30 Ara 2011

Neoliberal-İslam Sentezi


Not: Bu yazi, Robiski-Katliami’indan once kaleme alinmistir. Yeni yil umutlarimizi kursagimizda birakanlara lanet olsun demekten baska bir sey kalmiyor. Baran Tursun’un ailesinden gelen bir mesaj, cogumuza tercuman oluyordur. Sozu onlara birakalim: »Kana doymaz katiller dunya guzeli cocuklarimizi katletti, dolayisiyla bu kan iciciler bizlere ne bayram sevinci ne de yeni yili karsilama sevinci biraktilar. Acimiz o gunku gibi tazeligini korumaktadir. Analari babalari, esleri, cocuklari kahpe kursunlara gelen biz aileler, yeni yil istemiyoruz, yeni yil katillere kalsin, biz cocuklarimizla beraber gecirdigimiz eski yillarimizi istiyoruz, buna dair yeni yil mesajimiz budur.«
Baran Tursun ailesinin, Robiski’de katledilenlerin yakinlarinin ve nicelerinin acisi acimizdir.
Gelişmeler öylesine çetrefil, yapılan haksızlıklar öylesine ağır ki, insanın isyan edesi, küfredesi geliyor. Ama böylesi dönemlerde öfkeye yenilmemek, koşulların gerçekçi eleştirisini yapabilmek için duygulara hakim olmak ve soğukkanlılık gerekiyor.

21 Ara 2011

Susan namerttir!


10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 9: »Hiç kimse keyfî olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz veya sürülemez«, Madde 10: »Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı cezaî mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir«.
18 Aralık 2011, T.C. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: »Tek yönlü uyguladığımız entegre bir stratejimiz var devlet olarak. Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarına hepsi koordinasyon içinde, tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir«.
Gün olur, insanın işi başından aşkındır, yazdıklarına ara verir. Ama gün olur, iki elin kanda da olsa, sesini çıkartmazsan aynaya bakamazsın. 20 Aralık 2011 günü tek merkezden planlanmış, kararlaştırılmış ve emredilmiş polis baskınları ve tutuklamaların haberini aldığımda, bugün o gündür dedim kendi kendime.

10 Ara 2011

Neonazi cinayetlerinin sorumlusu belli


Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun – TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun Almanya’daki neonazi saldırılarını araştırma ve yargılama sürecini izleme üzerine karar aldığını basından okudum. Ne kadar yerinde bir karar. Keşke Türkiye parlamenterleri Türkiye sınırları içerisinde işlenen yargısız infazlar ve savaş suçları için de bu kadar hassasiyet gösterebilselerdi.

2 Ara 2011

»In dubio pro reo«


Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun – Aydınlanmanın özgürlükçü, insancıl, rasyonel ve seküler sürecinde hukukun üstünlüğünün burjuva demokrasilerinin temel direği olduğunu, hukukun üstünlüğünün sağlanmaması durumunda »demokrasiden« bahsedilemeyeceğinin değiştirilemez bir kural hâline geldiğini arada sırada anımsamak gerekiyor.

24 Kas 2011

Özür dilemek


Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun - »Özür dilemek bir erdemdir« derler. Doğru, ama ya »özür« kabahatten büyük olursa? Ya »özür« gerçekten özür dilemek için değil, stratejik hesapları kılıflamak için kullanılıyor ve tarihsel kabahatlerin yeniden üretimine temel oluşturuyorsa?

21 Kas 2011

Teknokratlar dönemi açıldı...


Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun – Küresel kapitalizmin, muhtemelen daha da derinleşecek olan krizi, egemenleri gelişmiş kapitalist ülkelerin pek alışık olmadıkları adımlar atmaya zorluyor. Konkardotalar artık eskisi gibi sadece şirketler için değil, devletler için de söz konusu olduğundan, atanmış teknokratlardan »icra hükümetleri« oluşturuluyor.

4 Kas 2011

Aşil topukları

Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun – Ne zaman egemenler kendilerini dev aynasında görseler, ne zaman toplum ve ülke gerçeklerine gözlerini kapasalar, o zaman derin yaralar açacak olan tarihsel kırılmalarla karşı karşıyadır toplumlar. Böylesi zamanlarda egemenlerin ve onlara yakın toplumsal kesimlerin rüyalarından tarifsiz acılarla uyanacaklarını öngörmek olasıdır.

28 Eki 2011

Metamorfoz

»Vatanım yeryüzü, milletim insanlık!«*)
Me|ta|mor|foz, [Lat. Metamorphosis], Başkalaşma – Herhalde Alman ordusundaki değişimi ifade eden en uygun tanım bu olsa gerek. Çünkü Almanya anayasası temelinde Federal Ordu tanımlanmaya çalışılırsa, bugünkü yapısının »yurt savunması« ile yakından uzaktan bir ilgisinin kalmadığı görülebilir.

21 Eki 2011

Ölüm hâlâ Almanyalı bir usta!

Bilgisayarın başına bu yazıyı yazmak için oturduğumda, ajanslar Libya lideri Muammer Gaddafi’nin öldürüldüğü haberini veriyorlardı. NATO birliklerinin de katıldığı »sürek avı«, Gaddafi’nin ölümüyle sonuçlandı. Kuşkusuz bir despot olan Gaddafi’nin öldürülmesi, Libya’da yeni bir dönemi açacak, ancak bu dönem Gaddafi’yi aratacak mı, işte o belirsiz. Gaddafi öldürülmese, yakalanıp, bir mahkeme önüne çıkarılsaydı, Libya’nın geleceği farklı bir yön alırdı. Ama bu bir spekülasyon. Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.

14 Eki 2011

Fabrikasyon »terör« tehditi

ABD başkanı Barack Obama’nın İran’a karşı yönelttiği suçlamalar ortalığı karıştırdı. İran’ın bizzat ABD’nde bir »terör« saldırısı gerçekleştireceği planlarını ortaya çıkardıklarını söyleyen dışişleri bakanı Hillary Clinton da, »uluslararası toplum artık İran’ı izole etmelidir« çağrısında bulundu.

9 Eki 2011

»Hasta la victoria siempre!«

Ölümünün 44. yılında Che’yi anarken...
Kızılyıldızlı bask şapkası kafasında, saçları rüzgârda dalgalanan, gözleri uzaklarda, gizemli bir adam. Herhalde bu fotoğrafı tanımayan yoktur dünyada. Kübalı fotoğrafçı Alberto Corda 5 Mart 1960’da Havana’nın Devrim Meydanı’nda Ernesto Rafael Guevara de la Serna’nın, dünyanın »Che« diye tanıyacağı devrimcinin fotoğrafını çekerken, muhtemelen bu fotoğrafın milyonlarca kez basılacağını, dünyanın dört bir yanında devrimci mücadelenin simgesi olacağını ve bir efsanenin doğacağını tahmin dahi edememişti – yıllar sonra, 2000’li yıllarda aynı fotoğrafın ticarî ürün reklamları için kullanılabileceğini de...

7 Eki 2011

Güney Asya’da neler oluyor?

Afganistan’ın eski devlet başkanı Burhanuddin Rabbani’nin 20 Eylül’de öldürülmesinin ardından Afganistan ve Pakistan yönetimleri arasındaki çelişkiler ayyuka çıktı. Radikal islamist Taliban güçleriyle barış görüşmelerini yürüten Rabbani, son aylarda cinayete kurban giden tek Afgan yönetici değil. Afganistan devlet başkanı Hamid Karzai’ye yakın bir çok isim peşpeşe öldürüldü – en son Temmuz’da kardeşi Ahmed Vali Karzai bir cinayete kurban gitti.

30 Eyl 2011

AB imparatoru Almanya

Bu hafta Almanya basını, Perşembe günü yapılan ve »Avro Kurtarma Şemsiyesi« olarak adlandırılan bir karar tasarısı oylamasına kilitlenmişti. Nitekim Federal Parlamento CDU/CSU/FDP/SPD/Yeşiller fiilî koalisyonunun oylarıyla karar tasarısını kabul etti ve sermaye çevreleri şampanyaları patlatmaya başladı.

19 Eyl 2011

Tuhaf ilişkiler

Geçen yayınlanan ve güncel İsrail-Türkiye krizinin arka planlarını aktarmaya çalıştığım yazının eksik bir yanını, internette yaptığım bir taramada okuduğum bir yazı ortaya çıkardı. Samed Karagöz imzalı ve http://www.afilifilintalar.com/turkiye-israil-ekonomik-iliskileri?bef19698 sayfasında yayınlanan bu yazı, İsrail-Türkiye arasındaki iktisadî ilişkilerin bir çok yanını ortaya çıkartıyor.

18 Eyl 2011

Boşanma Davası


İsrail-Türkiye krizinin arka planı üzerine
Bu makale, yazarın »Der Scheidungskrieg – Über die Hintergründe der aktuellen israelisch-türkischen Krise« başlıklı Almanca makalesinin kısaltılmış bir versiyonudur. Gazetede yayınlanması için çeşitli dipnotlarının eklenmesinden vazgeçilmiştir. Yazıyla ilgili dipnotları http://murat-cakir.blogspot.com adlı sayfada bulabilirsiniz. 

Yeni Zelanda’nın eski başbakanı Geoffrey Palmer’ın başkanlığındaki BM Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı »Mavi Marmara« Raporu, beklenildiği gibi Türkiye’nin sert tepkisine yol açtı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül (»Rapor bizim için yok hükmünde«), Başbakan Recep T. Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu peşpeşe Türkiye’nin rapor hakkında düşündüklerini açıkladılar.

16 Eyl 2011

NATO-Kalkanı ve Türkiye

NATO’nun roket savar kalkanı için gerekli olan AN-TPY-2 Radar Sistemi’nin Kürecik’teki TSK Radar Üssü’ne konuşlandırılması, Avrupa basınını da meşgul ediyor. İsrail ve Türkiye arasındaki kriz, »Arap Baharı« ve gelişmelerin açık ucu nedeniyle bazı soru işaretleri tartışılıyor.

9 Eyl 2011

Demokrasicilik ve zararın toplumsallaştırılması

Alman Anayasa Mahkemesi bu hafta aldığı bir karar ile uluslararası malî piyasaların lehine atılacak yeni adımların önünü açtı. Mahkemenin Maastricht Kriterleri’ni anayasal yükümlülük düzeyine yükselttiğinden Avro’nun, dolayısıyla Avro Bölgesi’nde yaşayan insanların geleceği üzerine spekülasyon yapılmaya devam edilebilecek.

2 Eyl 2011

Libya’nın ardından

Başta Fransa başkanı Sarkozy olmak üzere, Batılı hükümet ve devlet başkanları, »halkın Kaddafi Rejimi üzerindeki zaferini« kutlarlarken, ajanslara savaş başladığından bu yana Libya’da 50 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği haberi düştü. Amnesty International ise, ayaklanmacıların özellikle siyah Afrikalılara karşı şiddet uygulamalarını eleştiriyor. Görüldüğü kadarıyla Libya’ya barış kolay gelmeyecek.

29 Ağu 2011

Vicdanın isyanı

Jean Ziegler
Yapılamayan bir konuşmanın metni

Paris ve Cenevre Üniversitelerinde sosyoloji profesörü olan ve sert neoliberalizm eleştirileriyle tanınan Jean Ziegler, 2011 Salzburg Festivali’nin açılışına konuşmacı olarak davet edilmişti. Festivale bir kaç hafta kala düzenleyiciler davetlerini geri çektiler. Her ne kadar gerekçe olarak »Jean Ziegler, Kaddafi’ye yakın düşünüyor« denilerek bu adım savunulmaya çalışılsa da, festivalin sponsorlüğünü yapan uluslararası tekellerin Ziegler’in konuşmaması için olağanüstü baskı yaptıkları ortaya çıktı. Skandal kısa sürede kamuoyunun gündemine oturdu ve Ziegler’in yapamadığı konuşmanın metni yayımlanarak, belki de Ziegler’in ulaşamayacağı bir popülerliğe kavuştu. Bu çeviri, ekowin tarafından yayımlanan ve »Der Aufstand des Gewissens« başlığını taşıyan Almanca metnin Türkçesidir.

26 Ağu 2011

Strada Infernale

Yıllar önce Hessen eyaletinin kardeş bölgesi olan Emilia Romagna’nın başkenti Bologna’yı ziyaret eden bir hükümet delegasyonunda yer almıştım. Açıkçası delegasyon üyeliğini »Kızıl Bologna«yı görmek için kabul etmiştim. Sonradan »Kızıl Bologna« namının, şüphesiz bir zamanlar güçlü olan İtalyan komünistleri nedeniyle değil, Bologna geleneğine göre caddeye bakan pencerelere takılan kalın kızıl perdelerden dolayı verildiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğramıştım.

19 Ağu 2011

Kürt kimliği ve savaş tamtamları

Aslında Avrupa’daki Kürt kurumlarının başlattığı »Kürt kimliği tanınsın« kampanyasına değinmek istiyordum. Ancak gelişmeler öylesine başdöndürücü ki, çalınan savaş tamtamlarından ve Avrupa’nın politikalarından bağımsız bu kampanyayı ele almak olanaklı değil.

12 Ağu 2011

Sefillerin başkaldırısı

Britanya’da başlayan olaylar ve televizyonlara yansıyan görüntüler, salt skandal gazetecilerinin değil, neoliberal elitlerin de iştahını kabartmış gibi. Bugünlerde Avrupa medyasını okuyanlar, polis ve orduya özel yetkiler verilmesinden, idam sephalarının kurulmasına kadar sayısız »öneri« okuyabilir.

Neoliberalizmin yeni egemenlik aracı: sağ popülizm

Yaklaşık on yılı aşkın bir süredir Avrupa’daki sağ popülist partiler sürekli yeni mevziler kazanıyorlar: Avusturya’nın FPÖ’sü, Danimarka’nın Halk Partisi, İtalyan Lega Nord, İsviçre’nin SVP’si, Hollanda’da azılı İslam düşmanı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi, Fransa’nın Front National’i, Finlandiya’nın Gerçek Finleri ve Norveç’in, Ütoya Katliamı’nı gerçekleştiren Andreas B. Breivik’in de üye olduğu İlerleme Partisi bunlardan sadece bazıları. Partilerin destek bulamadığı ülkelerde ise, Almanya’da olduğu gibi Thilo Sarrazin benzeri sağ popülistler geniş destek bulabiliyor. Bu fenomenin yeni yanı, partilerin ve politikacılarının kendilerini neofaşist olarak görmemeleri, hatta söylemde neofaşizme karşı çıkmaları.

7 Ağu 2011

Hiroşima

Tam 66 yıl önce, yani 6 Ağustos 1945’de ABD hava kuvvetleri Hiroşima’ya attıkları ilk atom bombası ile nükleer çılgınlık çağını başlatmışlardı. 9 Ağustos 1945’de de Nagasaki’ye atom bombası atmış ve her iki kentte yüzbinden fazla insanın yaşamını yitirmesine neden olmuşlardı. Bombardımanların ardından oluşan nükleer zehir ise bugüne kadar toplam 400 bin insanın yaşamına mal oldu.

29 Tem 2011

Ütoya’nın öğrettikleri

Toplam nüfusu 4,8 milyon olan Norveç, ırkçı ve muhtemelen akıl hastası bir saldırganın vahşetiyle sarsıldı. Petrol ve doğal gaz kaynakları sayesinde dünyanın – kişi başına düşen gelir temelinde – en zengin ülkeleri arasında olan bir ülkede böylesine bir vahşetin yaşanması, Norveçlileri tam anlamıyla derin bir travmaya soktu. Ama bu travmaya rağmen hükümeti ve toplumuyla Norveç dünyada ender rastlanan bir sağduyu gösterdi.

22 Tem 2011

Kıbrıs: Şartlı Rehin

Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs'ta söyledikleri Avrupa başkentlerindeki Türkiye tartışmalarını hararetlendirdi. Türkiye'nin AB üyeliğine baştan karşı çıkan muhafazakârlar, Erdoğan'ın, »tehdit ve şantaj« olarak tanımladıkları ülimatomunu yeniden iç politikaya malzeme etmeye başladılar.

20 Tem 2011

Topyekün propaganda (III)

Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak

Türkiye'de kurulu olan partilerin karar alma biçimlerine, yönetim şekillerine, aday belirleme prosedürlerine, politika oluşturma süreçlerine, kısacası tüzükleri ve yapılanmalarına baktığımızda, bu partilerin demokratik örgütler olmadıklarını görürüz. Başka türlü olması zaten mümkün değil, çünkü en başta Siyasî Partiler Yasası demokratik değil. Demokratik olarak tanımlanabilecek partilerdeki işleyişler, Türkiye'de tam tersine, aşağıdan yukarıya direktif yoluyla işlemektedir.

Topyekün propaganda (II)

Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak

Silvan Çatışması üzerine yürütülen tartışmalar, sadece böylesi olaylardan sonra gösterilen olağan tepkilerle sınırlı kalmadı ve muhtemelen kalmayacak da. Çünkü aynı gün Diyarbakır'da Demokratik Özerklik ilân edilmiş ve PKK'ye muhalif bazı Kürt aydınları da yaygın basında yer alan dezenformatif »böylesi bir günde başka işiniz yok mu« korosuna katılmışlardı. Bugün devam eden tartışmalar, asıl meselenin de Silvan değil, Demokratik Özerklik olduğunu göstermektedir.

19 Tem 2011

Topyekün propaganda (I)

Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak

Savaşın sürdüğü bir coğrafyada ölümlerin olmaması olanaklı mıdır? Hem savaş sürer, hem ölümler devam eder, toplumsal parçalanmışlık derinleşir, yaşamın her alanı güvenlik politikasınca belirlenir, hem de »demokrasi«, »demokratik çözüm« olabilir mi? Savaşı sonlandırmayan bir ülke normalleşebilir mi? Peki, her ne kadar seçmenin yüzde 95'inin temsil edildiği doğru olsa da, antidemokratik yasalara ve bir cunta anayasasına göre seçilmiş olan, daha ilk gününde derin bir meşruiyet krizi ile işe başlayan ve böylesine bir meclisin, genel kurulunun eksik oturumunda seçilen bir hükümet, sahiden »demokratik« midir?

16 Tem 2011

Merkel Afrika safarisinde

Doğu Afrika son 60 yılın en ağır kuraklığı ile boğuşuyor. BM verilerine göre bölgede yaklaşık 10 milyon insan – 2 milyonu çocuk - açlıktan ölme tehlikesinde. Gelişmiş ülkelerin sadece 2010 yılında 30,6 gigatonluk karbondioksit emisyonu ile kırdıkları rekor, iklim felaketleri ile bedelini istiyor. Durum böyleyken, Alman şansölyesi Angela Merkel Kenya, Angola ve Nijerya'ya bir gezi düzenledi – açlara yardım etmek için değil tabiî.

10 Tem 2011

»İstikrar« için ruhunu bile satar...

Alman silah tekelleri Kraus-Maffei Wegmann ile Rheinmetall'in idarî merkezlerinde henüz şampanyalar buzdolabından çıktı mı, pek bilinmiyor ama, borsadaki hisse senetleri çoktan kanatlandı bile. Alman hükümetinin Suudî Arabistan'a son model »Leopard2« tanklarını satma kararını vermesi, piyasaları hareketlendirdi.

7 Tem 2011

Dağdan inmek mi, dağın inmesi mi?

Cengiz Çandar'ın TESEV için kaleme aldığı raporun eleştirel bir okuması

Gazeteci ve yazar Cengiz Çandar'ın »Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu'nun Şiddetten Arındırılması« başlığı alında TESEV için hazırladığı rapor hayli tartışıldı, tartışılıyor da. Raportör ve TESEV, raporun »karar vericilere yol gösterici bir işlevi« olduğunu vurguluyorlar ve rapor sayesinde »Kürt Sorunu'nun şiddetten arındırılarak nihai çözümüne kavuşturulmasıyla, bu içerikteki çalışma ve raporların gereğinin kalmamasını« umduklarını beliriyorlar.

Rapor, kullanılan dil ve Kürt Sorunu'ndaki mevcut paradigmanın geçersizliğini savunması, bu noktada şimdiye kadar resmî dilde kullanılmamış ifadelere yer vermesiyle dikkat çekiyor. Yapılan tespitlere ve önerilere yüzeysel bakıldığında, şiddetten arındırılmış bir dille bir soruna yaklaşıldığı izlenimini veren raporun, eleştirel, özellikle »sol« bir okumayla ele alındığında ise bir hayli sorunlu olduğu ortaya çıkıyor.

2 Tem 2011

Kapitalizm ve demokrasinin sınırları

Kapitalizm ve Demokrasi – ateşle barut gibi, yanyana var olmaları olanaklı değil. Biri var ise, öteki yok demektir. Kapitalizmin olduğu yerde, demokrasi göstermelik olur. Gerçek demokrasi ise, var olabilmesi için »insanın esirleştiği, hor görüldüğü, sömürüldüğü tüm koşulları« ortadan kaldırmak zorundadır.

24 Haz 2011

Neresi doğru?

Avrupa basınını izleyenler, Batı’nın Türkiye konusunda son derece ilgisiz olduğu kanısına katılabilir. 12 Haziran Genel Seçimleri’nin ardından medyada, biraz AKP’nin artan özgüvenine hayıflanarak, biraz da »modernleşme çabalarını« överek seçimlerden bahsedildi. Bir kaç gün sonra ise, Türkiye hakkındaki haberleri »ara ki, bulasın« durumunda kaldık.

17 Haz 2011

Yine Suriye üzerine

12 Haziran 2011 genel seçimlerinden sonra ve bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Türkiye PKK önderi Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklamaya kilitlenmişken, bir başka ülke hakkında yazmak hiç te kolay değil. Ancak Suriye’nin geleceği bir bakıma Türkiye’nin de »iç meselesi« olduğundan, yine Suriye üzerine yazmak doğru olacak.

10 Haz 2011

Sol düşünmeyi yasaklarsa...

DIE LINKE Federal Meclis Grubu, milletvekillerine ve çalışanlarına karşı skandal bir karar aldı. Geçen gün meclis grubunda alınan kararda, »meclis grubu üyeleri olarak kendimizi Israil-Filistin sorununda tek devlet çözümü için uğraş vermemeye, Israil ürünleri için boykot çağrısı yapmamaya ve bu yılki Gazze Filosu’na katılmamaya yükümlü kılıyoruz« deniliyor.

27 May 2011

»Sizi gidi antisemitikler, sizi..«

Hani komplo teorilerine inansam, rafine bir kamuoyu oluşturma senaryosu ile karşı karşıya olduğumuzu savunurdum herhalde. Öyle ya, ne zaman İsrail-Filistin sorununda öyle ya da böyle bir adım atılsa, özellikle Filistinlilerin çıkarları söz konusu olsa, âkabinde »antisemitizm« suçlamaları gündeme getirilir.

20 May 2011

12 Haziran ve Avrupa’daki »bizler«

Bugünlerde Avrupa medyasını izleyenler, Arap dünyasındaki gelişmeler, Afganistan, IMF başkanının rezaleti, NATO müdahaleleri v.b. konular üzerine bolca haber bulabilir. Türkiye ve Kürdistan’daki ateşli gündem üzerine ise kocaman bir hiç. Hani İstanbul’da internet yasaklarına karşı yapılan yürüyüş de olmasaydı, Türkiye hakkında bir haber okumak neredeyse olanaksız olacaktı.

13 May 2011

İlk Yeşil başbakan

Almanya’da bir ilk gerçekleşti: 1980 yılında Baden-Württemberg’de ilk kez bir eyalet parlamentosuna seçilen Yeşiller, gene aynı eyalette bir başbakana sahip oldular. Kendisini »değer muhafazakârı« olarak nitelendiren Wilfried Kretschmann Perşembe günü yapılan oturumda, 138 oyun 73’ünü alarak eyalet başkanı seçildi. Yeşiller ile SPD’nin toplam 71 oyu olduğundan, CDU ve FDP muhalefet gruplarından en azından iki milletvekili de oyunu Kretschmann’a vermiş oldu.

6 May 2011

»Ekstralegal infaz«

Afganistan ve Irak Savaşlarının, küresel çaptaki askerî müdahalelerin ve rejim değişikliği zorlamalarının, »terörizmle savaş« dışındaki bir diğer gerekçesinin »Batı demokrasilerinin ve medeniyetin evrensel değerlerini korumak« olarak vurgulandığını anımsıyorsunuzdur. Yani hukukun üstünlüğü, demokratik ve sosyal hukuk devleti, insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi değerlerin savunulmasıydı savaşların gerekçeleri.

29 Nis 2011

Suriye, Libya değil

Çekirdek Avrupa’nın, BM Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye karşı benzer bir karar çıkartma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Almanya, Britanya, Fransa ve Portekiz’in verdikleri ve ABD tarafından desteklenen karar tasarısı reddedildi. Rusya ve Çin, Suriye’nin, uluslararası barışı »tehdit ettiğini« ve bu nedenle »cezalandırma tedbirlerinin alınmasını« kabul etmediler. Peki, Libya konusunda tereddüt göstermeyen Güvenlik Konseyi, Suriye konusunda neden böyle davrandı?

15 Nis 2011

NATO Libya’da işgale hazırlanıyor

»Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir« derler. BM Güvenlik Konseyi 1973 nolu kararını aldığında ve Libya’da »Uçuş Sahası Yasağı«nın uygulanmasını istediğinde, askerî uzmanların neredeyse hepsi, kara savaşı olmadan bu kararın uygulanamayacağı konusunda hemfikirdi. Londra ve Paris’in, »uğraşları artırmalıyız« diye bastırmalarının ardından, NATO »savaş konseyi« bir araya geldi.

8 Nis 2011

Almanya’nın Kürt politikası

Almanya’daki Kürt kurumları bir kaç gündür, aynı Türkiye’de olduğu gibi, çeşitli kentlerde »Demokratik Çözüm Çadırları« kurarak, Kürt Sorunu’nun demokratik çözümünün gerekliliğine dikkat çekiyorlar. Ama ne Alman devleti, ne de kamuoyu bu talepleri dikkate alıyor.

1 Nis 2011

Almanya Libya’da neden çekimser?

Libya’ya yönelik saldırıların, »Unified Protector« (Birleşik Koruyucu Güç) başlığı altında NATO komutasına geçmesiyle birlikte, ABD gizli servisi CIA’nin Libya’daki ayaklanmacılara destek için gizli operasyonlara giriştiği haberleri yayılmaya başladı. ABD yönetimine yakınlığı ile tanınan New York Times’ın bildirdiğine göre, CIA’li casuslar ayaklanmacıların askerî üstünlük sağlamaları için faaliyetlerde bulunuyorlar.

30 Mar 2011

Almanya'nın yeni muhafazakârları: Yeşiller

Mart 2011 Eyalet Seçimleri üzerine bir değerlendirme

27 Mart 2011 tarihinde Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz'da yapılan eyalet parlamento seçimleri ile Hessen'de yapılan yerel seçimlerin sonuçları Almanya gündemine bir bomba gibi düştü. Her üç seçimde de kazanan tek parti Yeşiller oldu. DIE LINKE partisi eyalet parlamentolarına giremezken, Hessen'de önceki pozisyonunu koruyabildi, hatta belediye meclis üyeleri sayısını yarı yarıya artırabildi. Ama bu gerçek DIE LINKE'nin de kaybedenler arasında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

25 Mar 2011

Kafa karışıklığı ve çıkarlar

Batı’nın Libya’ya karşı yürüttüğü savaşla ilgili olarak AB’nin, NATO’nun ve tek tek ülkelerin siyasî arenalarındaki tartışmaları izlediğimizde, bir nevî »kafa karışıklığının« yaygın olduğu hissine kapılabiliriz. Arap dünyasındaki kalkışmalara hazırlıksız yakalanan Batı, bu sefer de Libya’ya, daha doğrusu Kaddafi Rejimi’ne karşı uygulanacak yaptırımlar konusunda bir türlü anlaşamıyor gibi.

18 Mar 2011

Nükleer enerji dönemi bitiyor mu?

Tarihin bir cilvesi mi bilemem ama, görüldüğü kadarıyla 1945’de Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları ile başlayan nükleer çağ, 2011 Fukushima Nükleer Felaketi’yle kapanmak üzere. Dünya çapında travmatik etki yaratan 1945 ve 2011 felaketlerinin Japonya’da meydana gelmeleri ise işin acı ve de ironik bir yanı.

4 Mar 2011

Sürdürülebilir Alman militarizmi

Adı internet sayfalarında »üçkâğıtçı Gutti«ye çıkan Federal Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg nihayet bakanlıktan istifa etti. Nihayet, çünkü Guttenberg’in doktora çalışmasında başkalarının eserlerinden aşırma yapmadığını açıklamasından artık herkese gına gelmişti. Guttenberg gitti gitmesine de, Almanya’nın dış politikasının militaristleştirilmesinde bir değişiklik olacağını zannedenler fena yanılıyor.

25 Şub 2011

Libya: Yeni bir savaş cephesi mi?

Arap dünyasındaki ayaklanmalar karşısında çekingen davranan ABD ve AB, Libya söz konusu olunca farklı bir tavır almaya başladılar. Israil’in defalarca işlediği bariz savaş suçlarına karşı BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarını her defasında veto eden ABD, birdenbire Kaddafi Rejimi’ne karşı çıkartılan bir açıklamayı onaylayıverdi.

18 Şub 2011

Ah, Filistin!

Tunus ve Mısır’dan başlayarak Arap dünyasını etkisi altına alan ayaklanma dalgası yayılıyor. Ürdün, Yemen derken Cezayir ve Libya’da da protestolar başladı. Aynı zamanda da ABD ve AB bölgedeki etkilerini sürdürmek için büyük çabalar sarf ediyorlar. Ancak tüm bunlar olurken, Filistin dikkate alınmıyor.

11 Şub 2011

Su kaynadı!...

Mübarek sonrası Mısır üzerine düşünceler

Toplumların hareketlendiği bazı dönemlerde zaman öylesine hızlanır ki, değil yazılanların, söylenenlerin dahi ömrü dakikalarla ölçülür olur. Mısır’daki kalkışma bunun en güzel örneği. Hüsnü Mübarek’in Kahire’yi terk ettiğini duyup, bu yazıyı kaleme almaya başladığımda tam da bunu düşünürken, ajanslardan Mübarek’in istifa ettiği haberlerini okudum.

Batı, Türkiye’yi neden örnek gösteriyor?

(10 Şubat 2011, Perşembe günü kaleme alınmıştır)
Arap dünyasındaki kalkışmalara hazırlıksız yakalandığı her hâlinden belli olan Batı, Ortadoğu’daki gelişmelerin etkilemek için büyük çaba sarf ediyor. »Ortadoğu’ya hakim olan, dünyaya hakim olur« bakışının Batı için geçerliliğini yitirmediği görülüyor. Analistleri, gizli servisleri, elçilikleri ve bakanlıklarıyla AB, ABD ve Almanya gibi tek tek devletler etkileme mekanizmalarının çarklarını tüm hızıyla işletiyorlar.

8 Şub 2011

Kahire, Kudüs’ten nasıl görünüyor?

Arap dünyasındaki, özellikle Mısır’daki gelişmelere Israil’den devlet ve toplumun bakışı

Tunus’da başlayarak, Arap dünyasını bütünüyle saran özgürlük ve demokrasi ateşi, doğal olarak Israil’i yakından ilgilendirmekte. Israil devleti ve apartheid rejimi hakkında hayli yazılıp-çiziliyor, ama bunlar genellikle Israil yönetiminin Filistinlilere karşı Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki politikalarıyla sınırlı. Buna karşın Arap dünyasındaki kalkışmaların Israil’de nasıl görünüp, değerlendirildiğine dair bilgiler pek fazla değil, daha doğrusu ben fazlacasına rastlamadım.

4 Şub 2011

Mısır ordusu kimin hizmetinde?

Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda rejimin paralı bekçileri özgürlük isteyen insanlara atlar, develer, taşlar ve sopalarla saldırırlarken, görüntüleri yorumlayan bir Alman gazeteci, gıpta ile Mısır ordusunun »ne denli sağlam durduğunu« anlatıyordu. Son günlerin Batı basınına bakıldığında, uzmanların ve yorumcuların paylaştığı yaygın görüş, »Mısır ordusu sağlam durdukça, islamist tehlike gelişemeyecektir« yönündeydi. Hatta kimi AB politikacısı, Mısır’da »düzenli geçiş sürecini« örgütlemek için ordunun artan önemine dikkat çekmekte.

»qwx – show ur lingua«

Kendisini »errorist« olarak tanımlayan bir sanatçı dostum var. Berlin’de yaşıyor ve bir Kürt olarak »erroristliğini« Kürtlerin maruz bırakıldığı baskı politikalarına karşı kullanıyor. »Errorist« etkinliğinde de tema olarak anadili işliyor.

27 Oca 2011

Tunus, »Devrim« ve Kürtler

Geçen haftaki yazıma bazı tepkiler aldım. Tunus’daki gelişmeleri »alel acele değerlendiriyorsun« diyen dostlarım olduğu kadar, tespitlerimi, daha doğrusu sorularımı, bir hayli sorunlu bulup, »devrime« devrim demediğime hayıflananlar oldu.

20 Oca 2011

Tunus üzerine düşünceler

Tunus’daki heyecanlı gelişmeler, dünya kamuoyunun dikkatini Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine çevirdi. Gelen haberlere göre, Arap ülkelerindeki egemenleri ayaklanma korkusu sarmış durumda. Kuşkusuz 23 yıl boyunca halkını ve ülkesini yağmalayan bir tiranın alaşağı edilmesi iyi bir haber ve emperyalizmin işbirlikçileri olduklarını hergün yeniden kanıtlayan Arap egemenlerini kaygılandıran bir gelişme. Ama gene de »şeytanın avukatlığını« yapmak ve bazı soru işaretlerine dikkat çekmek doğru olur düşüncesindeyim.

14 Oca 2011

Sınırları zorlamak...

Kürt Hareketinin Demokratik Özerklik talebi, Türkiye gündemindeki yerini korumaya devam ediyor, ama nedense bu projeye en çok sarılması gereken Fırat’ın Batısındaki solun geniş bir kesiminde – istisnalar kaideyi bozmaz – yapıcı ve eleştirel bir yaklaşım pek görülemiyor. Halbuki solun dünya çapındaki kendi tarihi Demokratik Özerklik denemeleriyle dolu, ki Paris Komünü’nü anımsatmayı bile gerekli görmüyorum.

6 Oca 2011

Komünizm? Komünizm!

Öcü hortladı. Her ne kadar kendini komünist olarak tanımlayanlar bile güncel gündemin ana maddesinin devrim ve devletin kendi işlevini yitirip yok olacağı, sınıfların ortadan kalkacağı bir dünya olmadığını belirtiyorlarsa da, histerik Alman basını sanki »önümüzdeki kış komünizm gelecek«miş gibi yaygara kopartıyor.