Frankfurt am Main, 6 Eylül 2012 – Alman
gazetecileriden, siyasetçilerinden ve vakıf temsilcilerinden oluşan bir heyet,
Türkiye’deki tutuklu gazetecilere karşı başlatılacak olan duruşmaya mahkeme
gözlemcisi olarak katılmak üzere İstanbul’a geliyor. Heyette uluslararası hukuk
uzmanı ve eski milletvekili Prof. Dr.
Norman Paech, DIE LINKE Hessen meclis grubu başkanı Willi van Ooyen, Neues Deutschland gazetesi genel yayın yönetmeni Jürgen Reents, ver.di sendikası Alman
Gazeteciler Birliği (dju) federal yönetim kurulu üyesi Joachim Legatis, Hessen Rosa Luxemburg Vakfı yöneticisi Murat Çakır, insan hakları aktivisti Wolfgang Kanz ile gazeteciler Edgar Auth, Dinah Riese, Benjamin Hiller
ve dju-Münih yönetim kurulu üyesi Michael
Backmund yer alıyorlar. 9 – 12 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul’da kalacak
olan heyet, duruşmaya gözlemci olarak katılmanın yanısıra sendikacılar,
gazeteciler, insan hakları aktivistleri, parti temsilcileri ve milletvekilleri
ile de görüşmeler yapacak.
Heyet üyeleri, İstanbul’a gelişleriyle ilgili
olarak şu açıklamayı yaptılar:
Türkiye’deki basın ve fikir
özgürlüğü alanlarındaki olumsuz gelişmeleri büyük bir kaygıyla izliyoruz. Özgür
basın ve gazetecilerin işlerini engelsiz yapabilmeleri, yani yurttaşların
bilgiye engelsiz ve sansürsüz ulaşabilmeleri, demokrasilerin temel direğini
oluşturmaktadır. Özgür ve engelsiz basının olmadığı yerde demokratik hukuk
devletinin hiç bir değeri ayakta kalamaz. Medya alanında çalışan ve medya ile
ilgili olan insanlar olarak, sosyal ve demokratik hukuk devletinin değerlerini
savunmak ve geliştirmek için özel nedenlerimiz bulunmaktadır. Kendi ülkemizde
ve uluslararası alanda haksızlığa karşı sesimizi yükseltmeyi, bir yurttaşlık
görevi olarak görmekteyiz. Bu görevimizin verdiği sorumlulukla, tutuklu
gazetecilere karşı başlatılan davayı izlemek üzere Türkiye’ye geliyoruz.
Yaklaşık 100 gazetecinin
tutuklu olması, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin deklare ettiği ülkeyi
demokratikleştirme amaçlarına tamamiyle ters düşmektedir. Kendisini anayasal
temelde demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak tanımlayan bir Türkiye,
özgür basını engellemesiyle, inandırıcılığını yitirir.
Türkiye’nin karşı karşıya
kaldığı sorunlar, ülkedeki meydan okumalara verilecek tek doğru yanıtın en
geniş demokratikleşme ve insan hakları ile basın ve fikir özgürlüğünün güvence
altına alınması olduğunu göstermektedir. Mesleklerinin gereklerini yerine
getirmek isteyen gazeteciler, demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine ters
düşen suçlamalarla tutuklu tutuldukları müddetce, Türkiye’de işleyen bir
demokrasiden bahsetmek olanaksız olacaktır.
Siyasî sorumluların bunu
anlayabileceklerine olan inancımızı yitirmek istemiyoruz. Bu nedenle Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetine, ülkede basın ve fikir özgürlüğünü güvence altına alma
çağrısı yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, tutuklu gazetecilerin
hepsini serbest bıraktırma çağrısını yapıyoruz. Bu çağrımızın temelinde,
Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısını hiçe saymak değil, tutuklamalara ve davaya
neden olan devlet iddianamesine karşı itirazımız yatmaktadır.
Tutuklu meslekdaşlarımız ve
aileleri ile dayanışma içerisindeyiz. Onların durumunu gözlemlemeye devam
edecek ve Alman ve Avrupa kamuoyunu bilgilendirerek, haklarına kavuşmaları için
uğraşlarımızı sürdüreceğiz.