26 Ara 2015

Türkiye-İsrail »yakınlaşması«

Ortadoğu’da bulunan, ama hiç bir zaman Ortadoğulu olamayan »ikiz devletler« Türkiye ve İsrail ilişkilerindeki »normalleşme« eğilimi, Türkiye’deki burjuva medyasında kimilerinin kafasını hayli karıştırmış besbelli. Tescilli Yahudi düşmanı siyasal İslam, Türkiye-İsrail »yakınlaşmasına« İslami hülle arayadursun, biz bu gelişmenin arka planına bakalım.

18 Ara 2015

»Tarafları aklı selime çağırmak«

Kürdistan her anlamda yangın yerine dönmüş, sokağa çıkma yasaklarıyla kent ve kasabalar esir alınmış, yoksul halk tankların, zırhlı araçların ve binlerce askerin, polisin terörüne teslim edilmiş, keyfiyet ve hukuksuzluk had safhaya ulaşmış ve kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden infazlara hız verilmişken, tuzu kuru, suya-sabuna dokunmadığından rahatça işinde gücünde olanlardan, başkalarının acılarını seyretmekten başka bir şey yapmayanlardan »ama«lı, »fakat«lı içi boş laf salatalarını dinlemekten gına geldi açıkçası.

Ortadoğu: 21. Yüzyıl’ın barut fıçısı


2011’de Arap dünyasındaki kalkışmalar başladığında, demokratik kamuoyunda ve devrimci güçler arasında emperyalistlerin işbirlikçisi olan Arap despotlarının peş peşe alaşağı edilecekleri ve demokratik dönüşümlerin başlayacağına dair umutlar ifade edilmekteydi. Hatta kimileri, kalkışmaların birer »devrim« olduklarını iddia ediyorlardı. 2015’in Arap dünyasına baktığımızda ise, sadece bu umutların yerlerinde yellerin estiğini değil, çok daha ürkütücü bir resmi görmekteyiz: Ortadoğu kan denizine dönüşmüş durumda. Libya ve Irak devletleri çözülme sürecinde. Lübnan, Suriye ve Yemen de benzer bir sürece sokulmak üzereler. Mısır’daki Sisi diktatörlüğü ülkedeki, özellikle Sina Yarımadası’ndaki yangınla baş edemiyor. Kangren olmuş Filistin sorunu yeni trajedilere gebe. Arap dünyası, artık sayılarının dahi bilinemediği kanlı ihtilaflarla cebelleşiyor. İrili ufaklı sayısız cihatçı çete tüm Ortadoğu’ya – Paris saldırılarında görüldüğü gibi, Avrupa’ya da – dehşet ve korku yayıyor. Kısacası Ortadoğu, alevlerin ortasına bırakılan bir barut fıçısını andırıyor. Fıçı alev aldığında bölgenin, hatta tüm dünyanın yangın yerine dönmesi uzak bir ihtimal değil.

12 Ara 2015

Emperyalizmin Barzani ilgisi

Ankara’ya gelir gelmez soluğu önce MİT’te, ardından Erdoğan’ın yanında alan Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretini özelde Kürdistan’da, genelde ise bölgede önemi sonradan anlaşılacak yeni gelişmelerin habercisi olarak görmek gerekiyor. Burjuva basınından da takip edilebildiği gibi, Barzani ve Güney Kürdistan’da oluşan devletimsi yapı, hiç şüphe ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, başta Türkiye olmak üzere bölge güçlerinin ve emperyalizmin aşırı ilgisine mazhar oluyor. Erdoğan dahi Irak merkezi hükümetine karşı Barzani’yi koruma altına alıyor.

4 Ara 2015

Kadavra itaati

1534’de Cizvitler tarikatını kuran Loyolalı İgnatiyos, tarikata girecek olanlardan »İtaatkar yaşayacak olanların tanrısal yazgıları için kendilerini, istenilen biçimde kullanılacak bir cansız beden gibi yönlendirecek üstlerine itaat etmelerini« bekliyordu. İgnatiyos’un demirden yasası sonraları Alman siyasi literatürüne »kadavra itaati« olarak girdi ve Rosa Luxemburg tarafından, egemen sınıflara boyun eğen Alman işçi sınıfına yönelik bir eleştiri olarak kullanıldı.

27 Kas 2015

»Ölümden korkup, intihar etmek«

Yazının başlığı Almancada belirli bir fobiye veya soruna gösterilen abartılı reaksiyonu yermek için kullanılan yaygın bir deyimdir. Kimi liberal yazar AB hükümetlerinin alelacele aldıkları güvenlik kararlarını ve uyguladıkları tedbirleri bu veya benzer deyimlerle eleştiriyorlar. Ancak böylesi eleştiriler, hükümetlerin ve güvenlik bürokrasisinin irrasyonel davrandığı varsayımına dayanmaktadır, ki bu tamamen yanlıştır.

20 Kas 2015

Paris, G20, savaş

Paris katliamı cihatçı terör örgütlerinin vahşetini bir kez daha gözler önüne serdi. Korku salmayı hedefleyen cihatçı terörün bu hedefine ulaştığını tespit edebiliriz. Paris katliamı aynı zamanda böylesi eylemleri demokratik kurumları işlevsizleştirmek, özgürlükleri rafa kaldıran güvenlik politikalarını uygulamak ve militarist dış politikaya gerekçe bulmak isteyen burjuva hükümetlerine de yeni cephane vermiştir. Nitekim Avrupa’da yeniden hortlatılan terör histerisi ve yaratılan panik ortamı AB hükümetlerinin silahları kuşanmalarına yetti.

13 Kas 2015

Silvan ve devrimci muhalefet gerekliliği

Kürdistan yangın yerine dönmüş, ölümler olağanlaşmış, liberal söylem gına getirmişken, »Willy hocayı arama sırasıdır« dedim kendi kendime. Aradım. Bir kaç hoşbeşten sonra kafamı kurcalayan soruyu bodoslama sordum: »Hocam ne dersin, 1 Kasım sonuçlarında PKK şiddetinin rolü olduğunu söyleyenler çoğaldı. Baksana geçen gün T24’de solcu Ferdan Ergut da ›PKK eleştirisi içermeyen bir HDP savunusu mümkün değildir‹ diye yazıyordu. Acaba biz de...« Fena parladı: »Benden sol liberal ve küçük burjuva laf salatasına yanıt istemekte ciddi olamazsın!«.

11 Kas 2015

Cepheler Arasındaki Rojava - Errol Babacan / Murat Çakır

Uluslararası Af Örgütü’nün Rojava Raporu ve olası etkileri üzerine
Kobanê direnişinin ardından Rojava’ya yönelik enternasyonalist dayanışma büyük bir ivme kazanmıştı. Rojava, Ortadoğu’nun etnik ve mezhep çatışmalarının ortasında uğruna mücadele edilesi bir eşitlik vaadini yansıtıyordu. Şimdi ise Uluslararası Af Örgütü PYD’nin öncülüğündeki yönetime ağır suçlamalar yöneltiyor. Halk Savunma Birlikleri YPG/YPJ’nin köyleri yıktığı, Arap, Türkmen ve Kürt nüfusu keyfi biçimde yerinden ettiği, hatta infaz tehdidinde bulunduğu iddia ediliyor.

6 Kas 2015

Saflar belli oldu...

Ortadoğu’nun jeopolitik düzeninin çözülmekte olduğu bir dönemde yapılan TBMM seçimlerinin sonuçları, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal iklimini daha da kötüleştirecek. AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmasıyla sertleşen iç ihtilaflar bölgedeki gelişmelerle birlikte ülke içindeki kutuplaşmanın ve şiddet sarmalının yeni bir ivme kazanmasına yol açacak. Niyetimiz felaket tellallığı yapmak değil, bu gerçekleri görmeden durum değerlendirilmesinin yapılamayacağına işaret etmek.

5 Kas 2015

Rusya’nın stratejik hamlelerinin gösterdikleri...

Emperyalist hegemonyadaki kırılmalar ve Rusya faktörü
ABD devlet aklına dönüşen »Wolfowitz Doktrini« kaleme alındığında, her ne kadar reel sosyalizm bir karşı devrim ile yıkılmış ve burjuvazinin ölümcül düşmanı olan sosyalizm güçleri darmadağın edilmiş olsalar da, emperyalist hegemonyanın tehlike altında olduğu kaygısı hâlâ canlıydı. »Tarihin sonunu« ilân eden burjuva ideologları zafer sarhoşluğu altında dahi tarihsel yasallığı, yani kapitalizmin her daim kendi mezar kazıcılarını yarattığı gerçeğini unutmamışlardı. Bunun için tüm çabalarını komünizm »illetini« yok etmeye, işçi sınıfının kendisi için sınıf olarak örgütlenmesini engellemeye, yaşamın her alanını kapitalist sermaye birikiminin boyunduruğu altına sokmaya ve emperyalizmin dünya çapındaki mutlak hegemonyasını kurmaya harcıyorlardı.

30 Eki 2015

Amnesty, Rojava, 1 Kasım


Yarın yapılacak genel seçimlerde seçim sonuçlarının 7 Haziran’a göre pek değişmeyeceği konusunda neredeyse herkes hem fikir. Seçim sonuçlarının yol açacağı olasılıklar üzerine hayli yazıldı-çizildi, tekrarlamaya gerek yok. Hangi olasılık gerçekleşirse gerçekleşsin, yani AKP tek başına iktidara gelse de, AKP-CHP koalisyonu, hatta HDP’nin dahil olduğu bir hükümet kurulsa da, asıl önemli olan gerçekleşecek sonucun ezilen ve sömürülen emekçi halklar açısından ne getireceğidir.

23 Eki 2015

Savaş tamtamları ne diyor?

Yaşadığımız günler pek fazla uzak olmayan bir gelecekte »meşum geçmiş« olarak anılmaya aday günler, çünkü insanlık açık gözlerle ve koşar adım felakete doğru gidiyor. Bu özellikle Türkiye ve Kürdistan’ın merkezinde bulunduğu Ortadoğu için geçerli. Geleceğin tarihçileri bugünleri nasıl değerlendirecekler onu pek bilemeyiz, ama bölgede çalınan savaş tamtamlarını dinlersek, nasıl bir felakete doğru yol almakta olduğumuzu anlayabiliriz.

16 Eki 2015

Jenosit devleti ve savaş olasılığı

Yoldaşlarımızın, kardeşlerimizin, dostlarımızın hunharca katledilişleri yüreklerimizi dağladı. Canımız, kor alevlerden çıkartılan kızgın demirin çıplak ete yapıştığı gibi acıyor. Evet, biliyoruz: dövüşenler düşenlerin tutmaz yasını – elbet yasın da zamanı gelecek. Ama insanız sonuçta. Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz, kabaran sınıf kiniyle mücadeleye devam diyen aklımıza inat, gözlerimizin yaşı durmuyor, yüreğimizdeki sancı küçülmüyor, üzülüyor, ağlıyoruz...

14 Eki 2015

ABD militarizminin hegemonya stratejisi

Pentagon’un yeni »Ulusal Askeriye Stratejisi« ve olası sonuçları üzerine
ABD ordu yönetimi 1 Temmuz 2015’de »ABD Ulusal Askeriye Stratejisi« (»The National Military Strategy of the USA«) başlıklı bir belge yayınladı. 24 sayfalık Strateji Belgesini ABD emperyalizminin dünya egemenliğini nasıl askeri güçleriyle elde etmek istediğine dair bir talimat olarak okumak olanaklı. Gerçi belge, George W. Bush dönemindeki stratejik belgelerde yer alan saldırgan retoriği kullanmaktan imtina ediyor, ama bu, bu belgenin de en az öncekiler kadar saldırgan bir siyaset yönelimi olmadığı anlamına gelmiyor.

9 Eki 2015

Tampon bölge Türkiye olacak!

Erdoğan’ın hafta başında yaptığı Brüksel ziyaretinin yankıları Avrupa’daki burjuva medyasının gündemini bir hayli meşgul ediyor. AB kamuoyu açısından siyasetin ana konusu mülteci sorunu olduğundan, burjuva medyasındaki yorumlar bu konuda AB’nin Türkiye’ye ne denli muhtaç olduğunu vurgulamaya ve AB reel politikasının »Erdoğan’ı kazanmak için« hangi bedeli ödeyeceğini tahmin etmeye yoğunlaşıyor.

2 Eki 2015

»Yeni Suriye« ve Rojava

BM Genel Kurulu, konuşmalar ve Genel Kurul çerçevesinde gerçekleşen görüşmeler ışığında ele alındığında, Suriye ve Ortadoğu için dönüm noktası sayılabilecek önemli gelişmelere sahne oldu. Aslında bu Genel Kurulu emperyalist güçler ve bilhassa Türkiye gibi işbirlikçi iktidarlar açısından bir »muharebe yenilgisi« olarak nitelendirmek gerekir. Emperyalizmin sanıldığı veya iddia edildiği gibi mutlak hakimiyete sahip olmadığı, ona geri adım attırılabileceği de bir kez daha kanıtlandı.

25 Eyl 2015

Rusya’nın yeni rolü

»Rusya’nın dış politikası nesnel açıdan emperyalizm karşıtı bir politikadır, ama Rusya a priori antiemperyalist değildir«. Bu görüş, başta Suriye olmak üzere, uluslararası ihtilaflarda rol alan aktörleri sınıflandıranlarca savunulmaktadır. Buna karşın, bu görüşe »Anti-Amerikancılık« diye karşı çıkıp, Rusya’nın kapitalist ülke olarak sermaye ihracı yaptığını ve bu nedenle emperyalist olduğunu ileri sürenler de var.

23 Eyl 2015

Rusya’nın stratejik hamlesi

Bugünlerde Suriye’nin »içinden çıkılamaz bir bataklık olduğu« uyarısını yapan strateji uzmanlarının haklılıklarının kanıtlandığı gelişmelere tanık oluyoruz. Suriye’den binlerce kilometre uzakta olmak dahi, bu »bataklıktan« kurtulmayı sağlamıyor. Washington, Brüksel ve Berlin’deki karar vericilerin şimdiye kadarki tüm çabaları, tüm »tükürdüklerini« yalamak zorunda kalmalarıyla sonuçlandı. Ne Esad alaşağı edildi, ne İran’ın etkisi zayıflatıldı, ne de Rusya ekarte edilebildi.

Savaşın diyalektiği

Rosa Luxemburg’un ünlü bir tespitidir: »Başarı sağlayacak yegâne güç, siyasi eğitimdir«. Rosa bu bağlamda sınıf basınının – bugün genellikle özgür basın deniliyor – önemine ve görevlerine atıfta bulunur. Bilhassa ezilen ve sömürülen sınıfların ve öncelikle bu sınıfları temsil eden örgütlerin siyasetleri, direnişleri, durum değerlendirmeleri, bilinçlenmeleri ve gelecek tasavvurları için siyasi eğitim vazgeçilmez bir silahtır.

13 Eyl 2015

Türkiye’nin neoliberal dönüşüm süreci ve AB’nin rolü

Avrupa’daki yaygın medya uzun bir süre »Türk ekonomi mucizesi« ve »demokratikleşerek Avrupa Birliği’ne yakınlaşan aday ülke« resmini çizmişti. Türkiye ne de olsa AKP hükümeti altında bütçesini konsolide etmiş, Kemalist generalleri kışlaya geri göndermiş, küresel stratejilere entegre edilmiş ve komşuları ile »sıfır sorun politikası« izleyen bir bölgesel güç hâline gelmişti.

11 Eyl 2015

Deniz bitti, yolun sonu göründü

Avrupa’da devlet aklının ifadesi sayılan burjuva medyası, müttefik Türkiye’deki gelişmeleri »istikrar kaygısıyla« izliyor. Daily Telegraph veya FAZ gibi gazeteler »Türkiye’de iç savaş tehlikesi« başlığını atıyor, ama aynı zamanda Erdoğan kliğine »istediği gibi davranma« onayının verilmesini »stratejik hata« olarak eleştiriyorlar.

4 Eyl 2015

Kapitalizmin timsah gözyaşları


Deniz kıyılarına vuran cesetler, kamyon kasalarında nefessiz kalarak ölenler, AB sınırlarında yaşanan fecaat, Avrupa’nın göbeğinde maruz kalınan ırkçı saldırlar, tıka basa dolu trenlerde kaçmaya çalışanlar, açlık, susuzluk ve sefalet çekenler... Ve daha nicesi kısa bir haftanın mülteci bilançosu işte. Yüzbinlerce insanın demokrasinin ve refahın »beşiği« zengin Avrupa’da yaşadıklarına bakın... Akıl alır gibi değil.

28 Ağu 2015

Biline: bedelsiz barış olmaz

Topyekun savaş etkisini gösteriyor. Savaş sadece silahla olmuyor. Arka cephede, »vatan cephesinde« kalemler harıl harıl çalışıyor, propaganda mekanizması tüm hızıyla işliyor. Her zaman olduğu gibi küçük burjuvazi tavşan korkaklığı ile etkileniyor, egemen sınıfın kuklasına dönüşüyor. Daha önce yazdığımız gibi, »şiddete karşı çıkma« demagojisiyle toplumsal muhalefet ve direniş güçlerini ayrıştırma, ehlileştirme çabalarına araç oluyor.

21 Ağu 2015

Erdoğan’ın Pirus Zaferi

Türkiye siyasetinin içinde bulunduğu anlık durumu, »Erdoğan 7 Haziran yenilgisini şimdilik bir zafere dönüştürdü. Zaferinin kesin mi, yoksa bir Pirus Zaferi mi olacağını demokratik muhalefetin göstereceği basiret belirleyecek« tespiti ile özetlemek mümkün. Erdoğan, elindeki devlet olanakları sayesinde inisiyatifi eline almış ve TBMM karşısında hiç olamadığı kadar güçlü bir hâle gelmiştir.

15 Ağu 2015

Bakar körlük ve dayanışma

Toz dumanın böylesine kalktığı zamanlarda, değil yönünü tayin etmek, etrafı görebilmek dahi zorlaşır. Çölde kum fırtınasına yakalanan acemilerin yaptığı gibi, salt kendini düşünmek, yapılabilecek en büyük hatadır. Tuareglerin anlattığına göre, bu durumda yapılması gereken en zayıfa sahip çıkarak bir arada kalmaktır, ki herkes kurtulsun.

7 Ağu 2015

HDP ve liberal söylem

Son köşe yazımıza gelen tepkiler, kaygılarımızın paylaşıldığını gösteriyor. Ama meramımızı sendika.org’da Ferda Koç doğru okumuş. Koç bu bağlamda, solun ve Kürt hareketinin kavramlarındaki liberal hegemonyayı eleştirerek ve gelişmelerin »darbesel niteliğine« vurgu yaparak, »Cunta Anayasası’nın bu darbeyi meşru kılması, Erdoğan’ın darbesine karşı direnişi odağına alan bir siyasi mücadele çizgisinin yanlış olacağı anlamına gelir mi?« diye soruyor.

4 Ağu 2015

Ortadoğu’da kartlar yeniden karılırken...

»ABD ve İran arasında süren 36 yıllık düşmanlık yerini işbirliğine bırakıyor«. Geçmişte İran’ı »şeytanlaştıran« bir söylem kullanarak haber konusu yapan burjuva medyası bugünlerde bu değerlendirmeyi yapıyor ve »Batı’ya yeni fırsatlar sunan bakir İran pazarını« göklere çıkartıyor. 13 yıl süren diplomatik savaş sonrasında 2015 Temmuz’unda Viyana’da varılan İran nükleer program uzlaşısı, uluslararası tekellerin ağzını sulandırıyor besbelli.

31 Tem 2015

HDP’nin yanılgısı

HDP Eşbaşkanı Demirtaş ilk meclis grubu toplantısında önemli bir konuşma yaptı. Demirtaş, ya da halkın taktığı adla »Selocan« sevdiğimiz, saydığımız, sonuna kadar dayanışma içinde olacağımız bir arkadaşımız. HDP ise sahiplendiğimiz, desteklediğimiz bir parti. Tam da bu nedenle sağlam bir eleştiriyi hak ediyorlar, çünkü önemli bir siyasi yanılgı içerisindeler.

24 Tem 2015

Devrimci Cephe zorunluluğu

7 Haziran seçimlerinde elde edilen başarının muhalif kesimler arasında yol açtığı rahatlama, rehavet ve burjuva demokrasisinin karikatüründen ibaret olan T.C. parlamenter sistemine duyulan anlaşılmaz güven, Suruç katliamı ile çok acı bir şekilde cezalandırıldı. Kapitalist devlet ve burjuvazinin sınıf tahakkümü, kendilerini salt seçim sonuçlarıyla sınırlandırmayacaklarını Suruç’ta bir kez daha kanlı bir biçimde kanıtladılar.

22 Tem 2015

Baltimore’dan sonra, Baltimore’dan önce

»Sınırsız olanaklar ülkesi« ABD’nde yapılan bir araştırma, her 8 saatte 1 insanın polis kurşunları ile öldürüldüğünü ortaya çıkardı. Sosyal medyada yayınlanan bilgiler bu tespiti teyit ediyor. Burjuva medyası dahi buna değiniyor ve polis şiddetini kanıtlayan video ve fotoğrafları ekranlara, gazete sayfalarına taşıyor. Ancak »tarafsız« habercilik gibi görünen bu yayın politikası rafine bir kurgu ile polis ve devlet şiddetini münferitleştirmekte, son derece haklı protestoları ve protestocuların kendilerini polis şiddetine karşı savunmalarını »terör gösterileri« gibi kavramlarla genelleştirmektedir. ABD’nin Ferguson veya Baltimore gibi kentlerinde patlak veren toplumsal olayların burjuva medyasındaki haberlere konu oluş biçimi, bunun iyi örneğidir.

19 Tem 2015

»Tercih ve bedel«

Sabahın köründe kalkmayı oldum olası sevmem, ama Willy hocayı aramak istiyorsan sabahın köründe kalkıp, telefona sarılacaksın. Çaresiz uykulu gözlerle telefonunu çaldırdım. »Ooo! Günaydın delikanlı. Gene çıkmaz sokaklara mı düştün?«. Anlamamıştım. »Hocam, ne çıkmazı, ne sokağı Allasen?«. Hınzırca kıkırdadı, »Soracak sorun olmazsa, aramazsın da ondan«.

11 Tem 2015

»Hayır«dan sonra Yunanistan

Yunanistan halkının referandumda verdiği hiddetli »Oxi!« yanıtı, dünya çapında sol hareketlere umut verdi. Beklenildiği gibi, emperyalist merkezler ve burjuva basını bu açık yanıta sert tepki gösterdi. Elbette bu iyi bir gelişme, ancak sevinmek için henüz çok erken. Hiç oyun bozanlık niyetimiz yok, ama sevinmekten çok kaygılanmanın daha gerçekçi bir tavır olacağını vurgulamamız gerekir. Neden böyle düşündüğümüzü şöyle açıklayalım:

3 Tem 2015

AB emperyalizminin* »yeni güvenlik stratejisi«

2015 Haziran sonunda yapılacak olan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, »Avrupa Güvenlik Stratejisi« (AGS) olarak nitelendirilen militarist dönüşümü gündemine alacak. Brüksel’den gelen haberlere göre, AB Dış ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini zirveye »Değişen stratejik durum karşısında dış ve güvenlik politikaları aktörü olarak AB« başlıklı bir rapor sunacak ve 2003’den bu yana yürürlükte olan AGS’nin »yenilenmesi« için bir »tartışma sürecinin« karar altına alınmasını talep edecek.

»Hayır«lı işler, be Palikari!


Sevgili Palikari Çipras,

sana »sintrofos« (yoldaş) yerine Palikari (cesur oğlan, arkadaş) diye hitap etmeme umarım kırılmazsın. İnan, sana »sintrofos« demeyi çok isterdim. Ama yoldaş olabilmenin perspektifine sahip değilsin ne yazık ki. Seçimleri kazandığınızda, Yunanistan Komünist Partili (KKE) yoldaşlarımın uyarılarına rağmen, sevinmedim değil. Pasok veya Nea Dimokratia gibi işbirlikçi burjuva partileri yerine, sol-sosyaldemokratların iktidara gelmesinin Yunanistan halkı ve işçi sınıfının lehine olabileceğine inanmıştım. Ama, KKE’li yoldaşları çok çabuk haklı çıkardınız be Palikari, çok çabuk.

26 Haz 2015

HDP ayaklarını yere basmalı

Seçim sonrasında ve meclisin oluşmasının yarattığı hengame içerisinde spekülasyonlar, abartılı beklentiler ve maddi temeli olmayan analizler havada uçuşuyor. HDP’nin seçim başarısıyla umutlanan muhalif güçlerin sevinci anlaşılır bir tepki. Ancak tam da şimdi koşulları, maddi şartları ve olasılıkları doğru analiz eden ve ayakları bulutlar üzerine asılı olmayan bir siyaset geliştirilmeli.

19 Haz 2015

Krizden somut kazanımlara

»Kriz« kelimesi, Yunancada değerlendirme, görüş, karar verme anlamına gelen »krisis« kökenlidir ve sorunlu, bir dönüm noktasıyla bağlantılı olan karar verme durumunu tanımlamaktadır. Bu açıdan bakıldığına, kriz mutlak olarak olumsuz bir anlam taşımamaktadır, çünkü içerisinde yenilenme ve değişim potansiyellerini taşır. Özünde kriz çoklu kritik durumların oluştuğu, zor kontrol edilebilen, sübjektif güvensizlik, ivedilik ve tehdit duygularına yol açan ve genel olarak geleceği belirleyecek gelişmelere gebe olan bir süreç olarak nitelendirilebilir.

Yunanistan krizinin jeopolitik arka planı

Avrupa’daki burjuva basını ve burjuva siyasetçileri Yunanistan hükümetinin hem borçlarını ödemesi, hem de uluslararası mali piyasa kurumlarının dayatmalarını yerine getirmesi için ellerindeki tüm araçlarla bastırmaya devam ediyorlar. Emperyalist güçler elbette sol-liberal Syriza ile sağ popülist ANEL’in oluşturduğu hükümetten hoşnut değiller ve »Çin işkencesi« misali, koşulları zorlaştırarak Yunanistan hükümetinin toplumsal tabanını küçültmeye çalışıyorlar. Bilhassa AB’nin belirleyici gücü olan Almanya’daki burjuva medyasında yer alan yorumlarda, »Grexit«, yani Yunanistan’ın Euro Bölgesinden atılması sıkça ifade edilir oldu.

13 Haz 2015

Kolları sıvama zamanıdır!

HDP umulanı gerçekleştirdi. Başta tüm HDP bileşenlerine, destek çıkan çeşitli kesimlere, barışın güvencesi gerillaya, oy verenlere ve öngörüleri doğrulanan PKK önderi Abdullah Öcalan’a teşekkür etmeliyiz. Evet iktidarı ele geçirmedik, devrim olmadı, ama uzun yıllar sonra »birleşen halk(lar) asla yenilmez« şiarını kanıtlayanlar olarak, yeni güne yüreğimizde sıcak bir sevinçle uyandık. Az-boz değil, AKP diktatörlük planlarını (şimdilik) engelledik, burjuvaziye mevzii kaybettirdik ve en önemlisi, kazanabileceğimizi kendimize kanıtladık. Gene de sevincimiz hüzünlü, çünkü bu uğurda çok can yitirdik, yitirmeye de devam ediyoruz. Komünistler olarak yitirdiklerimizi de, seçim döneminde dahi Kobanê’den, Rojava’dan, Kürdistan’dan günü birlik gelen onca cenazeye rağmen ortak mücadelemize sahip çıkan Kürdistan halklarını ve bilhassa Kürt Özgürlük Hareketinin fedakarlığını unutmayacağız.

11 Haz 2015

İştah kabartan yeni pazar: İran

Bir Alman gazetesine demeç veren İran Sanayi Bakanı yardımcısı Mehdi Karbasyan sevincini gizleyemiyordu: “Şu ana kadar çoğunluğu Almanya, Avustralya, Belçika, Britanya, Fransa ve Kanada’dan olmak üzere çok sayıda şirket temsilcisi bizimle ilişkiye geçti”. Bakan yardımcısını bu denli sevindiren, sürmekte olan nükleer program müzakerelerinin “olumlu” sonuçlanacağını hesaplayan uluslararası tekellerin şimdiden açılması beklenen İran pazarında mevzii kazanmaya çalışması.

5 Haz 2015

Kontrgerilla devrede, ama nafile!

Şaşırtıcı değil, bekleniyordu. Defalarca yazıldı, çizildi: seçim akşamına kadar provokasyonlar olacak diye. Linç girişimleri, silahlı-bombalı saldırılar, cinayetler, kışkırtmalar. Hamdullah Öğe’yi katledenler, en son Erzurum’daki provokasyonu örgütleyenler, tutuklama furyasını başlatanlar ve gazete bürolarına baskınlar düzenleyenler aynı ve tek merkezden emir alıyorlar. Egemenler gene kontrgerillayı devreye soktular, ama nafile!

29 May 2015

Haziran’dan Haziran’a...

Yarın 2013 Haziran Direnişinin başlangıcının yıldönümü. AKP rejimine ve burjuvaziye korku salan bu direniş, sadece toplumsal muhalefet üzerindeki ölü toprağını kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda ortak mücadele pratiği ile toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinin ortaklaşmasına da katkı sundu. Ve bir biçimiyle de, o zamanlar çoktan kurulmuş olan HDP’nin bugünkü »kimliğiyle« yeniden doğumuna ebelik yaptı.

23 May 2015

HDP Avrupa, hedefler ve görevler

Sosyal medyada ve özgür basında yer alan haberler, HDP’nin Avrupa’daki taraftarlarının olağanüstü gayret sarf ettiklerini gösteriyor. Kürt kurumları, devrimci-demokratik güçler, bugüne kadar görülmemiş bir dayanışma içerisinde hummalı bir faaliyet yürütüyorlar. Tanık olduğumuz özveri, gösterilen hassasiyet ve girişkenlik, örülen işbirliği hakikaten takdire şayan. Bunun için sorumluluk alan herkesi kutlarız.

20 May 2015

Suudi Arabistan: Emperyalizmin sadık taşeronu

Alman sermayesinin en önde gelen sözcülerinden FAZ gazetesi, son haftalarda islamist terör çetelerinin özellikle Suriye-Türkiye sınırındaki İdlib başta olmak üzere önemli bölgeleri ele geçirmelerinin bir tesadüf olmadığını belirtiyor. Gazetenin 9 Mayıs 2015 tarihli sayısında yayımlanan bir değerlendirmede, islamist çetelerin ve silahı muhaliflerin ülkenin farklı bölgelerinde eş zamanlı gerçekleştirdikleri saldırılarla Esad’a bağlı rejim güçlerini zayıflatma taktiğine başvurdukları belirtilirken, bu taktiğin geçen Mart ayında Erdoğan ve Suudi despotu Selman’ın Riyad’da buluşmalarından sonra start aldığı vurgulanıyor. Görüldüğü gibi Batı’daki burjuva basını Suriye’deki iç savaşın asıl sorumlularını açıkça yazmakta bir beis görmüyor.

14 May 2015

Alman emperyalizminin yeni kibri...

Avrupa Birliği’nin (AB) patronu hâline gelen Federal Almanya sermayesi, yeniden dünya gücü olma hedefiyle attığı adımlarını hızlandırmaya başladı. Münih’te her yıl düzenlenen ve uluslararası silah tekellerinin temsilcileriyle, dünya çapındaki neoliberal elitlerin bir araya geldikleri geleneksel »Güvenlik Konferansının« 2014 Şubat’ındaki toplantısı, emperyalist hırsları kabaran F. Almanya sermayesinin 1945 sonrasında ilk kez böylesine pervasızca planlarını sergilediği bir sahne olmuştu. Azılı bir antikomünist olan F. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, yaptığı açılış konuşmasında »Almanya yeni sorumluluğunu üstlenmeye hazırdır« diyerek, propaganda savaşına yeni bir ivme katmıştı.

NATO’dan ince ayar

Bu yazı yayımlandığında, Antalya’da Çarşamba günü başlayan NATO dışişleri toplantısı bitmiş olacak. Asıl sonuçları kamuoyuna ne denli açıklanacak, onu öngöremiyoruz, ama bu toplantıda AKP rejimine hallice bir ince ayar verileceği bugünden belli. NATO’nun Arap Ligi, Afrika Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi temsilcileriyle yaptığı toplantının ana konusu Suriye ve Irak’tı. İlk gün ele alınan konu Ukrayna krizi ve ülkenin Doğusuna yönelik »tedbirler« oldu.

9 May 2015

Antikomünizmin vebalı nefesi

8 Mayıs 1945’de Alman faşizmi Berlin’e giren Kızıl Ordu birliklerine kapitülasyon ilânını vermiş ve İkinci Dünya Paylaşım Savaşı resmen bitmişti. Dün, Alman faşizminden kurtuluşun 70. yıldönümüydü. Bugün ise Rusya Federasyonunda »Büyük Zafer Günü« kutlanıyor. Bunun nedeni, o günlerdeki Almanya ve Rusya arasında olan zaman farkıydı.

8 May 2015

Almanyalı bilim insanları, sendikacılar, sanatçılar, gazeteciler ve politikacılar Türkiye kökenli seçmenlere çağrı yaptılar:

Türkiye’de demokrasi, barış ve sosyal adalet için
HDP’yi destekleyiniz!

7 Haziran 2015’de Türkiye’de son derece antidemokratik bir anayasa ve baskıcı politika koşulları altında parlamento seçimleri yapılacak. Seçim barajı yüzde 10 iken, medyada tanıtım yapma fırsatları aşırı eşitsiz durumda ve hükümeti protesto etme olanakları sertleştirilen güvenlik yasalarınca önemli ölçüde kısıtlı. Yargıyı ve medyayı kontrolü altına alan iktidar partisi AKP, şu anda fiilen uygulanmakta olan başkanlık sisteminin Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğü biçiminde yürürlüğe sokmak için beşte üçlük bir çoğunluğu hedefliyor. AKP’nin 13 yıllık iktidarı otoriter neoliberalizm ile toplum ve devlet bürokrasisinde islamileşmeye yol açtı: Artık sadece parlamenter demokrasi değil, yurttaş hakları da – özellikle kadın ve işçi hakları – açıkça ortadan kaldırılmak istenmekte.

2 May 2015

Suudiler kılıç kuşanıyor...

Suudi Arabistan kralı Selman Bin Abdülaziz’in veliaht değiştirme kararı, Batı basınında »büyük siyasi deprem« olarak değerlendirilirken, Türkiye basınında pek büyük haber olmadı. Seçime kilitlenmiş olan gündem şüphesiz bunun bir nedeni, ama son MGK toplantısı ve Aslı Aydıntaşbaş’ın »Mehmetçik Suriye’de manşeti« başlıklı yazısı ile bağlantılı olarak ele alınırsa, »Suudi taht oyunlarının« Türkiye için neden önemli olduğu görülebilir.

24 Nis 2015

Soykırım ve Almanya


Berlin günlerce 24 Nisan’da yapılacak olan resmi açıklamada Soykırım tanımı »yapılmalı mı, yapılmamalı mı« tartışmalarına kilitlenmişti. Bu yazı kaleme alındığı saatlerde açıklama henüz yapılmamıştı. Ancak, ne denilirse denilsin, Almanya’nın 1915 Asuri-Süryani ve Ermeni Soykırımı suçuna ortak olduğu gerçeğinin üstü artık örtülemeyecek.

17 Nis 2015

»Deport«, Soykırım ve AKP

AKP-Rejimi Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımının 100. yıldönümünün yaklaşmasını, »başkanlık referandumuna« dönüştürdüğü seçim sürecinin ırkçı, milliyetçi-şoven ve inkârcı dozunu artırmak için kullanıyor. Görüldüğü kadarıyla da bu strateji toplumsal çoğunluğu oluşturan Sünni-muhafazakâr kitlelerde karşılığını buluyor. Hiç kuşku yok; AKP-Rejiminin tartışmasız lideri Erdoğan başarılı bir biçimde toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor ve kendi seçmen kitlesinin çok iyi »anladığı« bir dilden konuşuyor.

14 Nis 2015

»Neyin, ne olduğunu söylemek«

Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımının 100. Yılında komünistlere ve devrimci-demokratik güçlere düşen görevler üzerine
»Lassalle’ın dediği gibi, neyin, ne olduğunu söylemek, en devrimci eylemdir ve en devrimci eylem kalacaktır«
Rosa Luxemburg
Anadolu-Mezopotamya coğrafyasının en karanlık dönemlerinden birinde egemen sınıflarca gerçekleştirilen Asuri-Süryani/Ermeni Soykırımı, aradan geçen yüz yıla rağmen kanayan, acı veren ve kangren misali halkları zehirleyen bir yara olmaya devam ediyor hâlâ. Belgeler ve tanıklıklarla yeterince kanıtlanmış olan Soykırım hâlâ inkâr edilmekte, burjuva ulus devletlerince bir egemenlik aracı olarak kullanılmakta, farklı ulus devletler ve/veya ulus devlet üstü kurumlar arasındaki ilişkilerde »şartlı rehin« olarak araçsallaştırılmakta ve halklar arası düşmanlığın körüklenmesinde kullanılmaktadır.

10 Nis 2015

Devrimci pratik ve HDP

Partiler 7 Haziran genel seçimleri için milletvekili aday listelerini YSK’na verdiler. Bu saatten sonra listelerin oluşma süreçleri veya tek tek adaylar üzerine yapılacak her türlü tartışma gereksizdir. Kuşkusuz seçimlerin ertesinde yapılacak değerlendirmelerde bu süreçler ve adaylar bir rol oynayacaklardır, ama şimdi önemli olan esasa yoğunlaşmaktır. Bilhassa komünistler, sosyalistler ve devrimci-demokrat kesimler açısından »ne yapılacağının« bilinmesi ve gereğinin yerine getirilmesidir.

7 Nis 2015

Japon militarizmi yeniden hortluyor...

Uzun zamandır emperyalist yayılmacılık planlarını gerçekleştirmek isteyen Japonya burjuvazisi, milliyetçi başbakan Shinzo Abe ile kararlı bir temsilci bulmuş görünüyor. 2015 Şubat ortasında parlamentoda yaptığı bir konuşmada, militarizmin ve neoliberal programın ana hatlarını oluşturduğu hükümet ajandasını tanıtan Abe, Japonya anayasasına karşı topyekûn saldırıyı başlattı. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’nda Japon emperyalizminin işlediği savaş suçları ile Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının ışığında hazırlanan Japonya anayasası, özellikle 9. Madde, Japonya’yı pasifizme yükümlü kılıyordu.

1 Nis 2015

»Çözüm« mü, darbe süreci mi?

Görünen köy, kılavuz istemez derler: HDK/HDP’nin gösterdiği performans, farklı toplumsal kesimlerden aldığı desteğin artması, sınıf sorununu söyleminde belirginleştirmesi ve kuşkusuz seçim barajını yıkacak olması, Türkiye egemenlerini ürkütüyor. Dahası, gelişmeler »Kürt sorununu çözemeyen, çözülür« tespitini teyit ediyor. Türkiye önlenemez biçimde tarihsel bir yol ayrımına sürükleniyor: ya çözüm, ya da çözülme!

28 Mar 2015

Sözde »İslam Devleti« aslında nedir?

Kısa bir süre içinde Suriye ve Irak’ta büyük bir alanı kontrolü altına alan ve vahşi pratiğiyle dünya çapında tepki uyandıran sözde »İslam Devleti« (biz DAİŞ demeyi yeğliyoruz), Kobanê’de geri püskürtülmesine rağmen bölge halkları için büyük bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. DAİŞ vahşeti gerek Kürt Özgürlük Hareketinin (KÖH) kimi kesimlerinde, gerekse de devrimci kamuoyunda »İslamofaşizm« kavramının kullanılmasına neden oluyor. Böylesi bir niteleme, skandalize etme anlamında anlaşılır olsa da, duygusal olmaktan öteye gidemiyor. Bu nedenle DAİŞ’in ne olup olmadığını irdelemek istiyoruz.

27 Mar 2015

Üçüncü etap: Yemen

Suudi Arabistan’ın Körfez İşbirliği Konseyi ve bir dizi İslam ülkesiyle birlikte başlattığı ve Enserullah milislerine yönelik saldırılar, fokur fokur kaynayan Ortadoğu kazanında başlayan üçüncü bölgesel savaşın derinleşeceğini ve dolayısıyla tüm Ortadoğu’yu etkileyeceğini gösteriyor. Aynı zamanda kimi iç savaşın ve bölgesel ihtilafın, »münferit« meseleler olmadığını, aksine küresel stratejilerle doğrudan bağlantılı olduğunu da...

20 Mar 2015

»Sistem rekabeti«

Almanya’daki burjuva basını, hafta ortasında Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası protestolarında meydana gelen olaylar nedeniyle sol hareketlere içlerinde biriken tüm nefreti kusmaya devam ediyor. Kimi yorumcu işi öylesine abartıyor ki, tek bir köşe yazısında Marx’tan Stalin’e, hatta Pol Pot’a ve günümüz Sol Parti milletvekillerine kadar dünya işçi sınıfı hareketiyle ilgili ilgisiz ne varsa, sosyalizme küfretmek için kullanıyor. Görüldüğü kadarıyla »Komünist korkusu« burjuvazinin genlerine öylesine işlemiş ki, demokrasicilik oyununun kurallarına uyulmayan en ufak olayda dünya yıkılıyor zannediyorlar.

13 Mar 2015

Ermeniler ön saflara!

Özgür basında seçimler ve HDP milletvekili aday adayları konusunda çeşitli yazılar yayınlandı. Yapılan doğru tespitleri ve olması gerekenleri tekrarlamamak için, Ferda Çetin’in »Vatandaşın milletvekili adayı kriterleri« ile Nazan Üstündağ’ın »Seçime doğru« ve »Müzakere, HDP« başlıklı köşe yazılarını anımsatmak isteriz. Başvuranların sayısı ne kadar çok olursa olsun, HDP’nin göstereceği ilkesel tavır, en doğru olanda karar kılınmasına katkı sağlayacaktır.

8 Mar 2015

Ukrayna Masalları ve dünyayı bekleyen tehlike

»Minsk II Antlaşması« Ukrayna’ya barışı getirecek mi?
12 Şubat 2015’de Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’nın Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te gerçekleştirdikleri zirve sonuçlandığı andan itibaren burjuva medyasının propaganda bombardımanına tabi tutuldu. »Minsk II Antlaşması« olarak adlandırılan zirve, bir taraftan Alman şansölyesi Angela Merkel’in »kişisel başarısı« olarak takdim edilirken, diğer tarafta zirvenin asıl »kazananının« Putin olduğu algısı yayılmaya çalışıldı.

Ortadoğu’da dengeler değişirken

Bir yazımızda, ısınan Pasifik suları Ortadoğu’yu kaynatacak tespitini yapmıştık. Aradan bir yıl geçti ve bugün Ortadoğu’daki gelişmeler – ne yazık ki – bu tespitimizi doğruladı. Ortadoğu yangın yeri. Hiç bir şey eskisi gibi kalmayacak. Ama asıl ürkütücü olan, bu yangının daha fazla Ortadoğu ülkesine yayılacak olması. Yangının küllerinden doğacak yeni Ortadoğu ne menem bir şey olacak, o belli değil. Belli olan bölgedeki güç dengelerinin değişeceği ve bölgenin merkez ülkelerinden Türkiye’nin etkileneceğidir. Bu hafta basına yansıyan üç haber, denge değişiminin İran lehine olacağını gösteriyor.

3 Mar 2015

İspanya »başarabilecek« mi?


Podemos hareketi ve İspanyol »demokratik devrimi« üzerine

2014 Ocak’ında kurulan ve 11 Mart 2014’de siyasi parti olarak kaydolan Podemos (Türkçesi »Başarabiliriz«) hareketi, Yunanistan’da sol liberal hareket Syriza’nın zaferiyle yeni bir ivme kazanarak, İspanya siyasetini altüst edebilecek ve AB elitlerini kara kara düşündüren bir faktör hâline geldi. Son kamuoyu araştırmaları Podemos’un en güçlü parti olduğunu gösteriyor. Süper seçim yılı 2015 İspanya için bir kader yılı olacak gibi.

28 Şub 2015

Emperyalizmin »faydaları«!

Liberallerin, özellikle kendilerini »sol liberal« olarak nitelendiren küçük burjuva yazarların her fırsatta sola verdikleri nasihati sıkça duymuşsunuzdur: »Sol, küreselleşme çağında artık antiemperyalizm sloganını terk etmelidir«. Öyle ya, küreselleşen dünyada demode laflara yer yok. »Sembiyotik ilişkiler« sayesinde elde edilen »sinerji etkileriyle« insanlık tüm dünyada refaha ve bireysel mutluluğa ulaşıyor – muş!

26 Şub 2015

Küçümsenen bölge gücü: İran

Son dönemlerde ABDli stratejik araştırma kurumlarında İran’ın bölgedeki rolü ve ABD-İran ilişkilerinin geleceği üzerine alışılagelmiş olandan farklı sesler duyuluyor. Washington kulislerinde tekrarlanan bir tespit, ABD’nin İran değerlendirmesinde değişikliğe gitmekte olduğuna işaret ediyor: »Irak dağılıyor. Suriye yangın yeri. Pakistan dağılmaya yol açabilecek tehlikeli bir süreçte. Taliban Afganistan’da yeniden güçleniyor. Libya dağıldı. Suudi Arabistan ciddi bir iktidar krizine girmek üzere. İran ise bölgede bir istikrar adası olarak görünüyor.«

20 Şub 2015

Feminist olmayı becermeliyiz!

Bugünlerde erkekler susmalı, eril söylemden feragat etmeli. Özellikle sosyalist ve komünist erkekler olarak, asıl devrimi kendi kişiliğimizde gerçekleştirmeliyiz. Feminist olabilmeyi becermeli, işgal ettiğimiz yerleri kadın hakimiyetine terk etmeliyiz – ta ki gerçek eşitlik sağlanana dek. Söylemem gerekeni, Leyla Alp yoldaşım T24 sitesinde yazmış: »Nasıl tecavüzcü olunur?«. Köşemi ona terk ediyorum:

19 Şub 2015

Refah şovenizmi ve Almanya’nın »yeni sorumluluğu«

Bir kaç aydan beri farklı kentlerde onbinlerce insanın katıldığı kitlesel ırkçı gösteriler, Almanya’nın gündeminden düşmüyor. Televizyonlardaki tartışma programlarında, gazetelerin yorumlarında ve internet sayfalarında mantar gibi ortaya çıkan analizler, Müslüman nüfusun oranının son derece düşük olduğu kentlerde »Garpın İslamileşmesine karşı« bunca insanın neden sokaklara döküldüğünü açıklamaya çalışıyor. Ancak her analiz, her açıklama çabası yeni sorulara yol açtığından, kafalar daha da karşıyor.

13 Şub 2015

»Dehşet Üçgeni«

Mısır’da bilinen hikâyedir: Nil kıyısında dolaşan akrep, bir kurbağayı yakalar. Zehirli iğnesinden ürken kurbağa, akrebin sorusuna şaşırır: »Beni karşı kıyıya geçirir misin?«. Şaşkın kurbağa kekeler: »Ama... ya beni yarı yolda öldürürsen?« diye. Akrep güler, »Olur mu öyle şey? Sen ölürsen, ben de boğulurum ya« der. Kurbağa çaresiz akrebi sırtlayıp, yüzmeye başlar. Tam nehrin ortasına geldiklerinde, akrep iğnesini kurbağaya batırır. Ölmek üzere olan kurbağa sorar: »Neden?«. Boğulmaya başlayan akrep ise yanıt verir: »Nasıl unutursun birader, burası Ortadoğu«.

NATO’nun »mızrak ucu«

Tam da uluslararası silah tekellerinin ve emperyalist savaş çığırtkanlarının bir araya geldiği Münih Güvenlik Konferansı arifesinde NATO’dan savaş tehlikesinin artıran bir haber geldi: Perşembe günü Brüksel’de toplanan NATO zirvesi, Doğu Avrupa’da konuşlandırılan »Hızlı Müdahale Güçlerine« Almanya’nın başını çektiği bir »mızrak ucunun« yerleştirilmesi kararını aldı.

2 Şub 2015

Silahlanma, yoksulluk ve savaşlar

Politika gazetesinin 5. sayısında yayımlanmıştır
Dünya çapında 1 milyar insan açlık sınırında yaşıyor. Her 19 saniyede bir çocuk açlık, hastalık, savaş sonuçları veya ekolojik felaketler nedeniyle yaşamını yitiriyor. 900 milyon civarında insanın temiz içme suyuna ulaşımı olanaksız. Örneğin 2013 yılında kişi başına düşen su kullanım ortalaması ABD’nde 4.500 litre ve Almanya’da 1.300 litre iken, Libya’da 55, Ruanda’da 48 ve Uganda’da 37 litreydi. Dünya çapında kullanılan suyun yüzde 70’i ziraata, yüzde 22’si sanayiye harcanırken, hane başına harcanan oran sadece yüzde 8’di. Örneğin tek bir Hamburger’in üretim süreci için 11 bin litre su harcanmaktadır – bu miktar Bangladeş’in varoşlarından birisinde yaşayan 500 kişinin günlük su harcamasına eşittir.

2015’de dünyayı bekleyen ihtilaflar

Politika gazetesinin 4. sayısında yayımlanmıştır
Geride bıraktığımız yıl, ABD liderliği altındaki tek kutuplu dünya düzeninden, çeşitli emperyalist güçlerin işbirliğini derinleştirerek hedefledikleri »çok kutuplu, ama tek tip« dünya düzenine geçiş süreci içerisinde olduğumuzu kanıtladı. Kapitalist küreselleşme 2014’de de ülkeler içerisinde ve ülkeler arasında derin bölünmelere yol açmaya devam etti. Savaşlar, şiddet, ırkçılık-şovenizm-milliyetçilik ve diğer ihtilaflar bu bölünmeler ve neoliberal politikalarla kapitalist üretim tarzının dünyanın her köşesinde hakim olmasını sağlama çabalarının sonuçlarıdır.

Egemenlerin rövanşizmi

Bundan 70 yıl önce, 27 Ocak 1945’de Kızıl Ordu başta Auschwitz olmak üzere Polonya’daki üç toplama kampında bulunanları özgürleştirmişti. 1940 – 1945 yılları arasında sadece Auschwitz’de en az 2,8 milyon insan katledilmişti. Auschwitz bugünkü kuşaklara Alman faşizminin vahşi yüzünü hatırlatan en önemli sembollerden birisi hâline geldi. Buna rağmen Polonya hükümeti bu yıl yapılacak olan anma etkinliklerini tarihsel gerçekleri ters yüz etmek için kullanacak.

30 Oca 2015

Syriza, Kobanê, Pegida

Hafta iyi haberlerle başladı. Yunanistan’daki seçimler sol birlik partisi Syriza’yı iktidara taşırken, Yunanistan Komünist Partisi KKE yüzde 5,5 oyla güç kazandı. Ama asıl iyi haber Kobanê’den geldi: YPG ve YPJ güçleri Kobanê kentini DAİŞ çetelerinden temizleyerek, yüreklerimize su serptiler. Almanya’da ise kitlesel ırkçı gösterilere katılım azaldı, antifaşistlerin eylemlerine onbinler katıldı.

23 Oca 2015

Refah şovenizmi ve »gated capitalism«


Dresden’de başlayarak Almanya’ya yayılan ırkçı gösteriler gündemi meşgul etmeye devam ediyor hâlâ. Dünyanın en zengin ülkelerinden birinde, hem de Müslüman nüfusun son derece az olduğu kentlerde »Avrupa’nın İslamileşmesine karşı« gösterilerin ortaya çıkması kafaları karıştırıyor, gelişmeleri açıklama denemeleri ise yeni soruları ortaya çıkarıyor.

20 Oca 2015

Rosa Luxemburg ve milliyetler sorunu

Sol cenahta bilmeyen yoktur: 15 Ocak 1919 Almanya işçi sınıfı hareketinin öncü neferleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in, sosyaldemokrat hükümetin sorumluluğu altında faşist güçlerce katledildikleri gündür. Her yıl Ocak ayının ikinci Pazar günü olduğu gibi, bu yıl da on binlerce devrimci, sosyalist ve komünist büyük bir yürüyüşle bu iki devrimciyi andı. Luxemburg-Liebknecht-Yürüyüşü olarak bilinen bu anma, Almanya solunun en önemli geleneklerinden birisidir.

10 Oca 2015

Şüpheler ve sorular

Charlie Hebdo katliamının ertesi günü kaleme alınan bir yazının duygusal olmamasına çalışmak, hayli zor bir işmiş. Söylenecek tek şey var: Lanet olsun! Amasız, fakatsız! Bildiğimiz, mizah dergisi çalışanlarının gündüz vakti, Paris’in göbeğinde katledilmeleridir. Bu, hiç bir insanın kabul edebileceği bir şey değil. Bilmediğimiz, katliamın arka planıdır. Kamuoyunun bunları öğrenip, öğrenemeyeceği ise hayli şüphelidir.

2 Oca 2015

2015 yeni devinimlere gebe

Kanlı bir yılı daha geride bıraktık. 2014, »Dünya Savaşı« olarak nitelendirilmeyen, ama fiilen sürmekte olan bir »Üçüncü Dünya Savaşının« içinde olduğumuzu kanıtlayan bir yıl oldu. Bilhassa merkezinde Türkiye ve Kürdistan’ın bulunduğu coğrafya, tam anlamıyla bir »Şeytan Üçgenine« dönüştü. Genel bir bakışla, 2015’in de pek farklı olmayacağını söylemek olanaklı. Ancak umudumuzu yitirmek için bir neden yok. Çünkü küresel gelişmeleri, özellikle bölgemizdeki gelişmeleri temel alırsak, 2015’in yeni devinimlere gebe olduğunu da söyleyebiliriz.