Genç adam yaşlı
haham Schwartz’ın kapısını çalar: »Adım Sean Goldstein. Talmut öğrenimi için
size geldim.« Haham sorar: »Süryanice biliyor musunuz?«. »Hayır«. »Peki,
İbranice?«. »Hayır«. Haham gene sorar: »Tevrat’ı hiç okudunuz mu?«. »Hayır, ama
merak etmeyin, Berkley’de öğrenimimi summa cum laude ile bitirdim ve Harvard Üniversitesi’nde
Sokrates Mantığı üzerine doktoramı yazdım. Şimdi ise öğrenimimi Talmut
öğrenerek tamamlamak istiyorum«.
Haham Schwartz
gülümser: »Talmut öğrenimine yetkin olduğunuza pek inanmıyorum, ama isterseniz
Talmut mantığı temelinde sizi bir testten geçireyim. Başarılı olursanız,
öğretmeniniz olurum«.
Goldstein
sevinçle kabul eder. Haham Schwartz iki parmağını kaldırır: »İki adam bir
bacanın içinden çıkarlar. Birisinin suratı temiz, diğerininse kirden
simsiyahtır. Hangisi yıkanacaktır?«. Genç adam hemen yanıtlar: »Kirli olan!«.
»Yanlış! Yüzü
temiz olan. Bu çok basit bir mantık. Suratı kirli olan temiz olana bakar ve
kendisinin de temiz olduğunu düşünür. Ama suratı temiz olan öbürüne bakar ve
yıkanması gerektiğini düşünür. Gider yıkanır.« Goldstein şaşırmıştır, ama
hahama hak verir.
»Bir daha!«.
Haham aynı soruyu yeniden sorar: »Hangisi yıkanacaktır?«. Goldstein atılır:
»Biraz önce suratı temiz olanın yıkanacağını tespit etmiştik ya«. »Yanlış! Her
ikisi de. Basit bir mantık. Suratı temiz olan diğerinin kirli olduğunu görüp,
yıkanır ve suratı kirli olan da, temiz olanın kendisini yıkadığını görür, gider
o da yıkanır«. Goldstein şaşkın şaşkın: »Bunu hiç düşünmemiştim. Bu mantık beni
şoke etti doğrusu«.
Haham Schwartz
hikâyeyi tekrar anlatır ve yeniden sorar: »Hangisi yıkanacaktır?«. »Tabiî ki
her ikisi de«. »Yanlış! Hiç biri! Suratı kirli olan, diğerine bakıp temiz
olduğunu düşünür ve yıkanmaz. Suratı temiz olan, diğerinin yıkanmadığını görür,
o da yıkanmaz«.
Goldstein’ın
kafası tamamen karışmıştır. Ama gene de: »Olsun, Talmut mantığını
öğrenebileceğime inanıyorum« der. Haham Schwartz iki parmağını kaldırır, sorar:
»Hangisi yıkanacaktır?«. »Hiç birisi!«.
»Yanlış, genç
adam, yanlış! Siz bu şekilde hiç bir yere varamazsınız. Bir kere şunu bana
anlatın: İki adam bacanın içinden çıkıyorlar. Peki nasıl oluyor da, birinin
suratı kirliyken, diğerinin ki temiz olabiliyor? Anlıyor musunuz? Sorduğum soru
yanlış. Eğer tüm yaşamınızı yanlış sorulara doğru cevaplar bulmaya çalışarak
geçirecekseniz, bütün cevaplarınız yanlış olacaktır. Hadi güle güle!«
Hazır haham
Schwartz’ı yakalamışken, bir soru da biz soralım. »Rabbi, görüldüğü kadarıyla
Kürt sorunu çözülmek üzere. PKK’nin çekileceği tartışılıyor. Barış gelecek
gibi. Hem iktidarı da, muhalefeti de yeni anayasa üzerine tartışıyorlar. Ne
dersiniz, kalıcı barış için hangi anayasa önerisi daha iyi?«
»Meseleyi
anlamamışsınız. Yanlış soruya doğru cevap olmaz! Bir kere PKK çekilecek de ne
olacak, silahların, PKK’nin ortaya çıkmasına neden olan koşullar var olmaya
devam ettikçe? İkincisi, barış iyi hoş da, nasıl bir barış, neyin barışı
olacak, militarist zihniyet devlet aklından çıkmadığı müddetçe? Üçüncüsü, yeni
anayasa önerilerinden hangisi kabul edilirse edilsin, yeni anayasa neyi
değiştirecek, demokratik bir anayasanın oluşma koşulları yaratılmadıkça?«
»Ama yeni
anayasa olmadan sorunlar çözülemez ki?«
»Doğru,
sorunların çözümü için yeni ve demokratik bir anayasa gerekmektedir, ancak asıl
önemli olan bu anayasanın nasıl oluşturulacağıdır. Parlamenter demokrasinin
karikatürü olan bir sistemde olsa olsa ancak güçlünün anayasası olabilir.«
»E, biz ne
yapacağız o zaman?«
»David ile
Goliath’ın hikâyesine bakacaksınız. David kendisinden yüz kat güçlü Goliath’ı
kendi kurallarına göre mücadele ederek yendi. Güçlünün koyduğu kurallara göre
mücadele edersen, yenilirsin. Halklar kendi kurallarını koyup, mücadele
ederlerse, kendi anayasalarına sahip olabilirler. Yani direnerek, demokratik
mücadele vererek, sokağa çıkarak. David olmak gerek. Unutmayın, milyonlar
milyonerlerden güçlüdür, güçlerinin farkına varırlarsa eğer.«