1534’de Cizvitler tarikatını kuran Loyolalı
İgnatiyos, tarikata girecek olanlardan »İtaatkar yaşayacak olanların tanrısal
yazgıları için kendilerini, istenilen biçimde kullanılacak bir cansız beden
gibi yönlendirecek üstlerine itaat etmelerini« bekliyordu. İgnatiyos’un
demirden yasası sonraları Alman siyasi literatürüne »kadavra itaati« olarak
girdi ve Rosa Luxemburg tarafından, egemen sınıflara boyun eğen Alman işçi
sınıfına yönelik bir eleştiri olarak kullanıldı.
Günümüzde bunun örneğini Türkiye’de görmek
mümkün: Erdoğan’ın »çile çekmeye alışık milleti« kadavra itaatiyle Kürdistan’da
kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden insanların katledilmesini, özgürlük ve barış
Elçi’lerinin kameralar önünde infazını, kentlerin ve doğanın yakılıp yıkılmasını
ve daha nice zulmü seyretmeye devam ediyor. Çile çekmeye alışık »milletin« bu
itaatkarlığının başlarına büyük belalar getireceğine şüphe yok.
Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a: Erdoğan iyi idare
ediyor »milletini« doğrusu. Rus gazı tehlikeye girince hemencecik Katar
despotuyla sıvılaştırılmış doğalgaz antlaşmasını yapıverdi. Gerçi
sıvılaştırılmış doğalgazı teslim alıp, dağıtıma hazırlayacak limanlar henüz
yok, ama »millete« umut dağıtmak bedava.
Katar dünyanın en büyük sıvılaştırılmış
doğalgaz üreticisi. Sıvılaştırma işlemi meşakkatli ve pahalı. Bu nedenle gazını
Türkiye’ye giden bir boru hattıyla nakletmeyi planlıyor. Plan, Kerkük’ten
başlayıp Rojava’dan geçmesi ve Ceyhan limanına ulaştırılması düşünülen yeni
boru hattına bağlanmayı öngörüyor. Katar bu boru hattına Suudi Arabistan, Irak
ve Suriye’den geçecek bir boru hattını bağlamak istiyor. Zaten Suriye iç
savaşına katılıp, cihatçıları desteklemesinin stratejik nedeni bu.
Katar despotuyla AKP rejiminin çıkarları bu
noktada da örtüşüyor. Uzun zamandır inşa edilmesi planlanan Kerkük-Ceyhan boru
hattının Rojava’dan geçirilmek istendiği düşünülürse, Katar’ın, AKP rejiminin
ve Barzani yönetiminin Rojava düşmanlıklarının arka planı daha iyi
anlaşılabilir. Rusya krizinin başlamasıyla, »Türkiye ve Avrupa’nın doğalgaz
ihtiyacını biz karşılayabiliriz« diyen Barzani yönetiminin ne kadar istekli
olduğunu belirtmeye gerek yok.
Ama gaz üretimi ayrı, gazın güvenli nakliyatı
ayrı sorunlar. Ne kadar gaz üretirsen üret, nakledemedikten sonra bir anlamı
yok. Aynı şekilde Türkiye Katar’dan gaz ihtiyacının hepsini karşılamak için yüz
antlaşma yapsa da, sıvılaştırılmış doğalgazı dağıtacak rafineriler yeterli
olmadıkça, bunlar bir işe yaramayacak.
Diyeceğimiz odur ki, »millet« daha çok çile
çekmeye hazırlanmalı. Karakış kapıda. Rus »gâvuru« vanayı kapatırsa, bak o
zaman çilekeş »milletin« hâline. Hadi soğukla idare edilir diyelim, ama içine
düşülen karanlık çağın çileleri bitmez. Batı’daki »millet« Kürdistan’ın
acılarına sessiz kaldığı müddetçe, daha nice çile çekmeye mahkumdur. Hadi
müstahaktır demeyelim, ama kabahatin çoğu sizde »eyy millet«. Kürdistan’ın acılarına
bakarak kendi etinize bıçak atıyor, »istikrar« için oy verdiklerinizin sizleri
kırbaçla ehlileştirmelerine onay veriyorsunuz. Kadavra itaatiyle çile çekmekten
kurtulamazsınız. Kürdistan acı çekerken, rahatınızı sürdüremezsiniz. Sonra
söylemediler demeyin: Kürdistanîleşin ki, kurtulasınız!