NATO üyesi ülkelerin ordularının yeni bir düzenlemeye gitmesi için gereken adımlar atılmaya başlandı. Görüldüğü kadarıyla orduların, Kasım ayında yapılacak olan NATO Lizbon Zirvesi’nin alacağı kararlara uygun hâle getirilmesi için gerekli yasal düzenlemelere başlanacak. Bilindiği gibi 28 NATO üyesi ülkenin 23’ü ordularının »profesyonelleştirilmesi« için kararlar almış durumdalar.
Elbette NATO’nun en önemli üyelerinden biri olan Türkiye’de de, bilhassa »terörle mücadele« bağlantısında profesyonelleştirme tartışmaları sürüyor. Ve bu tartışmalar genel olarak halkın katılımın, hatta TBMM’nin denetiminin dışında. Doğal olarak da »profesyonellik« konusunda herkes aklına geleni söylüyor. Bana kalırsa konuyla ilgili asıl karar devletin zirvesinde verildi. Ordunun nasıl dizayn edileceğini, yani bu kararın nasıl uygulanacağını Türkiye’de önceden öğrenmeye olanak pek yok. Bu nedenle NATO genel merkezine bir bakmak aydınlatıcı olacaktır.
NATO Genel Sekreterliği’nin »Politik Planlama Birimi« yöneticisi olan Michael Rühle, 26 Ağustos 2010 tarihli Frankfurter Allgemeine Zeitung için kaleme aldığı makalesinde, Almanya’da süren ordu reformu tartışmaları ile bağlantılı olarak, »profesyonelleşecek« orduların nasıl biçimleneceğini anlatıyor. Almanya medyasında, »zorunlu askerlik hizmeti mi, profesyonel ordu mu?« tartışmalarına katılan, dinamik ve yakışıklı baronumuz, Federal Savunma Bakanı T. Zu Guttenberg de reformun hedefini açıklıyor: »Gönüllüler Ordusu«. Yanlış anlaşılmasın, sadece gönüllülerden oluşan değil, profesyoneller ve belirli bir süre askerlik yapmak isteyenlerin oluşturacağı bir ordudan bahsediyoruz. Federal Hükümet bu çerçevede zorunlu askerlik hizmetini kaldırmayacak, ama »gereksinim olduğu hâle kadar« her yükümlüyü değil, sadece askerliğini yapmak isteyen »gönüllüleri« askere alacak.
Rühle, »Gönüllüler Ordusu«nun nasıl olacağını güzelce açıklamış: Böylesi bir orduda, yani geleceğin Federal Ordusu’nda personelin yüzde 30’u profesyonel askerlerden ve yüzde 70’i de 2 ile 13 yıl arasında gönüllü askerlik yapmak isteyenlerden oluşacak. Rühle, rütbesizlerin en fazla 25 yaşında, astsubayların 35 ve yüksek rütbelilerin 40 yaşlarında ordudan ayrılacağı öngörüldüğünden dolayı, ordunun »sürekli olarak genç kalacağını« savunuyor.
Aslına bakılırsa Rühle haklı, çünkü yapılan araştırmalar, profesyonel orduların en büyük sıkıntısının »ihtiyarlama« ve genç kadro eksikliği olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte dünyada 150 bin kişilik bir ordunun sadece profesyonellerden oluştuğunu gösteren tek örnek yok. Yani salt profesyonellerden oluşan bir orduyu ayakta tutmak için, en az 100 bin yabancı lejyonere gereksinim var. Sonuç itibariyle, 2 ile 13 yıl süreyle askerlik yapacak olan gönüllülerin çoğunluğu oluşturduğu ve gerektiğinde »zorunlu askerlik hizmetinin« basit bir kararname ile yeniden yürürlüğe gireceği bir ordu, tam anlamıyla genç ve profesyonel bir ordu olacaktır.
Federal Savunma Bakanı’nın asker sayısını 163 bine indirmek istemesi bu planlarla örtüşmektedir. Amaç, para harcanmasına fazla hassas Alman kamuoyuna telkin edildiği gibi, salt »tasarruf« etmek değil. Aksine, son derece donanımlı, teknolojik yetileri yüksek, yerkürenin her yerine konuşlandırılabilecek, demokratik kontrolden uzak ve mensuplarının verilen emirleri sorgulamadığı bir saldırı ordusu yaratılmak istenmektedir. Bu, bütün NATO orduları için geçerlidir.
Transatlantik emperyalizmin vurucu gücü NATO, kendisini geleceğin savaşlarına hazırlamaktadır. »Keçiye bahçevanlık« misâli, güvenlik ve savunma politikalarını, yaşamın her alanını güvenlik sorunu hâline getirecek biçimde, kendi yarattığı telkinlere göre kendisi belirleyen ve dünyadaki bütün ülkeleri benzersiz bir silahlanma yarışı içine sokacak olan NATO, yerkürenin geleceğini ipotek altına almaktadır.
NATO’nun yeni ordu dizaynı için en ideal ordulardan birisi TSK’dir. TSK, yeni Genelkurmay Başkanı Koşaner’in ağzından, Kürt Sorunu’nun silahla çözüleceğinin altını çizerek, tehdit ve güvenlik anlayışında bir değişim olmadığını göstermiştir. Küresel stratejilere eklemlenmiş olan TSK, NATO stratejisinin uygulanması, yani »Gönüllüler Ordusu«nun Türkiye’de de oluşturulması için Kürt Sorunu’nu egemenlik aracı olarak kullanmaya devam edecektir.
Ancak böylesi bir ordu, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada yeni bir yayılmacılık ve saldırganlık politikasını tetikleyeceğinden, ülke ve bölge için ciddî güvenlik tehditinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. İşte bu politika, vesayet rejimi ile AKP Hükümeti’nin üzerinde anlaştığı en temel noktadır. AKP’nin demokrasiyi getireceğini umanların görmesi gereken gerçek budur.