Yarın 2013 Haziran Direnişinin başlangıcının
yıldönümü. AKP rejimine ve burjuvaziye korku salan bu direniş, sadece toplumsal
muhalefet üzerindeki ölü toprağını kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda ortak mücadele
pratiği ile toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinin ortaklaşmasına da katkı
sundu. Ve bir biçimiyle de, o zamanlar çoktan kurulmuş olan HDP’nin bugünkü
»kimliğiyle« yeniden doğumuna ebelik yaptı.
»Gezi Ruhunu« uyandıran 2013 Haziran
Direnişi, gerek Türkiye ve Kürdistan’da, gerekse de Avrupa’da yaşayan »bizler«
arasındaki etkisini hâlâ sürdürmektedir. 2013 Haziran Direnişinden, 2015
Haziran’ına geçen süre içerisinde Gezi ve Kobanê direnişleri ile, »direniş
ruhunun« ortak potada bütünleştiğine tanık olduk. Dahası, 7 Haziran seçimlerine
yönelik kampanyada somut mücadele içinde gerçekleşen ortaklaşma pratiğinin –
elbette koşulların da etkisiyle – HDK/HDP bileşenlerinin toplam hacminin çok
daha ötesindeki bir kitleyi etkileyebildiğini ve harekete geçirebildiğini
gördük.
2013 Haziran Direnişinin egemenlerin
sarsılabileceğini; Kobanê direnişinin emperyalistler ile işbirlikçisi bölge
güçlerinin oyunlarının bozulabileceğini; seçim kampanyasının »bizler« olarak ortaklaşabileceğimizi
ve sarı sendika şiddetine rağmen Türkiye işçi sınıfının hiç beklenmedik bir
anda hakları için ayağa kalkabileceğini göstermesi, emekten, ezilen ve
sömürülenlerden yana olanların geleceğe yönelik umutlarını yeşertmektedir.
Haziran’dan Haziran’a geçen günler hem birbirleri ve ortak tarihimizle doğrudan
bağlantılıdır, hem de geleceği şekillendirmek için tüm ezilen ve sömürülenlerin
ortak mücadelesinden başka bir yol olmadığını kanıtlamaktadır.
Komünistler, bilimsel dünya görüşlerinin
onları, »sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en
doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir
hesabını yapmaya zorunlu kıldığına« inanırlar. Kendilerini bu nedenle siyasi
öngörülerini bu kurala bağlı kalarak, bilimsel temellere dayandırmaya çabalamakla
ve her an ve her durumda eleştiri-özeleştiri mekanizmasının şiddetli
temizleyiciliğine, yol göstericiliğine başvurmakla mükellef bilirler. Bundan
dolayıdır ki, görüngü ve söylemlerle yetinmemek, dünü, bugünü ve yarını
tarihsel koşullar ve maddi şartlar temelinde bağlantılı olarak değerlendirmek,
olası tehlike ve fırsatlara dikkat çekmek zorundadırlar.
Geçen haftaki hayli tepki toplayan yazımızda
ifade ettiğimiz eleştirilerin nedeni burada yatmaktadır. Kimseye akıl verme
derdinde değiliz, ancak gördüğümüz çıplak gerçeklere dikkat çekmenin de bir
gereklilik olduğunu anımsatmalıyız. 8 Haziran’dan itibaren hiç bir şeyin eskisi
gibi olamayacağı tespitinde hem fikir isek eğer, o zaman görevlerimizin 7
Haziran’da bitmeyeceğini de kabullenmeliyiz. Ortak mücadelenin bir sonraki
Haziran’a kadar nasıl örüleceğini bugünden tartışmak, demokrasinin, barışın ve
sosyal adaletin tesisi için çabalayan her bireyin sorumluluğundadır – bilhassa
»Büyük İnsanlık« iddiasında olanların, komünistlerin, sosyalistlerin ve
devrimci-demokratların...