Son köşe yazımıza gelen tepkiler,
kaygılarımızın paylaşıldığını gösteriyor. Ama meramımızı sendika.org’da Ferda
Koç doğru okumuş. Koç bu bağlamda, solun ve Kürt hareketinin kavramlarındaki liberal
hegemonyayı eleştirerek ve gelişmelerin »darbesel niteliğine« vurgu yaparak,
»Cunta Anayasası’nın bu darbeyi meşru kılması, Erdoğan’ın darbesine karşı
direnişi odağına alan bir siyasi mücadele çizgisinin yanlış olacağı anlamına
gelir mi?« diye soruyor.
Koç son derece haklı. Liberal söylem
olayları açıklamaya yeterli değil. Liberallere gösterilen »teveccüh« ise
tamamen gereksiz. HDP de, KÖH de, sol da liberal söylemden kurtulmak zorundalar.
Sorusuna gelince: cepheyi büyütmek, muhalif güçlerin geniş birlikteliğini
sağlamak için, Erdoğan’ı karşısına alan siyasi mücadele yanlış değil elbette.
Erdoğan ve çevresinin »rejim içi« olduklarını göz ardı etmeden geliştirilecek
böylesi bir strateji, parlamenter sistemi savunarak AKP içindeki çelişkileri
derinleştirebilir, AKP ve CHP üzerinde »olağanlaşma« baskısını artırabilir.
Ama
bu çerçevede çoklu kriz ortamı dikkate alınmalıdır: Erdoğan’da cisimleşen
güçlerin »darbe« olarak nitelendirilen çabaları henüz sonuçlanmadı. Çatışma ve
savaş politikaları da istenilen ortamı yaratamadı. MHP destekli azınlık
hükümetiyle erken seçime gidilmesi bir olasılık, ama başarılı sonuç çıkarması
açık değil. Sürenin bitimine 17 gün kalmasına rağmen hâlâ hükümet kurulamaması
bunu gösteriyor.
Sermaye
birikim süreci krizde. Yoksullaşan hanelerin ve özel sektörün borçlanması had
safhada. TL’nin değer kaybı, işin cabası. Ekonomik durgunluk, salt tüketim
teşvikiyle aşılamayacak durumda. Yönetim krizinin yanı sıra küresel talep
gerilemede ve Ortadoğu’da belirsizlik hakim. Değişen güç dengeleri »yeniden düzenlenmeyi«
daha tamamlayamadı. Sünni-muhafazakâr sermaye Erdoğan’ı desteklerken, büyük
burjuvazi ve emperyalist güçler toplumsal tabanı geniş bir iktidar peşinde.
Anketler, erken seçimle tablonun pek değişmeyeceğini gösteriyor. Velev ki tersi
olsa, AKP tek başına iktidara gelse bile, geniş toplumsal tabanlı bir hükümet
oluşturamayacak. Bu ise otoriter neoliberalizmi ve militarizmi genişleyen toplumsal
direnç duvarına toslatacak.
Kısacası,
bu iktidarın ömrü kısalmaktadır. Ama asıl mesele, egemen sınıfın nasıl bir
çıkış yolu izleyeceğidir. Koşullar, parlamenter sisteme dayanan güçlü hükümet formülüne
işaret etmektedir. HDP ve sol muhalefet açısından sorun, bir olasılığa karşı
direnişi örgütlerken, diğer olasılığın stepnesi olma durumuna düşmemektir. Önemli
olan HDP ve sol muhalefetin geniş bir barış ve demokrasi bloğu oluşmasını
sağlayarak, kendi olasılıklarını yaratmalarıdır. Bu olanaklıdır, ancak muhalif
güçlerin en geniş birlikteliğini tetikleyecek, Kürt hareketinin devrimci
kesimlerini destekleyecek bir »Devrimci Cephe« gerekmektedir. Egemen sınıfın ve
emperyalist güçlerin planlarını geri püskürtmek için barış ve demokrasi
güçlerinin siyasi müdahale olanaklarını yaratmak ve direnişi örgütlemek, en
başta devrimci güçlerin, atıl durumdan kurtulması gereken HDK’nın ve
parlamenter temsilîyet olarak HDP’nin sorumluluğundadır. Bir kaç haftadır
anlatmaya çalıştığımız budur.