(10 Şubat 2011, Perşembe günü kaleme alınmıştır)
Arap dünyasındaki kalkışmalara hazırlıksız yakalandığı her hâlinden belli olan Batı, Ortadoğu’daki gelişmelerin etkilemek için büyük çaba sarf ediyor. »Ortadoğu’ya hakim olan, dünyaya hakim olur« bakışının Batı için geçerliliğini yitirmediği görülüyor. Analistleri, gizli servisleri, elçilikleri ve bakanlıklarıyla AB, ABD ve Almanya gibi tek tek devletler etkileme mekanizmalarının çarklarını tüm hızıyla işletiyorlar.
Bu arada birden bire gündeme bir öneri düşüyor: »Araplar, Türkiye’yi örnek alsınlar!« Nasıl oluyor da, Türkiye’yi AB üyeliği için yeterince »olgun« bulmayan Batı, ağız birliği yapmışcasına Arap halklarına Türkiye’yi örnek gösteriyor? Medyanın neredeyse genelinde benzer içerikli yorumların aynı anda yayımlanması ve Türkiye karşıtı olarak bilinen AB’li politikacıların dahi öneriyi desteklemeleri, gene bir merkezden kamuoyunun manipule edilmeye çalışıldığını gösteriyor.
Yapılan önerinin basit bir fikir yürütme deneyi olmadığı kesin. Bunun bir kaç nedeni var: Birincisi, Ortadoğu halklarının başta ABD olmak üzere bütün Batı’ya güvenmedikleri biliniyor. Demokrasi söz konusu olduğunda Batı’nın nasıl ikiyüzlü davrandığı ve »terörizmin« asıl nedeninin yayılmacı emperyalist politikalar olduğu Arap dünyasının hafızasında henüz çok taze.
Diğer taraftan, ikincisi, ABD ve AB’nin salt kendi ekonomik, politik ve jeostratejik çıkarlarını kollamak için onyıllardır Ortadoğu’nun despotlarını desteklediklerini ve bugün bile Hüsnü Mübarek gibi bir tiranın arkasında durduklarını bilmeyen yok. Başta Almanya olmak üzere Çekirdek Avrupa’nın »islamistleri teşvik etmemek« gerekçesiyle hâlâ çekingen davranmaları da Arap dünyasının gözünden kaçmıyor.
Ve üçüncüsü, etrafının »düşman ülkelerle çevrili« olduğunu düşünen Israil’in gelişmeler karşısında daha fazla silahlanma yönünde attığı somut adımlar kaygıyla izleniyor. Koruyuculuğunu Batı’nın üstlendiği ırkçı ve siyonist hükümetin, »Araplar için demokrasi yararlı değil« açıklamasını yapması, onurları zedelenen Arapların »ezelî düşmana« daha çok kin duymalarına neden oluyor.
Velhasılı, Batı’nın Arap dünyasındaki gelişmeleri kendi lehine yönlendirmesini zorlaştıran bir çok nedenin bulunduğu söylenebilir. Ama, Batı’nın partneri ve nüfusunun çoğunlu müslüman olan bir ülke, küresel stratejiler açısından paha biçilemez değerdedir.
Arap dünyasında Türkiye’ye, bilhassa başbakan Erdoğan’a sempati ile bakılması, sadece bir AKP propagandası değil. TESEV’in Eylül 2010’da Iran, Irak, Lübnan, Mısır, Suriye, Suudî Arabistan ve Ürdün’de 2.500 kişi üzerinden yaptırdığı bir araştırmaya göre, ankete katılanların üçte biri Türkiye’yi kendileri için model ülke olarak görüyor. Yüzde 85’lik bir kesim ise Türkiye’nin bölgede daha fazla etkin olmasını arzuluyor.
Ortadoğu’dan bakıldığında, AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinden bu yana laik kemalistlerin devlet içerisindeki etkilerinin azaldığı ve muhafazakâr kesimlerin demokratik sisteme entegre edildiği bir Türkiye resmi görülüyor. Yılda ortalama yüzde 5’lik bir büyüme de, Arap orta sınıflarınca çekici bir bilanço olarak algılanıyor. Kanımca, bilhassa Ortadoğu’daki alt sınıflar açısından asıl sempati nedeni, Erdoğan’ın 2009 Gazze Saldırısı’ndan bu yana Israil’e karşı takındındığı sert tutumdur. Diğer taraftan Türkiye’de tatil yapan Arap turistlerin anlatımlarının da etkisi büyük olabilir.
Görüldüğü kadarıyla Türkiye’nin sadece Arap televizyonlarında yayınlanan dizilerde görünenden ibaret olmadığı; Erdoğan’ın bütün sert söylemine rağmen Türkiye ve Israil’in stratejik ortaklığının devam ettiği; AKP hükümetinin uyguladığı neoliberal politikaların halkın geniş kesimlerini yoksullaştırdığı ve ordu ile uzlaşan neoosmanlı bozuntularının emperyal hırslar güttükleri Arap dünyasında yeterince bilinmiyor.
Ve en önemlisi, Ortadoğu’dan Türkiye’ye baktıklarında, Türkiye sadece Fırat’ın Batısından ibaretmiş gibi görüyorlar. Gerçek Türkiye resmini görebilmeleri için, öbek öbek kemiklerin fışkırdığı topraklara, Fırat’ın Doğusuna bakmaları gerekiyor. Bunları bilen, hatta kirli savaşın sorumluluğuna ortak olan Batı, Araplara Türkiye’yi örnek gösteriyor ve haklı taleplerini emperyalizme eklemlemeye çabalıyor.
Ama evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Tahrir Meydanı’ndaki kitleler, internet üzerinden spontane örgütlenen hareketler kolay kanmayabilirler. Hele bir de Kürdistan’a bakıp, »Demokratik Konfederalizm – Demokratik Özerklik« konseptinin, kendi durumlarına ne denli uygun olduğunu görürlerse...
Hiç kuşkusuz, »örnek Türkiye« söylemi halklar için bir tuzaktır. Ulusal devlet sınırlarını aşıp, Filistin halkının perspektifinden bakan her hareket, bu tuzağı rahatlıkla görebilecektir.