Afganistan’ın eski devlet başkanı Burhanuddin Rabbani’nin 20 Eylül’de
öldürülmesinin ardından Afganistan ve Pakistan yönetimleri arasındaki
çelişkiler ayyuka çıktı. Radikal islamist Taliban güçleriyle barış
görüşmelerini yürüten Rabbani, son aylarda cinayete kurban giden tek Afgan
yönetici değil. Afganistan devlet başkanı Hamid
Karzai’ye yakın bir çok isim peşpeşe öldürüldü – en son Temmuz’da kardeşi Ahmed Vali Karzai bir cinayete kurban
gitti.
Afganistan hükümeti, her ne kadar »Pakistan bizim ikiz kardeşimiz« dese
de, Pakistan yönetiminin bu cinayetlerde parmağı olduğunu da açıkça ifade
ediyor. Aslında Afganistan ve Pakistan arasındaki bu soğukluğun ardında ABD
var. Washington uzun zamandır Pakistan’ın gizli servisi ISI üzerinden Taliban güçlerini ve diğer islamist güçleri
desteklemesinden rahatsız. Kuzeybatı Pakistan’da önemli bir bölgeyi kontrol
altında tutan ve 15 bin silahlı adamı olan Hakkanî
Grubu, hem Taliban’ı destekliyor, hem de Hindistan’a yönelik şiddet
eylemleriyle tanınıyor.
ABD dışişleri bakanı Hillary Clinton’un, CIA başkanı David Petraeus ve genelkurmay başkanı amiral Mike Mullen ile birlikte Pakistan’dan ultimatif bir biçimde Hakkanî
Grubu’na karşı önlem almasını istemesi, güvenlik politikaları uzmanları
arasında »Pakistan yeni savaş alanı mı
olacak« sorularının ifade edilmesine neden olmuştu. Zaten Karzai de »NATO yanlış ülkede yanlış savaşı yürütüyor,
terörizm burada değil« diyerek, açıkça Pakistan’ı hedef göstermişti.
Bu açıdan hafta ortasında Karzai ve Hindistan
başbakanı Manmohan Singh’in Delhi’de
imzaladıkları »Güvenlik Politikaları
İşbirliği Stratejik Antlaşması«, Güney Asya’da yeni bir stratejik
konumlanışa işaret etmektedir. Hindistan, »ezelî düşmanı« Pakistan’a nazaran
uzun bir süredir Afganistan ile iyi ilişkilere yatırım yapıyordu. Şimdiye kadar
çeşitli projeler için 2 milyar Dolar veren Hindistan, bundan sonra
Afganistan’da daha güçlü angajman gösterecek. Başbakan Singh, öngörüldüğü gibi
2014’de işgal ordularının Afganistan’dan ayrılmasından sonra Hindistan’ın »tüm gücüyle Afganistan’ın yanında
olacağını« söyleyerek, şimdiden Afganistan’ı nükleer şemsiyesi altına
alacağı güvencesini verdi.
İki ülke arasında imzalanan antlaşma, »uluslararası terörizme« karşı ortak
mücadelenin derinleştirilmesini, uyuşturucu trafiğini engelleyecek ortak
tedbirlerin alınmasını ve Hindistan’ın, Afgan güvenlilk güçlerini silah ve
tehçizatla donatıp, eğitimlerini üstlenmesini öngörüyor.
Müslüman Afganistan’ın, »ikiz kardeşi« Pakistan’ın
»ezelî düşmanı« Hindistan’la böylesine bir stratejik partnerlik ilişkisine
girmesi şaşırtıcı değil, çünkü bu karar bölgedeki ABD ve NATO çıkarlarının
korunması için Washington’da alınmıştır. Bu işbirliği Hindistan açısından da
uzun vadeli Hint çıkarlarına uygun bir adımdır, çünkü bu şekilde Pakistan ile
çıkacak olası bir savaşta, Pakistan ordusunun hareket olanaklarını önemli
ölçüde daraltacak ikinci cephe sorunu ortaya çıkartılmıştır. Bununla birlikte,
Hindistan bölgedeki en büyük rakibi olan ve Pakistan’la işbirliğini geliştiren
Çin’e karşı da önemli bir avantaj kazanmaktadır.
Hindistan ve Pakistan arasındaki düşmanlık, her
iki ülkenin de sahip oldukları müthiş nükleer silah rezervi ve daha da
önemlisi, bu silahların kullanımına karar verecek olan siyasî elitlerin dinî fanatizmleri
nedeniyle, bölge barışı açısından büyük bir tehlike arz etmekte. Nükleer
cephanelerin denkliği bu tehlikeyi kontrol edilebilir bir riziko hâline
getirmişti. Ancak şimdi Hindistan, Pakistan karşısında daha avantajlı bir
duruma geçti. Pakistan’ın buna vereceği yanıt muhtelemelen Çin ve Rusya ile
yeni stratejik ortaklıklar aramak olacaktır.
Rusya’da – 2012’de Putin’in yeniden başkanlığa
seçilmesinin ardından – planlanan ve eski Sovyetler Birliği ülkelerini
kapsayacak olan »Avrasya Birliği«
projesi ve Çin’in dünya ekonomisinde aldığı belirleyici konum, Güney Asya’da
yeni stratejiler geliştirilmesine neden olacak gibi.
Enerji kaynakları ve hammaddelerin Hint
Okyanusu’na, oradan da Batı’ya ulaştırılması için merkezi bir önem taşıyan
Afganistan ve Pakistan önümüzdeki dönemde yeni çatışmaların odağı olabilir. ABD
ve NATO’nun girişimleri ve Afganistan-Hindistan Stratejik Ortaklığı dikkatlerimizi
Güney Asya’ya yoğunlaştırmamızı gerekli kılıyor.