Adı internet sayfalarında »üçkâğıtçı Gutti«ye çıkan Federal Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg nihayet bakanlıktan istifa etti. Nihayet, çünkü Guttenberg’in doktora çalışmasında başkalarının eserlerinden aşırma yapmadığını açıklamasından artık herkese gına gelmişti. Guttenberg gitti gitmesine de, Almanya’nın dış politikasının militaristleştirilmesinde bir değişiklik olacağını zannedenler fena yanılıyor.
Alman militarizmine değinmeden önce, yeni bir fenomene bakmak doğru olacak: yeni iletişim teknolojilerinin egemenlere karşı bir güç olarak kullanılması. Guttenberg’in doktora çalışması için başkalarının çalışmalarından »kes-yapıştır« yönetimiyle aşırma yaptığı ortaya çıktığından bu yana, internette konuyu ele alan yüzlerce blog sayfası oluşturuldu. Şüphesiz en önemlilerinden birisi http://de.guttenplag.wikia.com/wiki/GuttenPlag_Wiki adlı site. Almanya’nın çeşitli kentlerinden akademisyenlerin ve öğrencilerin katkıda bulunduğu site, Guttenberg’in şimdiye kadar doktora çalışmasının yüzde 82,44’ünün aşırma olduğu kanıtlandı. Hoş, geri kalan yüzde 17’lik bölümü kendisinin yazdığı da şüpheli ya, neyse.
Guttenberg ilk günden itibaren salam taktiği ile yaptığını kabullenmek zorunda kaldı. Blog sayfalarına her yeni sahtekârlık belgesi düştükçe, Guttenberg birini daha kabullenmek ve en sonunda da görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı. Kısacası, internet kullanıcıları, Bild ve FAZ gibi büyük medya kuruluşlarının tüm uğraşına rağmen kamuoyu yaratarak, bir hükümet üyesinin gitmesini sağladılar. Demek ki kamuoyu bütün manipülasyonlara rağmen internet sayesinde bilgilendirilebiliyormuş. Yeni iletişim teknolojilerine gereken önemi vermeyen Türkiye muhaliflerine bir örnek olabilirse, ne âlâ...
Peki, Guttenberg gitti de ne oldu? Ne olacak, Alman Savunma Bakanlığı’nın »asilzade« geleneği bozulmadı ve Şansölye Angela Merkel yeni bakan olarak eski Içişleri Bakanı Thomas de Maizière’i atadı. 17. Yüzyıl’da Fransa’daki din savaşlarından kaçan Hügonot’lardan olan de Maizière, ünlü bir asilzade ailesine mensup. Federal Içişleri Bakanı olarak defalarca »terör« histerisi yaratmakla tanınmıştı. Artık Alman halkına, Federal Ordu’nun neden Hindukuş Dağları’nda savaşmak zorunda olduğunu anlatmak, silah tekelleri ile yeni silahlanma sözleşmeleri imzalamak ve »şehit düşen« Alman askerlerinin cenaze törenlerinde, »teröre karşı daha amansız savaş vereceğiz« nutuklarını atmak onun görevi.
Ancak, sosyalist basında da bildirildiği gibi, artık Almanya kamuoyunu Afganistan Savaşı konusunda ikna etmek giderek güçleşiyor. Bu hafta Salı günü Doğu Afganistan’daki Kunar eyaletinde ISAF birlikleri gene dokuz çocuğu öldürdüler. Çocuklar, yedi ile dokuz yaşları arasındaydılar. NATO tarafından yapılan açıklamalarda, önce »sivil kurban olduğu hakkında bilgimiz yok« deniyordu, ama bir gün sonra, Çarşamba günü, bizzat Afganistan’daki NATO kuvvetlerinin başkomutanı ABD’li general David Patreus tarafından özür geldi. Patreus özürüyle daha büyük kabahat işledi, çünkü açıklamasında, »birliklerimize sivil kurban sayısını minimize etmeye dikkat etme emri verdim« diyordu.
Bundan iki hafta önce NATO askerleri gene bir bombardımanda, çoğunluğu kadın ve çocuklar olmak üzere 65 sivili öldürmüştü. Suçu, her zaman olduğu gibi, gene salam taktiğiyle kabullendiler. Kamuoyu hafızası unutkandır, bir sayı daha verelim: Afghan Rights Monitor (http://www.arm.org.af/index.php?page=en_Home) adlı örgütün verdiği bilgilere göre 2010 yılında toplam 2.400 sivil NATO askerleri tarafından öldürülmüş. Dile kolay, 2.400 insan!
Alman medyası yakışıklı baronumuz Guttenberg ile eşinin sosyete gezilerini pek önemsediğinden, bu istatistik sayılara çok dikkat edilmedi. Öyle ya, Times Square’de veya asilzade balolarında çekilen şık fotoğraflar dururken, ceset resimlerini mi yayımlasınlar?
Açıkçası baronun gitmesi, savaş çığırtkanı yaygın medyanın işine gelmiyor. Çünkü yeni bakan de Maizière de asilzade olmasına rağmen, öyle fazla fotojenik değil. Ama »Sezar’ın hakkı Sezar’a«, hükümet politikalarını uygulamada üstüne yok. Ha içişleri, ha dışişleri... Yeni bakan için arada pek bir fark bulunmuyor.
Federal Parlamento’daki muhalefet, ki burada DIE LINKE grubunu dışarda tutmak lazım, sadece Guttenberg’in üç kâğıtçılığı ile uğraşıyor. Alman dışpolitikasını ne denli militaristleştirdiği konusunda ise hiç bir şey söylemiyor. Aksine SPD ve Yeşiller bu işi kendilerinin daha iyi yapabileceklerini vurguluyorlar. Bu durumda Federal Hükümet, sözde muhalefet olan SPD ve Yeşiller’in yardımıyla Alman militarizmini sürdürülebilir kılmaya devam edecek. Parlamentarizmi kutsallaştırmamak lazım, ama allahtan DIE LINKE var da, hiç olmazsa olup bitenlerden haberdar oluyoruz.