17 Haz 2016

Alman-Türk kayıkçı dövüşü

Siyasî tartışmalardaki kavgaların asıl amacı gizleyen göstermelik olduklarını vurgulamak için »kayıkçı dövüşü« tanımının kullanıldığı biliniyor. Bir zamanların İstanbul kayıkçılarının uyguladıkları bu üç kâğıdı bugünün metropollerinde de görmek olanaklı: Aralarında düzmece bir kavga çıkaran yankesicilerin kendilerini ayırmaya çalışanları ve kavgayı izleyenleri soymak için kullandıkları bir taktik olarak.

Tanım güncel Alman-Türk ilişkilerine cuk oturuyor doğrusu. Burjuva medyasında yer alan yorumlara, »rest çeken« devlet yöneticilerine, basın önünde veya parlamentolarda birbirlerine »haddini bildiren« Alman ve Türk siyasetçilerine bakarak, F. Alman emperyalizmi ile AKP hükümeti arasında »buz devrinin« başladığı, istifa eden veya »merkeze çekilen« büyükelçileri göstererek, »ilişkilerin bozulduğu« kanısına varılabilir. Ancak bu büyük bir yanılgı olacaktır.
Aynı şekilde, F. Alman veya AB siyasetçilerinin Türk Cumhurbaşkanına ve hükümetine yönelik sarf ettikleri söyleme kanarak, »AKP’den kurtulma ümitlerini« Avrupa’ya bağlayan, F. Alman veya ABD emperyalizmlerinden »AKP içindeki çatlağı büyütecek« adımlar bekleyen sol-liberal ve küçük burjuva hayalperestlerin yanıldığı gibi.
Daha önce de yazmıştık: Türkiye bölgedeki stratejik konumu nedeniyle emperyalist güçler açısından vazgeçilmez öneme sahiptir. Ve ne AB’nin, ne ABD’nin, ne de F. Alman emperyalizminin despotik yönetimler veya diktatörlerle herhangi bir sorunları olmaz. Bu açıdan AKP ve Sarayın, iktidarı sürdürebilmek için tek çare gördükleri otoriter-neoliberal güvenlik rejimini kurma yolunda yalnız olmadıkları görülmelidir. Nasıl Türkiye’deki tekelci burjuvazi, neredeyse tüm sermaye fraksiyonları, Ergenekoncu-ulusalcı kesimler ve askerî-sivil devlet aparatı desteklerini sunuyorlarsa, emperyalist güçlerin de desteklerini sunacaklarından şüphe duymamak gerekiyor.
Kayıkçı dövüşünün Türkiye tarafı, özellikle saldırganlaşan dış politika ve yurt içinde hızlandırılan şiddet sarmalı ile bir uzlaşı arayışına girmiştir. AKP ve Saray, çekilen »restlerle« emperyalist güçlerle olan ittifakını yenileme çabasındadır. Dövüşün F. Almanya tarafı ise, dış politikada yalnızlaşan, toplumsal kutuplaşma sonucunda neredeyse ülkenin yarısını kendisine düşman eden AKP ve Saray rejimini kendisine daha da bağımlı kılmaya çalışmaktadır. Ancak tüm çelişkiler ve kavgalar Avrupa’nın en saldırgan ve en militarist emperyalist gücü olan F. Almanya ve bölgenin en saldırgan ve gerici-militarist ülkesi hâline gelen Türkiye arasındaki »ebedi ittifakı« hiç bir şekilde zedelemeyecektir.
Alman ve Türk »kayıkçıları« düzmece kavgalarıyla ulusal ve uluslararası tekellere, sermaye güçlerine, emperyalist yayılmacılığa ve kapitalist sömürünün katmerleştirilmesine yarayan politikaları için kendi toplumlarının rızasını almaya çalışmakta, egemenlik ilişkilerinin devamını sağlamak istemektedirler. Eski kayıkçıların ve günümüz yankesicilerinin taktiklerini uygulamaktadırlar. Bunlara kanmamak, coğrafyamızı gericiliğin karanlığından ve savaşın cehennem ateşlerinden kurtarmak için ezilen ve sömürülenler lehine ortak mücadeleyi örmek, tüm devrimci-demokrat kesimlerin, barışseverlerin, sosyalistlerin ve komünistlerin ertelenemez görevidir.