29 Mar 2017

F. Alman-Türk kayıkçı dövüşü

F. Almanya ve Türkiye dışişleri bakanlarının »tarafsız«bir otel salonunda yaptıkları görüşme, haftalardan beri devam eden F. Alman-Türk kayıkçı dövüşünün yeni bir etabı oldu – ama son sahnesi olmayacağı şimdiden belli. Başta Erdoğan olmak üzere, AKP ileri gelenlerinin yaptıkları »Nazi« benzetmesi nedeniyle iki ülke arasında iplerin kopacağını zannedenler yeniden yanıldı. Defalarca yazdık, bir kez daha vurgulayalım: bu gerilimler bir kayıkçı dövüşünden ibarettir. Nedenlerini de açıklayalım.

Bir kere F. Alman emperyalizmi ile Türkiye’deki egemenler arasındaki ilişkiler, basit bir ikili ilişkiden daha fazlasıdır. NATO üyeliği de bu karmaşıklığı açıklamaya yetmemektedir. Öncelikle Türkiye’nin F. Alman emperyalizmi için yaşamsal önem taşıdığı ve tersinden F. Alman emperyalizminin de Türkiye tekelci burjuvazisinin sırtını dayadığı en önemli partneri olduğu unutulmamalıdır. O açıdan her kim ki F. Almanya’nın AKP rejimini hizaya getirmesini bekliyorsa, hem fena yanılmakta, hem de bu beklentiyle egemen sınıfların ve emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor demektir.
Bu arada şunu da belirtelim: sosyal medyada salt Erdoğan’ı yeriyor diye Alman ırkçılarının ve sağcılarının mesajlarını yaymak, saçmalığın daniskasıdır. F. Alman kamuoyunun büyük çoğunluğu kökleşmiş yabancı düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığı ile bu soruna yaklaşmaktadır. O nedenle paylaşılan mesajların emperyalist propagandanın yeniden üretilmesine yaradığı da unutulmamalıdır.
Peki bu kayıkçı dövüşü niye? Hayli basit: her iki ülkenin iç politik gerekleri olduğu için. AKP rejimi referandum için kendi tabanını dahi tam ikna edemediğinden, milliyetçi söylem ve düşman resmi kullanmak zorunda. F. Almanya ise, halkta yaygınlaşan hoşnutsuzluğu 24 Eylül 2017’de yapılacak olan F. Parlamento seçimlerinde »yanlış« sonuçlara yolaçmaması için, »zararsız bir hedefe« kanalize etmek zorunda. Yani gerilim her iki iktidarın işine yarıyor.
Peki iplerin kopmayacağını nereden anlayabiliriz? Elbette önce ekonomik ilişkilerden. Türkiye ihracatının en önemli pazarlarından birisi F. Almanya, aynı zamanda ihracatın bel kemiği olan ithalatın adresi de. Gümrük Birliği Türkiye ekonomisini ayakta tutan bir kurum hâline geldi. Ayrıca Türkiye F. Alman emperyalizminin dünya çapındaki politikaları için de en önemli mevkilerden birisi.
Örneğin Türkiye askerî-sınaî kompleksi, F. Alman »Silah İhracatı Yönetmeliğinin« kısıtlamalarını aşmak için kullanılan bir araç. Türkiye’nin silah ihracatının büyük bir bölümü, F. Alman menşeli. Ve tabii Türkiye önemli bir müşteri. Aynı zamanda »mülteci akınlarını« durduran tampon ülke. 6.000’den fazla F. Alman tekeli Türkiye’de üretim yaparken, yaklaşık 6.500 MİT elemanı da F. Almanya’da cirit atabiliyor. DİTİB’i ve benzerlerini saymıyoruz bile. Ki bu durum, Anayasayı Koruma Teşkilatı başkanının son yaptığı açıklamada görüldüğü gibi, F. Alman iç politikasında daha uzun süre araç olarak kullanılacak.

Sonuç itibariyle AKP rejimi F. Almanya’ya, F. Alman emperyalizmi de AKP rejimine muhtaçlar. Yani birbirine muhtaç olanlardan, bir diğerine karşı adım atmasını beklemek saf dillilikten başka bir şey değil. AKP rejimine karşı olup, F. Alman emperyalizmine karşı olmamak olanaklı değildir. Hatırlatalım...