F. Almanya ve Türkiye dışişleri
bakanlarının »tarafsız«bir otel salonunda yaptıkları görüşme, haftalardan beri
devam eden F. Alman-Türk kayıkçı dövüşünün yeni bir etabı oldu – ama son
sahnesi olmayacağı şimdiden belli. Başta Erdoğan olmak üzere, AKP ileri
gelenlerinin yaptıkları »Nazi« benzetmesi nedeniyle iki ülke arasında iplerin
kopacağını zannedenler yeniden yanıldı. Defalarca yazdık, bir kez daha
vurgulayalım: bu gerilimler bir kayıkçı dövüşünden ibarettir. Nedenlerini de
açıklayalım.
Bir kere F. Alman emperyalizmi
ile Türkiye’deki egemenler arasındaki ilişkiler, basit bir ikili ilişkiden daha
fazlasıdır. NATO üyeliği de bu karmaşıklığı açıklamaya yetmemektedir. Öncelikle
Türkiye’nin F. Alman emperyalizmi için yaşamsal önem taşıdığı ve tersinden F.
Alman emperyalizminin de Türkiye tekelci burjuvazisinin sırtını dayadığı en
önemli partneri olduğu unutulmamalıdır. O açıdan her kim ki F. Almanya’nın AKP
rejimini hizaya getirmesini bekliyorsa, hem fena yanılmakta, hem de bu
beklentiyle egemen sınıfların ve emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor demektir.
Bu arada şunu da belirtelim:
sosyal medyada salt Erdoğan’ı yeriyor diye Alman ırkçılarının ve sağcılarının
mesajlarını yaymak, saçmalığın daniskasıdır. F. Alman kamuoyunun büyük
çoğunluğu kökleşmiş yabancı düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığı ile bu soruna
yaklaşmaktadır. O nedenle paylaşılan mesajların emperyalist propagandanın
yeniden üretilmesine yaradığı da unutulmamalıdır.
Peki bu kayıkçı dövüşü niye?
Hayli basit: her iki ülkenin iç politik gerekleri olduğu için. AKP rejimi
referandum için kendi tabanını dahi tam ikna edemediğinden, milliyetçi söylem
ve düşman resmi kullanmak zorunda. F. Almanya ise, halkta yaygınlaşan
hoşnutsuzluğu 24 Eylül 2017’de yapılacak olan F. Parlamento seçimlerinde
»yanlış« sonuçlara yolaçmaması için, »zararsız bir hedefe« kanalize etmek
zorunda. Yani gerilim her iki iktidarın işine yarıyor.
Peki iplerin kopmayacağını
nereden anlayabiliriz? Elbette önce ekonomik ilişkilerden. Türkiye ihracatının
en önemli pazarlarından birisi F. Almanya, aynı zamanda ihracatın bel kemiği
olan ithalatın adresi de. Gümrük Birliği Türkiye ekonomisini ayakta tutan bir
kurum hâline geldi. Ayrıca Türkiye F. Alman emperyalizminin dünya çapındaki politikaları
için de en önemli mevkilerden birisi.
Örneğin Türkiye askerî-sınaî
kompleksi, F. Alman »Silah İhracatı Yönetmeliğinin« kısıtlamalarını aşmak için
kullanılan bir araç. Türkiye’nin silah ihracatının büyük bir bölümü, F. Alman
menşeli. Ve tabii Türkiye önemli bir müşteri. Aynı zamanda »mülteci akınlarını«
durduran tampon ülke. 6.000’den fazla F. Alman tekeli Türkiye’de üretim
yaparken, yaklaşık 6.500 MİT elemanı da F. Almanya’da cirit atabiliyor. DİTİB’i
ve benzerlerini saymıyoruz bile. Ki bu durum, Anayasayı Koruma Teşkilatı
başkanının son yaptığı açıklamada görüldüğü gibi, F. Alman iç politikasında
daha uzun süre araç olarak kullanılacak.
Sonuç itibariyle AKP rejimi F.
Almanya’ya, F. Alman emperyalizmi de AKP rejimine muhtaçlar. Yani birbirine muhtaç
olanlardan, bir diğerine karşı adım atmasını beklemek saf dillilikten başka bir
şey değil. AKP rejimine karşı olup, F. Alman emperyalizmine karşı olmamak
olanaklı değildir. Hatırlatalım...