Sosyal medyada ve özgür basında yer alan
haberler, HDP’nin Avrupa’daki taraftarlarının olağanüstü gayret sarf
ettiklerini gösteriyor. Kürt kurumları, devrimci-demokratik güçler, bugüne
kadar görülmemiş bir dayanışma içerisinde hummalı bir faaliyet yürütüyorlar.
Tanık olduğumuz özveri, gösterilen hassasiyet ve girişkenlik, örülen işbirliği
hakikaten takdire şayan. Bunun için sorumluluk alan herkesi kutlarız.
Ama, »dost acı söyler« misali bazı kritik
noktalara değinmek, daha doğrusu, bazı sorulara yanıt aramak da gerekiyor.
Örneğin Avrupa’da hedeflenen 400 bin oy gerçekçi miydi? HDP kurulduktan sonra,
bugüne kadar tüm Avrupa’yı kapsayan bir HDK/HDP Avrupa yapılanmasının
kurulamamış olması çalışmaları nasıl etkiledi? Salt seçim odaklı çalışma
yeterli miydi?
Bu ve benzeri sorulara kafa yormak, sağlam
bir eleştiri-özeleştiri mekanizması işleterek bunların yanıtlarını aramak,
sadece bugün için değil, gelecek açısından da önem taşımaktadır. Avrupa’da seçimlere
katılım oranlarıyla ilgili verilen haberler, Avrupa’daki seçmenlerin büyük bir
bölümünün sandığa gitmeyeceğini gösteriyor. Oy sandıklarının uzakta olması,
bürokratik engeller vs. kuşkusuz önemli nedenlerdir. Ama bu gerçekler, asıl
sosyolojik neden hakkında hiç bir bilgi vermiyor. Temel soru şudur: Türkiye ve
Kürdistan kökenli seçmen, seçme hakkından neden feragat etmektedir?
Göç ülkelerinin fenomenlerinden birisi,
göçmen topluluklarının, geldikleri ülke ile olan tüm bağlantılarına rağmen,
sosyal konumları güvence altında olunca siyasi haklarını önemsememeleridir.
Örneğin Almanya’da bugüne kadar yapılan yabancılar meclisleri seçimleri gibi
göçmenlerin de oy hakkı olduğu seçimlere katılım her zaman düşük olmuştur.
Ancak örgütlü olunan yerlerde ve sadece seçim zamanı değil, sürekli insanların
sorunlarına sahip çıkılması ve insanların aydınlatılmasıyla oy oranlarının
artırıldığı görülmüştür.
Buradan şu soruyu çıkartabiliriz: Avrupa’da
yaşayan Türkiyeli bir seçmen, sıradan gündelik sorunlarına çözüm üretilmediği ve
kendisine ulaşılmadığı müddetçe, neden o kadar zahmete girip, oyunu kullansın?
Kaldı ki, neden HDP’ye oy versin?
Moral bozmak gibi bir amacımız yok, ama
bugünden belli olan bazı sonuçların nedenlerini araştırmak ve buradan çıkan
görevleri ortaya koymak gerekmektedir. Ayrıca geç kalınmış da değildir: HDP’nin
barajı aşmasının önemini kavrayan her birey, canını dişine katmalı, katılım
oranlarını artırmak için son saatlere kadar çalışmalıdır.
Ama bu önümüzde duran ivedi bir görevi,
yani HDK biçiminde oluşmuş, hem Avrupa’daki, hem de Türkiye ve Kürdistan’daki
siyasal ve toplumsal gelişmelere müdahil olabilecek bir örgütlenmeye gidilmesi
görevini unutturmamalıdır. Bugüne kadarki yan yana durma pratiği artık yeterli
olamamaktadır. Avrupa’daki gerçeklik, ortak mücadeleyi ortak çatı altında
yürütmeyi dayatmaktadır. Bilhassa komünistlerin, sosyalistlerin ve
devrimci-demokratların ayrı ayrı göçmen örgütlerinde bulunmalarının bir anlamı
kalmamıştır. ATİK’e yönelik son saldırılar bu gerçeğin altını bir kez daha
çizmiştir. Ortak mücadele, gerçekçi hedeflerin konmasının ve daha önemlisi, bu
hedeflere ulaşılmasının güvencesi olacaktır. Seçim çalışmalarının kanıtladığı
en önemli gerçek, kanımızca budur.