29 Tem 2011
Ütoya’nın öğrettikleri
Toplam nüfusu 4,8 milyon olan Norveç, ırkçı ve muhtemelen akıl hastası bir saldırganın vahşetiyle sarsıldı. Petrol ve doğal gaz kaynakları sayesinde dünyanın – kişi başına düşen gelir temelinde – en zengin ülkeleri arasında olan bir ülkede böylesine bir vahşetin yaşanması, Norveçlileri tam anlamıyla derin bir travmaya soktu. Ama bu travmaya rağmen hükümeti ve toplumuyla Norveç dünyada ender rastlanan bir sağduyu gösterdi.
22 Tem 2011
Kıbrıs: Şartlı Rehin
Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs'ta söyledikleri Avrupa başkentlerindeki Türkiye tartışmalarını hararetlendirdi. Türkiye'nin AB üyeliğine baştan karşı çıkan muhafazakârlar, Erdoğan'ın, »tehdit ve şantaj« olarak tanımladıkları ülimatomunu yeniden iç politikaya malzeme etmeye başladılar.
20 Tem 2011
Topyekün propaganda (III)
Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak
Türkiye'de kurulu olan partilerin karar alma biçimlerine, yönetim şekillerine, aday belirleme prosedürlerine, politika oluşturma süreçlerine, kısacası tüzükleri ve yapılanmalarına baktığımızda, bu partilerin demokratik örgütler olmadıklarını görürüz. Başka türlü olması zaten mümkün değil, çünkü en başta Siyasî Partiler Yasası demokratik değil. Demokratik olarak tanımlanabilecek partilerdeki işleyişler, Türkiye'de tam tersine, aşağıdan yukarıya direktif yoluyla işlemektedir.
Türkiye'de kurulu olan partilerin karar alma biçimlerine, yönetim şekillerine, aday belirleme prosedürlerine, politika oluşturma süreçlerine, kısacası tüzükleri ve yapılanmalarına baktığımızda, bu partilerin demokratik örgütler olmadıklarını görürüz. Başka türlü olması zaten mümkün değil, çünkü en başta Siyasî Partiler Yasası demokratik değil. Demokratik olarak tanımlanabilecek partilerdeki işleyişler, Türkiye'de tam tersine, aşağıdan yukarıya direktif yoluyla işlemektedir.
Topyekün propaganda (II)
Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak
Silvan Çatışması üzerine yürütülen tartışmalar, sadece böylesi olaylardan sonra gösterilen olağan tepkilerle sınırlı kalmadı ve muhtemelen kalmayacak da. Çünkü aynı gün Diyarbakır'da Demokratik Özerklik ilân edilmiş ve PKK'ye muhalif bazı Kürt aydınları da yaygın basında yer alan dezenformatif »böylesi bir günde başka işiniz yok mu« korosuna katılmışlardı. Bugün devam eden tartışmalar, asıl meselenin de Silvan değil, Demokratik Özerklik olduğunu göstermektedir.
Silvan Çatışması üzerine yürütülen tartışmalar, sadece böylesi olaylardan sonra gösterilen olağan tepkilerle sınırlı kalmadı ve muhtemelen kalmayacak da. Çünkü aynı gün Diyarbakır'da Demokratik Özerklik ilân edilmiş ve PKK'ye muhalif bazı Kürt aydınları da yaygın basında yer alan dezenformatif »böylesi bir günde başka işiniz yok mu« korosuna katılmışlardı. Bugün devam eden tartışmalar, asıl meselenin de Silvan değil, Demokratik Özerklik olduğunu göstermektedir.
19 Tem 2011
Topyekün propaganda (I)
Ya da; asıl mesele Demokratik Özerkliği meşruiyetsiz kılmak
Savaşın sürdüğü bir coğrafyada ölümlerin olmaması olanaklı mıdır? Hem savaş sürer, hem ölümler devam eder, toplumsal parçalanmışlık derinleşir, yaşamın her alanı güvenlik politikasınca belirlenir, hem de »demokrasi«, »demokratik çözüm« olabilir mi? Savaşı sonlandırmayan bir ülke normalleşebilir mi? Peki, her ne kadar seçmenin yüzde 95'inin temsil edildiği doğru olsa da, antidemokratik yasalara ve bir cunta anayasasına göre seçilmiş olan, daha ilk gününde derin bir meşruiyet krizi ile işe başlayan ve böylesine bir meclisin, genel kurulunun eksik oturumunda seçilen bir hükümet, sahiden »demokratik« midir?
Savaşın sürdüğü bir coğrafyada ölümlerin olmaması olanaklı mıdır? Hem savaş sürer, hem ölümler devam eder, toplumsal parçalanmışlık derinleşir, yaşamın her alanı güvenlik politikasınca belirlenir, hem de »demokrasi«, »demokratik çözüm« olabilir mi? Savaşı sonlandırmayan bir ülke normalleşebilir mi? Peki, her ne kadar seçmenin yüzde 95'inin temsil edildiği doğru olsa da, antidemokratik yasalara ve bir cunta anayasasına göre seçilmiş olan, daha ilk gününde derin bir meşruiyet krizi ile işe başlayan ve böylesine bir meclisin, genel kurulunun eksik oturumunda seçilen bir hükümet, sahiden »demokratik« midir?
16 Tem 2011
Merkel Afrika safarisinde
Doğu Afrika son 60 yılın en ağır kuraklığı ile boğuşuyor. BM verilerine göre bölgede yaklaşık 10 milyon insan – 2 milyonu çocuk - açlıktan ölme tehlikesinde. Gelişmiş ülkelerin sadece 2010 yılında 30,6 gigatonluk karbondioksit emisyonu ile kırdıkları rekor, iklim felaketleri ile bedelini istiyor. Durum böyleyken, Alman şansölyesi Angela Merkel Kenya, Angola ve Nijerya'ya bir gezi düzenledi – açlara yardım etmek için değil tabiî.
10 Tem 2011
»İstikrar« için ruhunu bile satar...
Alman silah tekelleri Kraus-Maffei Wegmann ile Rheinmetall'in idarî merkezlerinde henüz şampanyalar buzdolabından çıktı mı, pek bilinmiyor ama, borsadaki hisse senetleri çoktan kanatlandı bile. Alman hükümetinin Suudî Arabistan'a son model »Leopard2« tanklarını satma kararını vermesi, piyasaları hareketlendirdi.
7 Tem 2011
Dağdan inmek mi, dağın inmesi mi?
Cengiz Çandar'ın TESEV için kaleme aldığı raporun eleştirel bir okuması
Gazeteci ve yazar Cengiz Çandar'ın »Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu'nun Şiddetten Arındırılması« başlığı alında TESEV için hazırladığı rapor hayli tartışıldı, tartışılıyor da. Raportör ve TESEV, raporun »karar vericilere yol gösterici bir işlevi« olduğunu vurguluyorlar ve rapor sayesinde »Kürt Sorunu'nun şiddetten arındırılarak nihai çözümüne kavuşturulmasıyla, bu içerikteki çalışma ve raporların gereğinin kalmamasını« umduklarını beliriyorlar.
Rapor, kullanılan dil ve Kürt Sorunu'ndaki mevcut paradigmanın geçersizliğini savunması, bu noktada şimdiye kadar resmî dilde kullanılmamış ifadelere yer vermesiyle dikkat çekiyor. Yapılan tespitlere ve önerilere yüzeysel bakıldığında, şiddetten arındırılmış bir dille bir soruna yaklaşıldığı izlenimini veren raporun, eleştirel, özellikle »sol« bir okumayla ele alındığında ise bir hayli sorunlu olduğu ortaya çıkıyor.
Gazeteci ve yazar Cengiz Çandar'ın »Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu'nun Şiddetten Arındırılması« başlığı alında TESEV için hazırladığı rapor hayli tartışıldı, tartışılıyor da. Raportör ve TESEV, raporun »karar vericilere yol gösterici bir işlevi« olduğunu vurguluyorlar ve rapor sayesinde »Kürt Sorunu'nun şiddetten arındırılarak nihai çözümüne kavuşturulmasıyla, bu içerikteki çalışma ve raporların gereğinin kalmamasını« umduklarını beliriyorlar.
Rapor, kullanılan dil ve Kürt Sorunu'ndaki mevcut paradigmanın geçersizliğini savunması, bu noktada şimdiye kadar resmî dilde kullanılmamış ifadelere yer vermesiyle dikkat çekiyor. Yapılan tespitlere ve önerilere yüzeysel bakıldığında, şiddetten arındırılmış bir dille bir soruna yaklaşıldığı izlenimini veren raporun, eleştirel, özellikle »sol« bir okumayla ele alındığında ise bir hayli sorunlu olduğu ortaya çıkıyor.
2 Tem 2011
Kapitalizm ve demokrasinin sınırları
Kapitalizm ve Demokrasi – ateşle barut gibi, yanyana var olmaları olanaklı değil. Biri var ise, öteki yok demektir. Kapitalizmin olduğu yerde, demokrasi göstermelik olur. Gerçek demokrasi ise, var olabilmesi için »insanın esirleştiği, hor görüldüğü, sömürüldüğü tüm koşulları« ortadan kaldırmak zorundadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)