Ukrayna ihtilafı uluslararası siyasete
damgasını vurmaya ve emperyalist güçler arasındaki çelişkileri daha da
belirginleştirerek, çirkin yüzlerini ortaya çıkartmaya devam ediyor. Bu
bilhassa Almanya için geçerli. 2014 Almanya’sı, I. Dünya Savaşının 100. yıldönümünün
yaklaştığı bugünlerde, Kaiser Wilhelm’in politikalarını andıran bir yönelim
içerisinde.
Bu arada trajik bir benzerliğin Alman
sosyaldemokrasisi için de geçerli olduğunu vurgulamakta yarar var, çünkü Büyük
Koalisyonun küçük ortağı SPD, muhalefetteki Yeşiller partisinin de ideolojik
desteğiyle »Almanya’nın gücünü göstermesi gerekiyor« propagandasına sarılıyor.
»Savaş Kredilerini« onaylayan 1914’ün SPD’si ile 2014’ün SPD’si arasındaki tek
fark, parti içerisinde bu gidişata direnebilecek tek bir antimilitaristin dahi
bulunmaması. Tarih gene tekerrür ediyor ve burjuvazi, tek başına burjuva
partileriyle gerçekleştiremeyeceklerini, bir zamanlar işçi sınıfının bağrında
doğan sosyaldemokrasi yardımıyla hayata geçiriyor.
Geçen hafta sonu Atina’da gerçekleştirilen
bir toplantı, Almanya’nın nasıl bir »Dünya Politikası« izlemek istediğini
gözler önüne çıkardı. »Körber Vakfı Bergedorf Sohbet Çevresi« olarak Türkçe’ye
çevrilebilecek olan kurumsal yapılanma, yılda üç kez bakanlıklardan,
parlamentodan ve düşünce kuruluşlarından önemli isimlerin katıldığı
toplantılarla, Alman dış politikasının köşe taşlarını biçimlendirmeye ve yaygın
medyanın kamuoyu görüşünü oluşturmada nasıl bir strateji izlemesi gerektiği
tespit etmeye çalışıyor.
Atina toplantısında öne çıkan görüş,
Almanya’nın »Avrupa’da baş rol oynaması gerektiği« ve Avrupa’nın patronu
olarak, »Rusya’ya haddini bildirebilecek tek güç« olduğudur. Atina’da bir araya
gelen »uzmanların« görüşüne göre, Avrupa’da bunu yapabilecek başka ülke yok.
Londra ve diğer başkentler kendi sorunlarıyla boğuşur, Brüksel ise Putin’in
karşısına çıkabilecek »güçlü bir isimden« mahrumken, »Boss of Euroland« olarak
nitelendirilen Merkel’den »sorumluluğunu üstlenmesi« isteniyor.
Aslına bakılırsa bu çizgiye hemen
gelinmedi, bu, uzun bir PR-çalışmasının sonucu. 2013 Ekim’inde Federal
Cumhurbaşkanı Gauck yaptığı konuşma ile yeni yönelimin ilk raundunu açmıştı.
Dışişleri Bakanı SPD’li Steinmeier Ocak 2014’de »dünya bizden işe karışmamızı
bekliyor« tespitini yapmış, ardından Savunma Bakanı Ursula von der Leyen
Avrupa’nın »küresel oyunlarda askerî araçlar olmadan başarı sağlayamayacağını«
açıklamış ve Şubat ayında düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda »dünya
politikasında Alman momentinin geldiği« vurgulanmıştı. O açıdan bakıldığında,
Almanya’nın Rusya’ya karşı geliştirilen yaptırım politikalarının en ısrarlı
savunucusu olduğu da göz önünde tutulursa, Ukrayna ihtilafının Almanya’nın yeni
yönelimi için bir »test« olduğu söylenebilir.
Ancak Almanya’nın ikili oyun ustası olduğu
da unutulmamalı. Tam Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını sağlayan referandumun
yapıldığı gün ajanslar, Alman enerji tekeli RWE’nin Karadeniz’den
Bulgaristan’a, oradan da İtalya’nın Tarvisio kentine gidecek olan doğal gaz ve
petrol boru hattı inşası için Rus yönetiminde olan bir konsorsiyuma 5 milyar
Euro’luk bir ihale verdiğini bildiriyorlardı. Yani Rus Gazprom tekeli ile
Alman, İtalyan ve Fransız tekelleri, Batılı ülkelerin stabilize etmeye çalıştıkları
Ukrayna’yı zayıflatacak bir projeye imza atıyorlardı. Gazprom, »South Stream«
olarak adlandırılan boru hattının yarısına sahip. Kaldı ki Alman sermayesi
Rusya konusunda anlaşılır nedenlerden dolayı hâlen ikircikli davranıyor.
Almanya’nın agresif politikası başka bazı
gerçekleri de unutturmuşa benziyor. Merkel’in Rusya’ya yönelttiği »uluslararası
politikaya aykırı davranma« suçlaması ters tepebilir. Çünkü gerek Türkiye’nin
Kıbrıs işgali, gerekse de Kosova’nın Yugoslavya’dan ayrılması, uluslararası
hukuka pek uygun değil. Rus medyası bu gerçeği anımsatmaktan geri durmuyor.
Görüldüğü kadarıyla Almanya 1914 ve 1939’dan sonra dünyanın geleceğini
karartmaya yeniden aday. Bu tehlikeli gidişata tek karşı çıkan ise Almanya
toplumsal ve siyasî solu – o da Avrupa merkezci yaklaşımlardan pek
kurtulabilmiş değil. Velhasıl, Almanya’nın Dünya Politikası, »Wilhelmizmin«
gölgesiyle, »ölümün Almanyalı bir usta« olduğunu daha çok hatırlatacak gibi.
Newroz ateşinin barışa olan duyarlılığı
artıması dileğiyle: Newroz Pîroz be!