Özgür basın geleneğinde yer almanın verdiği onurla,
Türkiye’deki fiîli »Düşman Ceza Hukuku«nun rehineleri olan gazeteci
meslekdaşlarıma kucak dolusu selamla...
Almanya barış hareketi bugünlerde Suriye konusunda
yayınlanan bir çağrıyı tartışıyor. »Özgürlüğün
yardıma ihtiyacı var« başlıklı çağrıyı, üyesi olduğum DIE LINKE eşbaşkanı
Katja Kipping, silah tekellerine karşı verdiği mücadele ile tanınan
milletvekilimiz Jan van Aken, Kürt yazar Haydar Işık ve çeşitli partilerden,
kurumlardan şahsiyetler imzalamış.
Çağrı, Avrupa toplumsal ve siyasî solunda bir çok insanın
Suriye konusunda kafalarının ne denli karışık olduğunu gösteriyor. »Devrimi«
evlatlık edinmek isteyen ve her yanından vıcık vıcık beyaz Avrupa merkezciliği
akan »Adopt a revolution« adlı örgütün yanısıra, siyasî reputasyonu
zedelenmemiş olan »medico international« da çağrının girişimcisi olunca, bize
de bir kaç laf söylemek düşüyor.
Yapılan çağrının, yüzeysel bir bakışla olumlu ifadeler
içerdiği söylemek mümkün. Ama her zaman olduğu gibi, »şeytan detayda gizli«.
Bir kere çağrı Suriye’de »alternatifsiz tek çözümün« rejim değişikliği olduğunu
telkin ederek, her türlü diyalog yolunu kapatıyor ve »silahsız muhalefetin«
nasıl destekleneceği konusunda fazlasıyla muğlak kalıyor.
Diğer yandan, ikincisi, NATO güçlerinin Körfez
Kooperasyon Ülkelerinin despot yönetimleri ile koordineli bir biçimde
hazırlığını yaptığı dışarıdan askerî müdahale ve savaş propagandaları konusunda
tek kelime, tek eleştiri çağrıda yer almıyor.
Üçüncüsü, Rusya gibi ülkelerin – beğenilsin, beğenilmesin
– yaptığı ve muhtemelen Esad Rejiminin kabul edebileceği, »şiddetin sonlandırılarak BM kontrolünde geçiş hükümeti kurulması«
önerisi hasır altı ediliyor. Böylesi bir adımdan en başta Suriye’deki silahsız
muhalefetin yararlanacağı düşünülürse, çağrının »silahsız muhalefeti destekleme« amacı tümden inandırıcılığını
yitiriyor.
Dördüncüsü, Batı medyasının uzun süredir kamuoyunu savaşa
hazırlama amacıyla yürüttüğü defalarca kanıtlanan psikolojik manipülasyon
harekâtı suskunlukla geçiştiriliyor. Bununla birlikte, ne söz konusu olan iç
savaşın nasıl sonlandırılabileceği, ne de Suriye’nin demokratik ve çoğulcu bir
rejime nasıl geçebileceği konusunda tek bir öneri bulunmuyor.
Beşincisi ise, ne bölge ülkelerinin, ne de NATO
güçlerinin BM Şartı’nı açıkça çiğneyerek, Suriye’deki iç savaşta neden taraf
olduklarına hiç değinilmiyor. ABD, Almanya, İngiltere, İran, Rusya ve
Türkiye’nin tarafları silahlandırmalarının eleştirilmesi, bu nedenle içi boş
bir söylem olmaktan ileri gidemiyor. Sadece Almanya medyası ve kamuoyuna »Suriye’deki gelişmelere objektif bakın«
tavsiyesinde bulunularak, deyim yerindeyse, »suya, sabuna« dokunulmuyor.
Çağrıyı imzalayanların bir çoğunu kişisel olarak tanırım,
aralarında çokca dostum da var. Tanıdıklarımın ve dostlarımın iyi niyetlerinden
zerre kadar şüphe duymuyorum. Ancak bu çağrının bu biçimiyle hiç bir şekilde
Suriye’de gerekli olan ivedi barışa ve demokratik çözüme, bir nebze dahi olsa,
katkıda bulunmadığına inanıyorum. Hatta bu çağrının, yakın gelecekte NATO’nun
olası bir askerî müdahalesini meşrulaştırmak için kullanılacak bir belge
olacağını düşünüyorum.
Çağrıyı imzalayanlar, »devrimin« hamiliğine soyunmak
yerine, Hans von Sponeck gibi eski diplomatların girişimiyle Suriye’deki iç
savaşın sonlandırılmasına katkı sağlamak için kurulan »Demokrasiye evet, askerî
müdahaleye hayır« başlıklı uluslararası girişimi destekleseler ve BM
öncülüğünde bütün Suriyelilerin diyalog yöntemiyle despot Esad Rejimini tarihin
derinliklerine gömüp, kendi geleceklerini kendilerinin kurmalarına katkıda
bulunsaydılar, çok daha anlamlı bir iş yapmış, kısmen içerisinde yer aldıkları
Almanya barış hareketinin ruhuna ve hedeflerine uygun adım atmış olurlardı.
Ne yazıkki »cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla
döşelidir« sözünü doğrulamaktan fazlasını yapamadılar.