Önceki yazılarımızdan birinde, Pasifik
sularının ısınmasının Ortadoğu’da yeni dengelerin kurulmasına neden
olabileceğini belirtmiştik. AB Komisyonu’nun verdiği görev üzerine
hazırlanmakta olan »Avrupa Deniz Güvenliği Stratejisi« (EMSS) ve bu çerçevede
Alman düşünce kuruluşlarında yürütülen tartışmalar, bu olasılığın ne denli
gerçekçi olduğunu teyid ediyor. Alman basını, Şansölye Merkel’in EMSS
belgesinin 1 Temmuz 2014’den önce imzalanması için harekete geçtiğini
bildiriyor bile.
Hazırlanmakta olan strateji belgesi, AB’nin
Avrupa ve Afrika kıyıları ile Akdeniz’de büyük ölçüde ABD donanmasının
görevlerini üstleneceğine işaret ediyor. Burada Alman deniz kuvvetlerinin
»sorumluluğun« büyük payını üstlenmek istediğini ayrıca vurgulamaya gerek yok,
ama bu strateji belgesinin en kısa zamanda imzalanmasının istenmesinin
ardındaki nedenleri irdelemek, yakın gelecek açısından hayli aydınlatıcı
olacak.
Öncelikle Batının deniz kuvvetleri ile
küresel çapta müdahalede bulunma tekelini kaybedeceği kaygısıyla hareket
ettiğini vurgulamak gerekiyor. Bu yetiye şu an için sadece ABD ile bazı AB
üyesi ülkenin donanmaları sahip. Ama örneğin Britanya ve Fransa şu andaki
kapasitelerini korumakta güçlük çekerlerken, bilhassa Çin ve Hindistan deniz
kuvvetlerini güçlendirmek için devasa bütçeler ayırıyor, küresel müdahale
yetisini verecek uçak gemilerini inşa ediyorlar. Doğrudan Şansölye Merkel’in
kontrolü altında olan »Bilim ve Siyaset Vakfı« (SWP) bu nedenle Çin ve
Hindistan’ın »en geç 2030 yılında deniz aşırı operasyonlar gerçekleştirebilecek
güce erişeceklerini« tespit ediyor.
Diğer yandan, ki Ukrayna ihtilafı bunu bir
kez daha gözler önüne seriyor, dünya siyasetinde belirleyici rol oynamak
isteyen Rusya modernize ettiği donanmasını Akdeniz’e göndererek, »stratejik
olimpiyatlara« katılmaya hazır olduğu sinyalini veriyor. Rusya geçen yılın
ilkbaharında çeşitli savaş gemilerinden oluşan bir filosunu Doğu Akdeniz’e
göndermişti. 2014 Ocak’ında da uçak gemileri Akdeniz’de manevralar gerçekleştirmişlerdi.
Bu durum sadece Suriye konusunda değil, aynı zamanda diğer Arap ülkelerine –
bilhassa Süveş Kanalının sahibi Mısır’a – yönelik stratejik bir adım olarak
algılanmıştı. Odessa ve Sivastopol limanları Akdeniz’deki Rusya filolaları
açısından son derece büyük önem taşıyorlar. Ukrayna ihtilafını bir de bu açıdan
değerlendirmek gerekiyor.
Ancak, SWP’nin de belirttiği gibi, asıl
belirleyici olan »2030’a kadar deniz nakliyat yollarının, özellikle
Indo-Pasifik bölgesinde, dünya ticareti için artacak olan önemi« ve ABD’nin 2011’de
»dünya ekonomisinin gelecekteki merkezi olacak Doğu Asya ve Pasifik bölgesini«
küresel stratejilerinin ağırlık noktası olarak ilân etmiş olmasıdır.
Pasifik’teki gelişmeler, ABD’nin askerî kapasitelerini planlanandan çok daha
önce Akdeniz’den ve Afrika kıyılarından çekerek, Pasifik bölgesine aktarmasını
gerektiriyor. ABD donanmasının boşalttığı yerlerde ise AB üyesi ülkelerin, daha
doğrusu başta Almanya olmak üzere, Britanya ve Fransa donanmalarının konuşlandırılması
bir zorunluluk olarak görülüyor. Yani sonuçta Avrupa’daki NATO ülkeleri deniz
»savunmasını« üstlenerek, donanmalarının güçlendirilmesi için bütçeler
ayırmaları gerekmekte. İşte EMSS belgesinin en kısa zamanda imzalanması bu
nedenle istenmektedir.
Pekala, bu gelişmeler Ortadoğu’nun en
önemli ülkelerinden olan Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Türkiye’deki iç politik
tartışmaların ve çoklu kriz ortamının yarattığı tüm zorluklara rağmen TSK’nin,
bilhassa Türkiye donanmasının yeni duruma uyum sağlamaya hazır olduğunu
söylemek, pek yanlış olmayacak. Dikkatli okur, »Barbaros Türk Deniz Görev
Grubunun« 2014 Mart ortasında Ümit Burnu’nu geçmek üzere Afrika seferine
çıktığını anımsayacaktır. 4 savaş gemisiyle üç ay boyunca uluslararası »görev«
antrenmanını yapacak olan TSK, NATO’nun en büyük ordularından birisi olarak
yeni strateji çerçevesinde önemli roller üstlenmeye aday. Bu nedenle salt ülke
sınırları içindeki gelişmelere göre siyaset belirlemek, toplumsal muhalefet
açısından sadece yanıltıcı olmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin gelecekteki
siyasetini şekillendirebilmekten uzaklaşmak anlamına gelecektir.