Şahadet ederim ki, yeryüzünden başka vatan, insanlıktan başka millet
yoktur. İnsanlığın selamı üzerinizde olsun – Ne zaman egemenler kendilerini dev aynasında
görseler, ne zaman toplum ve ülke gerçeklerine gözlerini kapasalar, o zaman
derin yaralar açacak olan tarihsel kırılmalarla karşı karşıyadır toplumlar.
Böylesi zamanlarda egemenlerin ve onlara yakın toplumsal kesimlerin
rüyalarından tarifsiz acılarla uyanacaklarını öngörmek olasıdır.
Bu hafta Almanya’yı ziyaret eden Türkiye başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın sergilediği
kendinden emin tavırlar, her ne kadar »büyük devlet adamı« resmini çizse de, AKP
hükümetinin küresel rüyaları kâbusa dönüşecek bir devlet yönetimi olma yolunda hızla
ilerlediği gerçeğini değiştirmiyor. Görüldüğü kadarıyla Türkiye egemenlerinin
emperyal hırsları ve emperyalizmin ülkeye biçtiği role atfedilen önem,
kararvericilerin gözlerini körleştirecek derecede kamaştırıyor.
Muhakkak ki Erdoğan’in Almanya ziyaretini gündelik
siyasetler ve uzun vadeli stratejiler temelinde analiz etmek olanaklıdır. Ama
bunların ötesinde, geleceği belirleme potansiyeli taşıyan bazı olasılıklara
değinmek daha doğru olacak düşüncesindeyim.
Almanya ziyaretinin, Çekirdek Avrupa’nın Türkiye
kararvericilerini önemsediğini, başbakanın hitabet yeteneğinin kapitalist
merkezlerdeki görüş oluşturucularını etkilediğini gösterdiğini söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, özellikle Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi konusunda Batı ve
Türkiye egemenlerinin çıkarları da örtüşmekte. Bu nedenle, AKP hükümetinin
politikalarının ABD ve Çekirdek Avrupa tarafından desteklenmesine devam
edilecektir, ki bu önümüzdeki dönemde Avrupa’daki Kürt kurumları üzerinde yeni
baskı mekanizmalarının geliştirileceğine işaret etmektedir.
Amma velakin, asıl belirleyici olan emperyalizmin
AKP hükümetini desteklemesi değil, Türkiye’nin kendi iç dinamikleridir.
Dikkatli okur anımsayacaktır: Cengiz
Çandar bir yazısında »Kürt Sorunu
Türkiye’nin aşil topuğudur« tespitini yapmıştı, ki ben de bu tespite
katılıyorum. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’nin asimetrik savaşı askerî yetenekleriyle
sonlandırması olanaklıdır. Bu ancak yeni bir jenosidle gerçekleşebilir. Kendisi
defalarca soykırım gerçekleştiren ve yakın tarihte de dünyanın muhtelif
bölgelerinde gerçekleşen soykırımlara ses çıkarmayan Batı’nın, böylesi bir jenoside,
bırakın kayıtsız kalmasını, destek çıkması kuvvetle olasıdır. Ama olası bir
askerî zafer, hemen akabinde bir Pirus
Zaferi’ne dönüşecektir, çünkü Türkiye bugünkü Türkiye olmaktan çıkacak,
toplumu ve teritoryal sınırlarıyla apayrı bir ülkeye dönüşecektir. Ve askerî
zafer sonrası ülkeyi yönetmek için daha baskıcı, daha diktatoryal yöntemler
zorunlu olacaktır. 21. Yüzyıl’da diktatörlüklerin ebedî olamayacağını gösteren
örnekler ise fazlasıyla mevcuttur.
Bu nedenle, barışçıl ve demokratik yöntemlerle
çözülemeyen her sorun, hele ki »Kürt Sorunu«, bir devi tek hamleyle yıkacak
düzeyde zayıf olan aşil topuğudur.
Kanımca ikinci aşil topuğu, o çok övünülen
ekonomik verilerdir. Ekonomist değilim, ama işinin ehli ekonomistlerin
söylediklerine bakınca, giderek daha derin yıkımlara yol açabilecek yeni bir
küresel kriz ve bu krizin etkisiyle Türkiye’den kaçacak olan sıcak paranın
Türkiye ekonomisini yerle bir edebileceğine inanıyorum. Avro krizi ile
debelenen Çekirdek Avrupa, henüz şu anki krizin üstesinden gelebilmiş değil.
İtalya ve İspanya’nın borçlarını ödeyemez duruma düşmelerinin yol açacağı
sonuçları Avrupa’da kimse düşünmek dahi istemiyor. O nedenle, Avrupa’nın
Türkiye’ye ne kadar destek çıkabileceği belli değil. Ayrıca, AKP’nin çok
güvendiği »Petro-Dolar« kaynaklarının da yeni bir kriz dalgasından nasıl
etkilenecekleri açık. »Arap Baharı«nın Körfez ülkelerine yayılıp
yayılmamasından bağımsız, yeni bir küresel kriz dalgası, »Petro-Dolar«
kaynaklarını kurutabilir. Bunun, ihracata dayalı Türkiye ekonomisi için ne anlama
geldiği varsaymak için ekonomist olmaya gerek yok.
Kısacası, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var
olan sorunları çözmekten aciz bir ülkenin kararvericileri, küresel güç olma
hayallerinin kum üzerine kurulu olduğunu görmeleri gerekmektedir. Bütün stratejiler,
bütün planlar tek başlarına yıkıma neden olabilecek iki nedenden dolayı balon
kabarcıkları misali yok olabilirler. Yani, »pilava
giderken, evdeki bulgurdan olma« olasılığı hayli yüksek.
Doğa kanunudur; en güçlü görünen organizma, ancak
en zayıf uzvu kadar güçlüdür. Grek mitolojisindeki Güçlü Achilles’in
akibeti, egemenlerin kulağına küpe olmalıdır.