Not: Bu yazi,
Robiski-Katliami’indan once kaleme alinmistir. Yeni yil umutlarimizi
kursagimizda birakanlara lanet olsun demekten baska bir sey kalmiyor. Baran
Tursun’un ailesinden gelen bir mesaj, cogumuza tercuman oluyordur. Sozu onlara
birakalim: »Kana doymaz katiller dunya guzeli cocuklarimizi katletti,
dolayisiyla bu kan iciciler bizlere ne bayram sevinci ne de yeni yili karsilama
sevinci biraktilar. Acimiz o gunku gibi tazeligini korumaktadir. Analari
babalari, esleri, cocuklari kahpe kursunlara gelen biz aileler, yeni yil
istemiyoruz, yeni yil katillere kalsin, biz cocuklarimizla beraber gecirdigimiz
eski yillarimizi istiyoruz, buna dair yeni yil mesajimiz budur.«
Baran Tursun ailesinin, Robiski’de katledilenlerin yakinlarinin ve nicelerinin acisi acimizdir.
Baran Tursun ailesinin, Robiski’de katledilenlerin yakinlarinin ve nicelerinin acisi acimizdir.
Gelişmeler öylesine çetrefil, yapılan haksızlıklar
öylesine ağır ki, insanın isyan edesi, küfredesi geliyor. Ama böylesi
dönemlerde öfkeye yenilmemek, koşulların gerçekçi eleştirisini yapabilmek için
duygulara hakim olmak ve soğukkanlılık gerekiyor.
Kolay değil elbette. Dünya çapında her 6 saniyede 1
çocuğun açlık, hastalık veya savaş sonuçları nedeniyle öldüğü; 1 milyar insanın
günde 1 Dolar’la geçinmek zorunda bırakıldığı; uluslararası tekellerin kârlarını
savunmak için savaşların ve işgallerin gerçekleştirildiği, ekolojik
felaketlerin körüklendiği; yaşamın her alanının ticarîleştirilerek kapitalist
sermaye birikiminin boyunduruğu altına alındığı; adaletsizlik ve eşitsizliğin
hüküm sürdüğü günümüzde vicdan sahibi insan nasıl isyan etmesin ki?
Hele bu insan »düşman ceza hukuku«nun uygulandığı,
»devlet düşmanı« ve »terörist« ilân edilenlerin yurttaşlık hakları dışına
itildiği; yürürlükteki yasaların bile çiğnenerek, hukukun üstünlüğü ve
kuvvetler ayrılığı ilkelerinin de facto ortadan kaldırıldığı Türkiye gibi bir
ülkede yaşıyorsa?
Böylesi bir dünya, böylesi bir ülkede isyan elbette
haklıdır, hatta direnmek insan olmanın yükümlülüğüdür. Ancak, nasıl yanlış
teşhis, yanlış tedaviye ve dolayısıyla kötü sonuçlara yol açarsa, tek başına
»isyan« sonuç alıcı olamaz, saman ateşi olmaktan öteye gidemez.
Bu nedenle barışın, demokrasinin, özgürlüklerin ve sosyal
adaletin tesis edilmesini, yani verili koşulların değiştirilmesini isteyen
güçler, verili koşulları soğukkanlı ve maddî temelleri ile birlikte yeniden
değerlendirmek zorundadırlar. Marx
her ne kadar haklı olarak, »aslolan
değiştirmektir« dediyse de, hâlen geçerli olan kendi kategorik emrini, »insanı sömürülen, esirleştirilen, hor
görülen bir varlık hâline getiren tüm koşulları alaşağı etmeyi« yerine
getirmek için, değişen dünyayı / yeni Türkiye’yi yeniden tahlil etmek kanımca
bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Dünyanın / yeni Türkiye’nin egemenleri, güncel
politikalarını »kötü insanlar« oldukları için değil, temsil ettikleri sınıfın
farklı sermaye fraksiyonlarının çıkarına olduğu için uygulamaktadırlar. Yeni
Türkiye’nin egemenleri parlamenter burjuva demokrasisini karikatürize ediyor,
»düşman ceza hukukunu« uyguluyorlarsa, Kürtleri, solcuları, muhalifleri
»sevmediklerinden« veya kimi solliberalin kendini inandırmaya çalıştığı gibi, »hatalı davrandıklarından« değil, ülke
içindeki ve bölgedeki çıkarlarının peşinde koştuklarındandır.
Yanılgıya düşülmemeli. Örneğin Cengiz Çandar gibi, »hükümet
ya Arınç ve Atalay’ın, ya da içişleri bakanının dilini konuşacağına karar
vermeli« diyerek, karar vericilerin farklı düşündüklerini varsayma yanlışı,
bütünsel bir siyasî proje ve uygulamalarıyla karşı karşıya olunduğunu görmeyi
engelleyebilir.
Gelişmeler şüphe götürmez bir biçimde yeni Türkiye’nin
devlet aklının Neoliberal-İslam Sentezi’nce
belirlendiğini gösteriyor. Muhalifler, bilhassa Kürt Hareketi ve ona yakın
duran Sosyalistler, gelecekle ilgili tasavvurlarını biçimlendirmek ve mücadele
yöntemlerini gözden geçirmek için bugünkü durumu, aynı zamanda da bugüne varan
süreci özeleştiri formatında değerlendirmeye almalarının günümüzün en ivedi görevlerinin
arasına girdiği düşüncesindeyim.
Yazılarımı takip eden dostlara, »Özeleştiriye Davet«
başlığı altında böylesi bir değerlendirme yapıp, düşüncelerimi paylaşacağımı
şimdiden bildirmeliyim. Yeri gelmişken, Rosa Luxemburg Vakfı tarafından
yayımlanan iki çalışmama da dikkat çekmek isterim. »Derlemeler« başlıklı
broşürde Türkçe makalelerimi toparladım. Broşürü http://www.kozmopolit.com/2007/Derlemeler_2002_2011_web.pdf
adresinden ücretsiz indirebilirsiniz. Almanca bilenler için http://www.hessen.rosalux.de/fileadmin/ls_he/dokumente/Papers_Neo-Osmanische_web_1_.pdf
adresinden ücretsiz indirebileceğiniz »Neo-osmanische Träume« başlıklı çalışmam
ilginç gelebilir.
Hapisteki arkadaşlarımızı unutmadan, hep birlikte
»susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz« diyerek, 2012’nin tüm baldırı çıplakların
kurtuluş mücadelesinin önünü açacak günler getireceği umuduyla, yeni yılınızı
kutlarım.
İnsanlığın selamı üzerinizde olsun!