çapında 1 milyar insan açlık
sınırında yaşıyor. Her 19 saniyede bir çocuk açlık, hastalık, savaş sonuçları
veya ekolojik felaketler nedeniyle yaşamını yitiriyor. 900 milyon civarında
insanın temiz içme suyuna ulaşımı olanaksız. Örneğin 2013 yılında kişi başına
düşen su kullanım ortalaması ABD’nde 4.500 litre ve Almanya’da 1.300 litre
iken, Libya’da 55, Ruanda’da 48 ve Uganda’da 37 litreydi. Dünya çapında
kullanılan suyun yüzde 70’i ziraata, yüzde 22’si sanayiye harcanırken, hane
başına harcanan oran sadece yüzde 8’di. Örneğin tek bir Hamburger’in üretim
süreci için 11 bin litre su harcanmaktadır – bu miktar Bangladeş’in
varoşlarından birisinde yaşayan 500 kişinin günlük su harcamasına eşittir.
2015’de dünyayı bekleyen ihtilaflar
Politika gazetesinin 4. sayısında yayımlanmıştır
Geride bıraktığımız yıl, ABD liderliği
altındaki tek kutuplu dünya düzeninden, çeşitli emperyalist güçlerin işbirliğini
derinleştirerek hedefledikleri »çok kutuplu, ama tek tip« dünya düzenine geçiş
süreci içerisinde olduğumuzu kanıtladı. Kapitalist küreselleşme 2014’de de
ülkeler içerisinde ve ülkeler arasında derin bölünmelere yol açmaya devam etti.
Savaşlar, şiddet, ırkçılık-şovenizm-milliyetçilik ve diğer ihtilaflar bu
bölünmeler ve neoliberal politikalarla kapitalist üretim tarzının dünyanın her
köşesinde hakim olmasını sağlama çabalarının sonuçlarıdır.
Egemenlerin rövanşizmi
Bundan 70 yıl önce, 27 Ocak 1945’de Kızıl
Ordu başta Auschwitz olmak üzere Polonya’daki üç toplama kampında bulunanları
özgürleştirmişti. 1940 – 1945 yılları arasında sadece Auschwitz’de en az 2,8
milyon insan katledilmişti. Auschwitz bugünkü kuşaklara Alman faşizminin vahşi
yüzünü hatırlatan en önemli sembollerden birisi hâline geldi. Buna rağmen
Polonya hükümeti bu yıl yapılacak olan anma etkinliklerini tarihsel gerçekleri
ters yüz etmek için kullanacak.
30 Oca 2015
Syriza, Kobanê, Pegida
Hafta iyi haberlerle başladı.
Yunanistan’daki seçimler sol birlik partisi Syriza’yı iktidara taşırken,
Yunanistan Komünist Partisi KKE yüzde 5,5 oyla güç kazandı. Ama asıl iyi haber
Kobanê’den geldi: YPG ve YPJ güçleri Kobanê kentini DAİŞ çetelerinden
temizleyerek, yüreklerimize su serptiler. Almanya’da ise kitlesel ırkçı
gösterilere katılım azaldı, antifaşistlerin eylemlerine onbinler katıldı.
23 Oca 2015
Refah şovenizmi ve »gated capitalism«
Dresden’de başlayarak Almanya’ya yayılan
ırkçı gösteriler gündemi meşgul etmeye devam ediyor hâlâ. Dünyanın en zengin
ülkelerinden birinde, hem de Müslüman nüfusun son derece az olduğu kentlerde
»Avrupa’nın İslamileşmesine karşı« gösterilerin ortaya çıkması kafaları
karıştırıyor, gelişmeleri açıklama denemeleri ise yeni soruları ortaya
çıkarıyor.
20 Oca 2015
Rosa Luxemburg ve milliyetler sorunu
Sol cenahta bilmeyen yoktur: 15 Ocak 1919
Almanya işçi sınıfı hareketinin öncü neferleri Rosa Luxemburg ve Karl
Liebknecht’in, sosyaldemokrat hükümetin sorumluluğu altında faşist güçlerce katledildikleri
gündür. Her yıl Ocak ayının ikinci Pazar günü olduğu gibi, bu yıl da on
binlerce devrimci, sosyalist ve komünist büyük bir yürüyüşle bu iki devrimciyi
andı. Luxemburg-Liebknecht-Yürüyüşü olarak bilinen bu anma, Almanya solunun en
önemli geleneklerinden birisidir.
10 Oca 2015
Şüpheler ve sorular
Charlie
Hebdo katliamının ertesi günü kaleme alınan bir yazının duygusal olmamasına
çalışmak, hayli zor bir işmiş. Söylenecek tek şey var: Lanet olsun! Amasız,
fakatsız! Bildiğimiz, mizah dergisi çalışanlarının gündüz vakti, Paris’in
göbeğinde katledilmeleridir. Bu, hiç bir insanın kabul edebileceği bir şey
değil. Bilmediğimiz, katliamın arka planıdır. Kamuoyunun bunları öğrenip,
öğrenemeyeceği ise hayli şüphelidir.
2 Oca 2015
2015 yeni devinimlere gebe
Kanlı bir yılı daha geride bıraktık. 2014,
»Dünya Savaşı« olarak nitelendirilmeyen, ama fiilen sürmekte olan bir »Üçüncü
Dünya Savaşının« içinde olduğumuzu kanıtlayan bir yıl oldu. Bilhassa merkezinde
Türkiye ve Kürdistan’ın bulunduğu coğrafya, tam anlamıyla bir »Şeytan Üçgenine«
dönüştü. Genel bir bakışla, 2015’in de pek farklı olmayacağını söylemek
olanaklı. Ancak umudumuzu yitirmek için bir neden yok. Çünkü küresel
gelişmeleri, özellikle bölgemizdeki gelişmeleri temel alırsak, 2015’in yeni
devinimlere gebe olduğunu da söyleyebiliriz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)