Bingazi’de ABD büyükelçisinin linç edilmesi dinî
fanatizmin Libya’da da aldığı korkunç boyutları – artık kaçıncı defa – gözler
önüne serdi. Aslında büyükelçi ve üç memurunun linç edilmesi, tam anlamıyla bir
»çağırdığım hayaletleri, başımdan def edemiyorum« vakası. Çünkü islamist terör
ve linç olaylarının dünya çapında artması ile, bilhassa ABD’nin savaş
politikaları arasında kopmaz bir bağlantı var.
Bu üzücü olay bir kez daha hukukun herkese lazım olduğunu
gösterdi. Aklı başında olan herkes yıllardan beri, »uluslararası hukuka aykırı
olan saldırı savaşları ve işgaller karşıt terör yaratır« diye uyarmasına rağmen,
başta ABD olmak üzere, NATO güçleri savaş politikalarını değiştirmiyor, aksine
daha da rafine hâle getiriyorlar. Bu açıdan, linç güruhunu hiç bir şekilde
haklı çıkarmadığımı vurgulayarak, büyükelçinin öldürülmesinin ve şiddet
olaylarının yaygınlaşmasının asıl sorumlusunun ABD ve NATO güçleri olduğu
söylenmelidir. Çünkü hukuku ayaklar altına alan, stratejik ve ekonomik
çıkarları için islamist terörü desteklemeye devam eden ve Libya’da terör
gruplarını silahlandırıp, Gaddafi’nin dünya kamuoyunun gözü önünde linç
edilmesini olanaklı hâle getirenler, kullandıkları »silahın« kendilerine de
zarar vereceğini görmeleri gerekiyordu.
Peki, hiç hak etmediği hâlde Nobel Barış Ödülü’ne layık
görülen bir başkanın yönettiği ABD ve NATO güçleri Libya’daki son olaydan ders
çıkartacaklar mı? Hiç zannetmiyorum. Suriye bunun aksini kanıtlıyor.
Libya’da bunlar olur, Suriye mezhep savaşının içine
sürüklenirken, İran Körfezi’nde de sular ısınıyor. İsrail’in şahin başbakanı
ABD’ni savaşa zorluyor. »Bibi« Netanyahu haftalardan beri İran’ın önüne
»kırmızı çizgiler« çekilmesini ve İran üzerindeki baskının artırılmasını talep
ediyor. Görüldüğü kadarıyla Netanyahu, Obama’nın yeniden başkan seçileceği
varsayımı ile şimdiden Obama’yı kendi çizgisine çekmek istiyor.
Aslında Netanyahu’nun, gerek İsrail’de, gerekse de
müttefikleri arasında İran’a saldırı planları için yeterli destek bulamaması
nedeniyle bir çıkış aradığını söyleyebiliriz. Çünkü İran’a, »sonuçları
kabullenilebilir bir saldırı« planlarına hem İsrail’in generallerinden, hem de
koalisyon ortağı Ehud Barak’tan itiraz yükselmişti. Hatta Barak, »ABD ile olan
güçlü ortaklığımıza zarar verecek adımlardan kaçınmalıyız« uyarısında
bulunmuştu.
Başkanlık seçimleri arifesindeki Obama, seçildiğinden bu
yana yıldızları hiç barışmayan Netanyahu’ya iç politik çıkışında destek vermeyeceği
sinyalini verdi. Eylül sonundaki BM Genel Kurulu’na gidecek olan Netanyahu,
Obama ile görüşmek için randevu istemiş ve randevu »zaman olmadığı«
gerekçesiyle reddedilmişti. Beyaz Saray’ın red yanıtının verildiği gün Britanya
başbakanı Cameron ve Alman Şansölyesi Merkel’in »İsrail planlarına sıcak
bakmadıkları« haberleri basına düştü. Yanı kısacası ABD başkanlık seçimleri
öncesinde pek yeni bir gelişme olmayacak gibi görünüyor – tabii Netanyahu
aptalca bir karar almazsa.
Ancak bunlar, İran’a yönelik savaş planlarının askıya
alındığı anlamına gelmiyor. Aksine, ABD hazırlıklarını yoğunlaştırıyor. ABD bir
kaç gün önce üçüncü uçak gemisini Körfez’e gönderdi. Önümüzdeki günlerde de 25
ülkenin katılacağı bir askerî manevra gerçekleştirilecek. Manevrada NATO deniz
güçleri, Körfez’in mayınlardan temizlenmesi ve petrol nakliyat yollarının
güvence altına alınması oyununu oynayarak, İran’ın »Körfezi mayınla kapatırım«
tehditine karşı nasıl bir yanıt verebileceklerini gösterecekler.
Çarşamba günü New York Times’da çıkan bir haber de
hazırlıkların son hızla devam ettiğine işaret ediyor. Gazeteye göre, İsrail ve
Türkiye’den sonra Katar’a da yerleştirilen NATO roket şemsiyesi radarı
faaliyete geçmiş. Alman FAZ gazetesi de Pentagon’un İran’a karşı siber atakları
yeniden hızlandıracağını bildiriyor. Bilindiği gibi daha önceleri de kaynağı
belirsiz siber atakları ile İran’daki bilgisayar sistemleri çökmüştü.
Haritaya bakıldığında, İran’ın neredeyse dört tarafından
ABD üsleri ve deniz kuvvetleri ile sarıldığı görülebilir. Böylesi bir durumda
bulunan, ambargo ve yaptırımlarla ekonomisi zora sokulan Molla Rejimi’nin pes
edeceği söylenebilir mi? Elbette bunu zaman gösterecektir. Ama pes ettirilerek
Batı’nın rotasına sokulmak istenilen İran, ya daha hızlı bir şekilde nükleer programını
tamamlayıp, nükleer silahla kendini savunma yolunu seçerse?
İşte o zaman cehennemin kapısı sonuna kadar açılmış olacaktır.