16 Tem 2010

Profesyonel ordu tartışmaları üzerine

Almanya’da kimi zaman hararetlenerek, kimi zaman da »tasarruf yapma« gerekçesiyle uzun zamandan beri sürdürülen »profesyonel ordu« tartışmaları, Türkiye’de de konu olmaya başladı. Daha doğrusu hükümete yakın duran kesimlerin, bilhassa Taraf gazetesinin TSK’nin »profesyonelleştirilmesi« adımlarını kamuoyu görüşünde makul kılma çabaları çerçevesinde örnek olarak gösterilir oldu.

Taraf gazetesinin 15 Temmuz 2010 Perşembe günkü sayısının politika sayfasındaki üç haber, birbiri ile ilgili görünmese de, TSK’nin »profesyonelleştirilmesi« açısından gerekçe yaratır türden. Küçük bir haberde (aslında öyle olmasa da) »Almanya zorunlu askerliği kaldırıyor« başlığını atan gazete, hemen yanına »PKK’ya karşı ›özel gerilla‹« başlığı altında »özel ordunun« özelliklerini haber yaparken, altında da ABD’li Kongre üyesi Gary Ackermann’ın »Türkiye’ye uygun rol bulmalıyız« sözlerini aktarıyor. Üç haberi birlikte okuduğunuzda TSK’nin »profesyonelleştirilmesinin« ne kadar makul (!) bir yaklaşım olduğu zannına kapılmamak elde değil.

Nedense orduların profesyonelleşmesinin ve zorunlu askerliğin kaldırılmasının aslında NATO’nun bir stratejisi olduğu ve şimdiye kadar 28 NATO üyesi ülkenin 23’ünün bu kararı uygulamaya soktuğundan hiç bahsedilmiyor. NATO’nun küresel stratejilerinin bir gereği olan bu adımın arkasında hangi nedenlerin yattığını ise politolog Marc Lindemann’dan okuyalım:

Almanya ordusunun gelecekte hangi görevleri yerine getirmesi gerekir sorusuna şöyle yanıt veriyor: »[Federal Ordu] dünya çapında çok çeşitli ve geniş kapsamlı operasyonlarda kullanılacak hâle gelmelidir. Birliklerin, son derece yoğunluklu çatışmalara teknolojik, istihbarat ve kadro açısından üstün olarak katılmaları sağlanmalıdır. Özellikle Avrupa’nın katıldığı ihtilaflarda ulus aşırı işbirlikleri gereklidir, ki sadece bu bile kadrolarda büyük yeteneği gerekli kılmaktadır. Sıradan askerlerin üstesinden gelebileceği bir iş değildir bu. Profesyonel kadrolar çok dilli olmalı ve komuta kademesinden gelecek emirleri, zorunlu askerliğini yapan yurttaşın ›bunu neden yapıyorum?‹ biçiminde ortaya çıkan demokratik iradesi olmaksızın yerine getirmelidir.« (Cicero dergisini 7/2010 nolu sayısı)

Almanya’da 1949 yılında kaleme alınıp onaylanan Bonn Temel Yasası (Almanya Anayasası), Federal Ordu’nun görevinin sadece yurt savunması olduğunu ve saldırı savaşlarına katılmasının yasak olduğunu belirlemektedir. Yurt savunmasının da yurttaşların ortak yükümlülüğü olarak görülmesi nedeniyle her Alman yurttaşının o ya da bu şekilde bu savunmaya katkı sunması bir anayasal yükümlülüktür. Ayrıca nasyonal sosyalizm deneyiminden hareket eden anayasa koyucuları, Federal Ordu’nun ülke yönetiminin demokratik denetimi altında olmasını sağlamışlardır.

1990 yılında iki Almanya’nın birleşmesinden, daha doğrusu Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Batı Almanya tarafından gönüllü ilhakından sonra dönemin şansölyesi Helmut Kohl, »artık Almanya sadece dost ülkeler tarafından çevrelenmiştir« tespitini yaparak, savunma bütçesinin azaltılmasını gerekçelendirmişti. Ancak tarihe en uzun on yıl olarak geçen 90lı yıllarda, transatlantik emperyalizmin ve vurucu gücü olan NATO’nun stratejilerinde değişiklik yapılarak, »savunma ve güvenlik politikalarına« yeni »gerekçeler« bulunmuş ve AB’nin de bu »gerekçeler« çerçevesinde militaristleştirilmesine ivme kazandırılmıştı.

Günümüzde yürütülen savaşlar, işgaller, küresel askerî operasyonlar ve sözde »teröre karşı savaş« bu gelişmelerin nelere yol açtığını kanıtlıyor. Kasım ayında Lizbon’da yapılacak olan zirvede yeni stratejisini belirleyecek olan NATO, bundan itibaren »küresel görevlerini« tek tek ülkelere verecek. NATO üyeleri de bu görevleri üstlenebilecek yetiye kavuşmak için ordularını »profesyonelleştirecek« - 23 üye ülkenin yapmakta olduğu gibi.

Sonuç itibariyle: TSK’nin »profesyonelleştirilmesini« modern ve gerekli bir adım ve de »en verimli çağlarında zorunluk askerlik külfiyetinden kurtaracak« değişim olarak görenler yanılıyorlar. Son günlerde tartışıldığı gibi 150 veya 500 binlik bir profesyonel ordunun sadece PKK gerillalarına karşı kullanılacağını düşünmek ise fazlasıyla naiflik olur. Söz konusu olan emperyalist hammadde ve enerji kaynakları savaşlarında mevzii kazanmak için lejyoner yaratmaktır. Kim aksini iddia ediyorsa, bilin ki yalan söylüyordur.