31 Tem 2010

Pogrom

»Pogrom« Rusça bir kelime ve kargaşa, yakıp-yıkma, tahrip etme biçiminde Türkçe’ye çevrilebilir. Aslında 19. ve 20. Yüzyıl Rusya’sındaki Yahudi Pogrom’larına dayandırılsa da, Avrupa’da genellikle dinî ve etnik azınlıklara veya halkın bir kesimine karşı örgütlü, yağmalar, yakıp-yıkmalar ve cinayetlerle sonuçlanan linç olaylarını tanımlamak için kullanılır.

24 Tem 2010

Entelijensiya mı, nomenklatura mı?

Türkiye’de sürdürülen anayasa tartışmalarını izlerken, özellikle başta Taraf gazetesi olmak üzere »bu anayasa değişikliği ile askerî vesayet kalkacak« görüşünü yaygınlaştırmak isteyenlerin argümanlarını okurken, ister istemez »insan aklına böylesine hakaret reva mı?« sorusu kafama takılıyor. Argümanları sıralayanların entellektüel birikimine baktığımda ise, yeni moda deyimle »dumura uğruyorum«.

16 Tem 2010

Profesyonel ordu tartışmaları üzerine

Almanya’da kimi zaman hararetlenerek, kimi zaman da »tasarruf yapma« gerekçesiyle uzun zamandan beri sürdürülen »profesyonel ordu« tartışmaları, Türkiye’de de konu olmaya başladı. Daha doğrusu hükümete yakın duran kesimlerin, bilhassa Taraf gazetesinin TSK’nin »profesyonelleştirilmesi« adımlarını kamuoyu görüşünde makul kılma çabaları çerçevesinde örnek olarak gösterilir oldu.

9 Tem 2010

Taşlar yeniden yerine oturuyor

Son zamanlarda İsrail’deki Netanyahu-Liebermann-Koalisyonu’nun, Orta Doğu’da »istikrar«a gereksinim duyan ABD için rahatsız edici bir faktör hâline geldiğini bilmeyen yoktur herhalde. Özellikle aşırı sağcı Liebermann’ın kontrol edilemeyen politik çıkışları ABD ordu yönetiminin tepkisini çekiyor. Bu nedenle geçen Mart ayında Washington’a gelen Netanyahu diplomatik kurallar çerçevesinde soğuk karşılanmıştı.

8 Tem 2010

ASF ve umursamazlıklar ülkesinin basiretsizlik abidesi

Ya da »Türk Sosyalizmi«nin içler acısı hâli üzerine bir polemik

Dünya çapında sosyal forum süreçlerinin bir kriz içerisinde olduğu, bilhassa Avrupalı sosyal hareketlerin »başka bir dünya olanaklı«dan, »başka bir dünya sosyalizmdir« noktasına gelişinin hayli sancılı geçtiği ve yıkım yaratan küresel ekonomik ve malî krizin tek tek ülkelerdeki sosyal hareketleri »kendi sınırları içerisindeki« gelişmelere yoğunlaştırdığı bilinen bir gerçekti. Bununla birlikte, aynı Malmö’de görüldüğü gibi, kıtanın çeperinde düzenlenen bir foruma katılımın az olacağı da tahmin ediliyordu.