Almanya’da yayımlanan Yeni Özgür Politika gazetesinin, 30 Eylül 2010 Perşembe günkü sayısında »El Kaide’nin ›kanlı planı‹ ortaya çıkartıldı« başlığıyla bir haber yer aldı. Haberde, Batılı istihbarat servislerinin El Kaide örgütünün Avrupa’nın bir çok kentinde kanlı eylem planlarını ortaya çıkarttığı ve bunun da Alman İçişleri Bakanlığı tarafınca doğrulandığı belirtiliyordu.
Açıkcası, yazarları arasında benim bulunduğum Yeni Özgür Politika’nın böylesine haberleri verirken daha dikkatli olmasını isterdim, çünkü haber tam bir dezenformasyon ve emperyalist planlar için kamuoyu meşruiyeti yaratmaya yarayan asparagas bir haber. Gazetemizde haberlerin nasıl yapıldığını, ne gibi zorluklarla çevirilerin yapıldığını bilmiyor değilim. Ancak özgür basın geleneğinde olan gazetemizin bilhassa Batılı istihbarat servislerinin tek kaynağı olduğu haberlerde özellikle hassas davranması gerektiğini düşünüyorum. Dilerim eleştiri niteliğindeki bu yazım, bundan sonraki çalışmalarda hassasiyetin artmasına neden olur.
Okurlar hatırlayacaktır, daha geçen gün Taraf gazetesine yönelik eleştirel makalemde, »belirli kanallar üzerinden gelen bilgiler, profesyonel bir gazeteci için ›haber‹ değil, tek taraflı ve dezenformatif ›istihbarattır‹. Subjektif bir bilgi ile objektif bir haberin yazılabilmesi olanaklı değildir« diye yazmış, böylesi bilgi vermelerin manipülasyon amaçlı olduğunun altını çizmiştim. Bir gün sonra aynı şeyi kendi gazetemizde görmek, beni üzmedi değil.
»Flaş« haberin arka planı
Gelelim asıl meseleye: Önce Spiegel Online internet sayfası Salı akşamı »yıkıcı saldırılar dizisi ortaya çıkartıldı« başlığı ile yayın yaptıktan sonra, yaygın medya da haberin kaynaklarını hiç bir şekilde sorgulamadan hemen atıldı ve Almanya’da, muhalif basının haricinde, ne kadar gazete varsa haberi manşetten verdiler. Neden? Çünkü – ciddî haberciliği nedense hiç sorgulanmayan – Alman televizyonları da aynı haberi veriyorlardı. Öyle ya, televizyona çıkınca doğrudur yaklaşımı, sadece sıradan vatandaşın düşüncesi değil artık. Hem ateş olmayan yerde duman çıkmaz – El Kaide olacak da rahat mı duracak? En azından planı kafasından geçirmiştir.
Anımsarsanız, ABD, Irak İşgali’nden önce BM Güvenlik Konseyi’ne yalan bilgiler verilmiş, bunların yalan oldukları sonradan ortaya çıkmış, ama hiç bir medya kuruluşu yalan habere ortak olduğunu sorgulamamıştı bile. Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü haberi ilk veren, ABD hükümetine ve CIA’ye yakınlığıyla bilinen Sky News televizyonunun yurdışı muhabiri Tim Marshall. Marshall ise »El Kaide’nin muhtemelen Batılı bazı merkezlere saldırı hazırlığı içerisinde olduğuna« dair haberini verirken, aslında bunun bir tahmin olduğunu belirtiyor ve kaynak olarak da »bazı Batılı istihbarat servislerini« anıyordu. Habere balıklama atlayan Alman ve diğer Avrupalı medya temsilcileri ise, herhalde haberin vehametini öne çıkartmak için, »istihbarat servislerinin planları engellediğini« ekliyorlardı.
Haber, önce küçük not olarak düşmüş, ama sonra güncelleştirildikçe yeni efsanelerle zenginleştirilmeye başlanmıştı. Neymiş: »Afganistan’daki NATO güçleri merkez Avrupa’daki bazı kentlere atılmak üzere ateşlene roketleri, insansız hava aracının saldırısıyla yok etmiş«. Hızlı gazeteciler bir başladı mı duramıyor ki: saatler sonraki yeni güncellemede bu sefer »El Kaide’li teröristlerin aynı Mumbai’da gerçekleşen terör saldırısı gibi, başta Londra ve Almanya ile Fransa’daki bazı kentler olmak üzere Avrupa’nın göbeğinde eşzamanlı katliam yapacaklarmış«. Eh, hazır medya ortamı uygun hâle getirmişken, devlet kurumları da pastadan pay kapmaya koşmuşlar: Alman İçişleri Bakanlığı »haberleri doğrulamış«mış! Bak sen, bozacının şahidi çıracı böyle oluyor işte. Ve böylece bir yalan, toplum hafızasına doğrulu tartışılmaz bir olay olarak kazınıyor.
Halbuki Alman İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bir hileye başvuruyor ve gazeteler bunu »doğrulamış« gibi okuyor. Bakanlık yaptığı açıklamada aynen şöyle diyor: »Kısa zaman içerisinde saldırıların gerçekleştirileceğine dair somut bilgiler yok. Ancak El Kaide’nin uzun vadeli olarak böylesi planlar yaptıklarını biliyoruz«. Sevsinler! Artık bakanlık yetkililerimiz müneccim olmuşlar da, kötü teröristlerin neler düşündüklerini biliyorlarmış. Peh, peh bu kadar olur doğrusu! Yarın bakanlık kadrosuna falcı, büyücü, esoterik uzman falan alırlarsa hiç şaşmam vallahi.
Söyletenin yaptığına bak, amacını anla
»Batılı istihbarat kaynaklarının« Afganistan’da – ve şimdiler de Pakistan’da da süren – savaş konusunda nasıl bir görev yürüttüklerini herhalde anımsatmaya gerek yok. Embedded, yani iliştirilmiş gazetecilerle verilen haberlerin ne denli propaganda amaçlı olduğunu, en geç Wikileaks adlı sitenin kamuoyuna açıkladığı gizli belgelerle, bilmeyen kalmadı. Bu nedenle bu haberin kaynağı sorunlu bir kaynak. Aslında kaynak da denemez, çünkü propaganda merkezi.
Bu propagandanın asıl amacı ise, Pakistan topraklarına yönelik saldırılarını yoğunlaştıran ABD ordusunun şimdiye kadarki ve bundan sonraki saldırılarını meşru kılmaktır. Pentagon uzun zamandan beri bölgede yürütülen savaşı »AfPak Savaşı« yani Afganistan ve Pakistan savaşı olarak nitelendiriyor. Pakistan hükümetinin, kendi topraklarına yönelik saldırılara sert tepki vermesi karşısında da, hem böylesi haberlerle, hem de (bilhassa sel felaketi esnasında yapıldığı gibi) Pakistan hükümetinin beceriksiz, köktendinci, yolsuzluğa bulaşmış olduğu resmini çizerek propaganda yapılıyor. Kuşkusuz, Pakistan hükümetine yönelik suçlamaların doğruluk payı yüksektir, ama asıl neden bir nükleer güç olan ülkenin Çin Halk Cumhuriyeti ile geliştirdiği ekonomik ve stratejik ilişkilerdir.
Kaldı ki, »teröristlerin« Pakistan’dan Batının merkezlerini vurabilecek donanıma sahip olmaları olanaklı değil. Hele hele yayılan haberde belirtildiği gibi »Kuzey Vaziristan’ın dağ köylerinden« kesinlikle değil. Çünkü buraları ABD ordusunun saldırılarının en yoğun olduğu bölge. Sadece Eylül ayında insansız hava araçlarıyla yapılan 20 bombardımanda en az 90 sivilin yaşamını kaybettiğini, yaygın medya dahi sayfalarına taşımıştı. ABD, saldırılarını geçen hafta Cuma gününden beri savaş helikopterleri ile destekliyor. ISAF yönetimi yaptığı açıklamada, helikopterlerin Pakistan sınırını geçerek 50’den fazla »teröristi etkisiz bıraktığını« ve bunların gûya »Hakkanî Terör Ağı«na mensup olduklarını belirtmişti.
Bunlarla birlikte, NATO güçlerinin en önemli lojistik ağlarından birisinin de Pakistan’dan geçtiğini bilmek gerekiyor. Yani uzun sözün kısası, ABD ve NATO güçlerinin, Pakistan hükümetinin Batı kamuoyu nezdinde zayıf düşmesinde ve Avrupa toplumlarında yeni »terör« korkularının yayılmasında politik ve stratejik çıkarı var. Eğer bunları biliyorsanız, yayılan manipülatif ve propaganda amaçlı haberlerin ne olduğunu kavrarsınız. Ama, özgür basın dahi bu haberlere kanmaya başlamışsa, o zaman şapkayı önümüze koyup, düşünmek gerekir.