Almanya’da bir ilk gerçekleşti: 1980 yılında Baden-Württemberg’de ilk kez bir eyalet parlamentosuna seçilen Yeşiller, gene aynı eyalette bir başbakana sahip oldular. Kendisini »değer muhafazakârı« olarak nitelendiren Wilfried Kretschmann Perşembe günü yapılan oturumda, 138 oyun 73’ünü alarak eyalet başkanı seçildi. Yeşiller ile SPD’nin toplam 71 oyu olduğundan, CDU ve FDP muhalefet gruplarından en azından iki milletvekili de oyunu Kretschmann’a vermiş oldu.
Son eyalet parlamentosu seçimi, Almanya’nın en zengin eyaletlerinden olan Baden-Württemberg’deki 58 yıllık CDU iktidarının sonu oldu. Aslında bu gelişme, sosyal ve ekolojik bir politika açısından bir ilerleme sayılır, »ama«sı olmasa. Çünkü Yeşillerin ve SPD’nin oluşturduğu bu hükümetin, sosyoekolojik bir dönüşümü gerçekleştirmeye hazır olduğu hayli şüpheli.
Öncelikle Yeşillerin, SPD ile birlikte 1998’den 2005’e kadar uyguladıkları politikaları ölçüt alacak olursak, şu anda Federal Parlamento’da CDU/CSU/FDP hükümetine karşı geliştirdikleri muhalefet söyleminden kuşku duymak gerekiyor. Hani »iştir ayinesi kişinin, lafa bakılmaz« deyişinden hareket edersek, ki seçim programlarını da ciddiye alacak olursak, yeni Yeşil-Kırmızı eyalet hükümetinin, önceki SPD-Yeşiller federal hükümetlerinden farklı bir politika uygulamayacaklarını öngörmek zor değil.
Diğer yandan yeni eyalet hükümetinin ciddî bir sorunla karşı karşıya olduğunu da unutmamak gerekiyor: Stuttgart 21 – Projesi. Alman Demir Yolları’nın milyarlık projesi Stuttgart’ta halk arasından büyük infiale yol açmış ve CDU hükümetinin devrilmesine önemli bir katkı sağlamıştı. Şimdi bu proje hükümet içerisindeki çelişkiyi ortaya çıkartıyor. Çünkü Yeşiller karşı çıkarken, Baden-Württemberg SPD örgütü projeyi destekliyor.
Yeşiller ve SPD henüz işe başlamadan, projeyi sonbaharda yapılacak olan bir referanduma götürme kararı aldılar. Ancak referandumda eyalet anayasasına göre yüzde 30 hayır oyu çıkmaması hâlinde, hükümet projeyi uygulamak zorunda kalacak. Yapılan araştırmalar, Stuttgart’taki nüfusun karşı çıkmasına rağmen, eyalet çapındaki nüfusun projeyi desteklediğini gösteriyor. Uzmanlar, proje karşıtlarının gerekli olan yüzde 30 hayır oyunu almakta büyük zorluk çekeceklerini belirtiyorlar. Bu nedenle, bu ekoloji düşmanı proje bizzat Yeşil başbakanın iktidarında uygulamaya sokulabilir. Bu da Yeşillerin aleyhine bir gelişme olacaktır.
Diğer yandan eyalet hükümetindeki maliye, içişleri, adalet v.b. gibi önemli bakanlıkların SPD’nin elinde olması ve bütçe konsolidasyonu konusunda SPD’nin CDU’dan geriye kalmayan »tasarrufçu« yaklaşımı da, yeni hükümetin sosyal atılım vaadlerini zora düşürecek potansiyel taşıyor. Bu açıdan bakıldığında Yeşiller’in işi bir hayli zor.
Kretschmer’in seçilmesinden sadece bir saat sonra ajanslara düşen ve Yeşiller eşbaşkanı Claudia Roth’un »partinin programatik yenilenmeye gereksinimi var« açıklaması, Yeşiller’in içinde bulundukları dilemmayı göz önüne seriyor. Yeşiller yönetimi seçim başarısının bir balon ve seçmenlerin beklentilerinin yerine getirilemeyecek derece yüksek olduğunun fazlasıyla farkında. Gelir düzeyi yüksek olan seçmen grupları arasında elde ettikleri başarıların, beklentilerin yerine getirilememesi nedeniyle nasıl hızla yenilgiye dönüştüğünü gösteren Hamburg örneği akıllardan silinmedi henüz.
Nükleer enerji kullanımından vaz geçişin, yapısal bir sorun olan enerji tekelleri hakimiyetini değiştirmemesi nedeniyle, enerji fiyatlarında küçümsenemeyecek artışlara yol açacağı belli oldu. Bu da özellikle dar gelirli katmanların aleyhine bir gelişme olacak ve sosyal çelişkileri derinleştirecek. Muhafazakâr ve liberaller şimdiden bu noktayı öne çıkarmaya başladılar bile.
Bu nedenle eşbaşkan Roth, partisinin »sosyal, iktisat ve maliye politikalarındaki yetilerini artırması ve programatik yenilenmeye gitmesi gerektiğini« söylüyor. Roth kuşkusuz Yeşiller’in bir zamanlar var olan sosyal vicdanlarıyla 2013’de yapılacak olan Federal Parlamento Seçimleri’nde daha fazla oy toparlayabileceğinden hareket ediyor. Ancak 2013’e daha iki yıl var ve iki yıl Almanya gibi bir ülke için uzun bir süre sayılır. Bu süre içerisinde Baden-Württemberg’de yaratılacak olan her hayal kırıklığı, Yeşil balonun hızla sönmesine neden olacaktır.
Ancak Roth sosyal vicdana vurgu yaparken, diğer eşbaşkan Cem Özdemir sermayeyi kazanmaya çalışıyor. Bu da Yeşiller açısından bir başka çelişkiyi derinleştiriyor. Kısacası Yeşiller kendi başarılarının kurbanı olabilirler. Bunun farkına varıp, Yeşilleri Yeşil yapan eski değerlerine sahip çıkabilecekler mi acaba? Keşke diyeceğim, ama masallara inanma yaşımı çoktan aştım...