9 May 2015

Antikomünizmin vebalı nefesi

8 Mayıs 1945’de Alman faşizmi Berlin’e giren Kızıl Ordu birliklerine kapitülasyon ilânını vermiş ve İkinci Dünya Paylaşım Savaşı resmen bitmişti. Dün, Alman faşizminden kurtuluşun 70. yıldönümüydü. Bugün ise Rusya Federasyonunda »Büyük Zafer Günü« kutlanıyor. Bunun nedeni, o günlerdeki Almanya ve Rusya arasında olan zaman farkıydı.

İlja Ehrenburg 9 Mayıs 1945 gece yarısı saat 2:00’de radyodan Alman faşizminin başkentine kızıl bayrağın asıldığı haberi geldiğinde Moskovalıların geceyi gündüze çevirdiklerini yazar. Ancak hakim olan sevincin, hüzünlü bir sevinç olduğunu da. Ehrenburg, »ne de olsa ülkemizde en az bir kişinin boşluğunun hissedilmediği yemek masası yoktu« diyor.
Gerçekten de, özellikle 1941-1944 arasında en şiddetli çatışmaların yaşandığı Sovyet toprakları, savaş sonunda viraneye dönmüştü. Bugün, Alman faşizminin başlattığı savaşın yaklaşık 27 milyon Sovyet yurttaşının yaşamına mal olduğunu biliyoruz. Dile kolay, 27 milyon can! Sadece bu sayı Stalin önderliğindeki Sovyetler Birliği’nin katkısını anlatmaya yetiyor.
İnsanlığın büyük bir kesimi, kapitalist sömürünün en vahşi, en barbar biçimi olan faşizmin Kızıl Ordu’nun ve Sovyet insanının olağanüstü özverisi ve direnişiyle yıkıldığını henüz unutmadı. Ancak SBKP’nin 1956 sonrasında Bolşevik çizgiyi terk ederek, uyguladığı revizyonist politikalarla deformasyona uğrayan reel sosyalizmin emperyalist-kapitalist sistem karşısında aldığı yenilgiden bu yana bu gerçek yoğun bir ideolojik saldırı altında. Tarihin sonunun geldiğini iddia eden sermaye güçleri, bu gerçeği unutturmak için tarihsel gerçekleri çarpıtıyor, iğrenç bir rövanşizmle Paris Komününden sonra tarihin ilk işçi sınıfı iktidarı olan SSCB’ni savaşın sorumlusu ilân ediyor.
Anımsanacaktır, 2009’da Avrupa Parlamentosu aldığı bir karar ile »Stalinizm ve Nasyonal Sosyalizm, Almanya ve Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşının sorumlularıdır« kararını almış, kısa bir süre sonra ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü Vilnius’da yaptığı bir toplantıda, »Komünizm ve Nasyonal Sosyalizm eşittir« açıklamasını yapmıştı. Gene de tüm bu çabalara rağmen faşizmden kurtuluşun ana aktörleri olan Kızıl Ordu ve SSCB’nin katkıları unutturulamadı.
Bugün bu çabalar farklı biçimde devam etmekte, bilhassa Ukrayna’da ağırlıklı olarak sürdürülmektedir. Nazi ordusunun işbirlikçisi Stephan Bandera’nın bugünkü faşist ardıllarının devlet aparatını ele geçirdikleri Ukrayna’da antikomünist saldırganlık had safhaya ulaşmış, Komünist Partisi yasaklanmış ve 9 Mayıs’ın resmi tatil olması değiştirilmek istenmektedir. Faşizmden kurtuluşun 70. yılında da ideolojik saldırılar devam ediyor, antikomünizmin vebalı nefesi halkları zehirliyor hâlâ. Ama Majdanek, Treblinka ve Ausschwitz gibi ölüm kamplarını özgürleştirenin Kızıl Ordu ve faşizmin krematoryumlarını ilelebet söndürenin SSCB olduğu ilerici insanlık tarafından unutulmayacak. Aynı, »Düşman kendi ülkemizdedir« belgisiyle direnen Alman komünistlerinin unutulmayacağı gibi.

Büyük Zaferi olanaklı kılan Sovyet insanları ve Kızıl Ordu mensuplarının anısı önünde saygı ve minnettarlıkla eğilmek, her zaman boynumuzun borcu olacaktır.