4 Ara 2015

Kadavra itaati

1534’de Cizvitler tarikatını kuran Loyolalı İgnatiyos, tarikata girecek olanlardan »İtaatkar yaşayacak olanların tanrısal yazgıları için kendilerini, istenilen biçimde kullanılacak bir cansız beden gibi yönlendirecek üstlerine itaat etmelerini« bekliyordu. İgnatiyos’un demirden yasası sonraları Alman siyasi literatürüne »kadavra itaati« olarak girdi ve Rosa Luxemburg tarafından, egemen sınıflara boyun eğen Alman işçi sınıfına yönelik bir eleştiri olarak kullanıldı.

Günümüzde bunun örneğini Türkiye’de görmek mümkün: Erdoğan’ın »çile çekmeye alışık milleti« kadavra itaatiyle Kürdistan’da kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden insanların katledilmesini, özgürlük ve barış Elçi’lerinin kameralar önünde infazını, kentlerin ve doğanın yakılıp yıkılmasını ve daha nice zulmü seyretmeye devam ediyor. Çile çekmeye alışık »milletin« bu itaatkarlığının başlarına büyük belalar getireceğine şüphe yok.
Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a: Erdoğan iyi idare ediyor »milletini« doğrusu. Rus gazı tehlikeye girince hemencecik Katar despotuyla sıvılaştırılmış doğalgaz antlaşmasını yapıverdi. Gerçi sıvılaştırılmış doğalgazı teslim alıp, dağıtıma hazırlayacak limanlar henüz yok, ama »millete« umut dağıtmak bedava.
Katar dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üreticisi. Sıvılaştırma işlemi meşakkatli ve pahalı. Bu nedenle gazını Türkiye’ye giden bir boru hattıyla nakletmeyi planlıyor. Plan, Kerkük’ten başlayıp Rojava’dan geçmesi ve Ceyhan limanına ulaştırılması düşünülen yeni boru hattına bağlanmayı öngörüyor. Katar bu boru hattına Suudi Arabistan, Irak ve Suriye’den geçecek bir boru hattını bağlamak istiyor. Zaten Suriye iç savaşına katılıp, cihatçıları desteklemesinin stratejik nedeni bu.
Katar despotuyla AKP rejiminin çıkarları bu noktada da örtüşüyor. Uzun zamandır inşa edilmesi planlanan Kerkük-Ceyhan boru hattının Rojava’dan geçirilmek istendiği düşünülürse, Katar’ın, AKP rejiminin ve Barzani yönetiminin Rojava düşmanlıklarının arka planı daha iyi anlaşılabilir. Rusya krizinin başlamasıyla, »Türkiye ve Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını biz karşılayabiliriz« diyen Barzani yönetiminin ne kadar istekli olduğunu belirtmeye gerek yok.
Ama gaz üretimi ayrı, gazın güvenli nakliyatı ayrı sorunlar. Ne kadar gaz üretirsen üret, nakledemedikten sonra bir anlamı yok. Aynı şekilde Türkiye Katar’dan gaz ihtiyacının hepsini karşılamak için yüz antlaşma yapsa da, sıvılaştırılmış doğalgazı dağıtacak rafineriler yeterli olmadıkça, bunlar bir işe yaramayacak.

Diyeceğimiz odur ki, »millet« daha çok çile çekmeye hazırlanmalı. Karakış kapıda. Rus »gâvuru« vanayı kapatırsa, bak o zaman çilekeş »milletin« hâline. Hadi soğukla idare edilir diyelim, ama içine düşülen karanlık çağın çileleri bitmez. Batı’daki »millet« Kürdistan’ın acılarına sessiz kaldığı müddetçe, daha nice çile çekmeye mahkumdur. Hadi müstahaktır demeyelim, ama kabahatin çoğu sizde »eyy millet«. Kürdistan’ın acılarına bakarak kendi etinize bıçak atıyor, »istikrar« için oy verdiklerinizin sizleri kırbaçla ehlileştirmelerine onay veriyorsunuz. Kadavra itaatiyle çile çekmekten kurtulamazsınız. Kürdistan acı çekerken, rahatınızı sürdüremezsiniz. Sonra söylemediler demeyin: Kürdistanîleşin ki, kurtulasınız!