Almanya’daki burjuva basını, hafta
ortasında Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası protestolarında meydana gelen
olaylar nedeniyle sol hareketlere içlerinde biriken tüm nefreti kusmaya devam
ediyor. Kimi yorumcu işi öylesine abartıyor ki, tek bir köşe yazısında Marx’tan
Stalin’e, hatta Pol Pot’a ve günümüz Sol Parti milletvekillerine kadar dünya
işçi sınıfı hareketiyle ilgili ilgisiz ne varsa, sosyalizme küfretmek için
kullanıyor. Görüldüğü kadarıyla »Komünist korkusu« burjuvazinin genlerine
öylesine işlemiş ki, demokrasicilik oyununun kurallarına uyulmayan en ufak
olayda dünya yıkılıyor zannediyorlar.
Frankfurt sokaklarında cayır cayır yanan
polis otomobillerine bakarak, »Yaw, Alman hewaller herhal Newroza biraz erken
başlamışlar« diyen bir Kürt yoldaşımızın gülümseyen yüz ifadesi başka bir şey
anlatıyordu. Şiddetin, özellikle devlet şiddetinin ne olduğunu çok iyi bilen o
gülümseme, bizlere burjuva medyasının propagandalarına ve burjuvazinin
demokrasi yalanlarına aldanmamız gerektiğini anımsatıyor. Bu işler böyledir:
burjuvazi, kapitalist sömürü mekanizmasının gündelik işlerini aksatmayan, hatta
tramvaylara ve arabalara yol vererek trafiği engellemeyen protesto
yürüyüşlerinden hiç, ama hiç rahatsız olmuyor. Ama ne zaman sistem sorgulanır
oluyor, işte o zaman kapitalist devletin tüm sigortaları atıyor.
Aslında burjuva basınında yer alan
yorumları, böyle zamanlarda bazı gerçekleri ifade ettiklerinden, kapitalizm
karşıtı olanlar dikkatlice okumalıdırlar. Örneğin FAZ gazetesinde yer alan bir
yorumda şöyle deniyor: »Bu radikaller Euro’ya karşı çıkarak geleceğimizle
oynuyorlar. Halbuki Euro sistem rekabetindeki en güçlü silahımızdır«. Buradaki
»biz«i Alman sermayesi olarak okumalısınız.
Ama yazarın »sistem rekabeti« dediği,
kapitalizm ve sosyalizm arası bir rekabet değil. Kastedilen, Batı
emperyalizminin öncelediği neoliberal kapitalizm ile Rusya veya Çin’deki devlet
kapitalizmi arasındaki rekabettir. Ve bu rekabet, büyük bir savaşa yol
açabilecek derecede keskinleşmektedir.
Peki, kapitalizm karşıtları, bilhassa
komünistler ya onu, ya bunu mu diyecekler? Hayır! Ne o, ne bu, aslolan
sosyalizmdir diyorlar. İşçi sınıfının iktidarının kurulması için mücadele
ediyor, burjuvazinin demokrasicilik oyununa katılmıyorlar. »Ama niye burjuva
parlamentolarının seçimlerine katılıyorlar ki« diye sorabilirsiniz.
Bunu HDP örneğinde açıklamaya çalışalım: Örneğin
yasaklı Türkiye Komünist Partisi »Türkiye ve Kürdistan’da başta işçi sınıfı ve
emekçiler olmak üzere, tüm yurtsever güçlerin temsilcilerinin seçimlerde
oylarını artırmaları, antidemokratik seçim barajını yıkıp geçmeleri, sadece
meclis aritmetiğini değil, niteliğini de barış ve demokrasi güçleri adına
iyileştirmek (...), AKP iktidarını geriletmek için« diyerek HDP’yi
desteklediğini açıkladı. Doğru da yaptı, çünkü bu iktidarın geriletilmesi,
burjuvazinin mevzi kaybetmesi anlamına gelir. Sınıf düşmanının kaybedeceği her
mevzi, işçi sınıfı ve emekçiler için bir kazanımdır – bu kadar basit.
Komünistler, demokrasicilik oyununu bozmak için, oylar HDP’ye diyor. E, doğru
söze ne denir, hele böylesi bir günde?
Newroz pîroz be!