İnsan bazen öylesine çabalar,
öylesine uğraşır ki, asıl hedefini göremez olur. Halbuki her şey apaçık ve
hemen burnunun önünde durmaktadır. Almancada bu duruma uyan ve 18. Yüzyıl
şairlerinden Christoph M. Wieland sayesinde yaygın biçimde kullanılan bir deyim
var: »Ağaçların çokluğundan ormanı görememek«. Ama bu deyim de madalyonun
sadece bir yüzünü göstermektedir, çünkü bazı insanlar apaçık önünde duranı, sırf
işine gelmediği için görmek istemez.
29 Mar 2017
Faşistin sonunu unutma...
Son haftalarda canhıraş bir
çabayla yaratmaya çalışılan »yedi düvele direniyoruz« resmi çok açık bir
şekilde, korkunun iliklerine kadar işlediğini kanıtlıyor. Bilim insanı veya
hukukçu oldukları iddia edilen kimi salya yalayıcıları, TV’lerdeki tüm
uğraşlarına rağmen, sağ seçmeni dahi tam ikna edemiyorlar bir türlü. AB ile
sözde çekişme de bir işe yaramıyor doğrusu. Monolitik bir »Evet« cephesi
oluşturulamadı daha. Gerçi diplomaside lağım söyleminin bir ötesi savaş
ilânıdır, ama söylem düzeyindeki gerginlik daha sürecek gibi.
F. Alman-Türk kayıkçı dövüşü
F. Almanya ve Türkiye dışişleri
bakanlarının »tarafsız«bir otel salonunda yaptıkları görüşme, haftalardan beri
devam eden F. Alman-Türk kayıkçı dövüşünün yeni bir etabı oldu – ama son
sahnesi olmayacağı şimdiden belli. Başta Erdoğan olmak üzere, AKP ileri
gelenlerinin yaptıkları »Nazi« benzetmesi nedeniyle iki ülke arasında iplerin
kopacağını zannedenler yeniden yanıldı. Defalarca yazdık, bir kez daha
vurgulayalım: bu gerilimler bir kayıkçı dövüşünden ibarettir. Nedenlerini de
açıklayalım.
AB stratejilerinin ekonomik-politik arka planı üzerine
Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesi ve
görevi devralmasının ardından, »vaatlerini« yerine getirdiğini kanıtlamak için
televizyon kameraları önünde şaşaa ile imzaladığı Kanun Hükmünde Kararnameler,
içeriklerinden bağımsız kıta Avrupası’nın başkentlerinde »korkulan oluyor«
algısının yaygınlaşmasına yol açıyor. Avrupa’daki burjuva medyası – ki gerek
ABD ile işbirliğinin derinleştirilmesini isteyen Transatlantikçileri, gerekse
de AB’nin ABD’ne rağmen dünya gücü olmasını hedefleyen Avrupacıları
destekleyenler olsun – hemen her fırsatta Trump yönetiminin »ırkçılığını ve
milliyetçi egoizmini« öne çıkaran haber ve yorumlar yayınlıyor, AB elitleri,
bilhassa F. Alman emperyalizminin siyasî temsilcileri Trump’ın serbest
ticarete, uluslararası işbirliğine ve Transatlantik ortaklığa »ne denli zarar
verdiğini« tekrarlamaktan usanmıyorlar.
2017: »Demokratörlük« döneminin başlangıcı mı?
Dünyanın kan denizine döndüğü 2016 yılı
bittiğinde, yeni yılda dünyanın değişebileceği umuduna kapılanlar, henüz
2017’nin ilk saatlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen cihatçı katliamla hayal kırıklığına
uğradılar. Emperyalist-kapitalist dünya düzeninin vahşi gerçekleri, dünyanın
takvim sayfalarının yırtılmasıyla değil, ancak ve ancak ezilen ve sömürülen
sınıfların ortak mücadelesiyle değiştirilebileceğini bir kez daha kanlı bir
biçimde kanıtladı. Maalesef milliyetçiliğin ve mezhepçiliğin yaydığı vebalı
nefesin zehirlediği geniş emekçi kitleler – aynı zamanda ezilen ve sömürülen
sınıfları temsil etme iddiasında bulunan kimi kesimler de, bunu hâlâ
göremiyorlar. Nitekim sosyal medyada yer alan yılgınlık ve korku dolu mesajlar
buna işaret ediyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)