18 Nis 2014

Militarist deneme balonu

Federal Hükümet bu ay basına sızdırdığı anayasa değişikliği planlarını rafa kaldırdı. Hükümet »terörle mücadele« gerekçesi ile Alman anayasasının 35. maddesini değiştirmeyi planlıyordu. 35. madde, Federal Hükümetin »kamu güvenliği veya düzeninin ayakta kalması (...) için doğal felaketler veya başka facia durumunda Federal sınır polisi ile silahlı kuvvetleri ülke içinde görevlendirebileceğini« öngörüyor. Hükümet 35. maddenin 3. bendini değiştirerek, olası bir »terör saldırısında savunma bakanının tek başına bir yolcu uçağını düşürme emrini verebilmesini« olanaklı kılmak istiyordu.

Federal Anayasa Mahkemesi 2012 Ağustos’unda böylesi »vahim bir kararı« ancak hükümetin bir bütün olarak alabileceğini belirtmişti. Mahkemenin kararını esas alan muhalefet dolayısıyla planlar basına sızar sızmaz eleştirilerini yükseltti. Nitekim 10 Nisan 2014 Perşembe günü İçişleri Bakanı de Maiziére, Ekonomi Bakanı Gabriel ve CSU’lu bazı bakanlarla bir araya gelen Şansölye Merkel, hükümetin bu planları rafa kaldırdığını açıkladı. Sol Parti ve Yeşiller milletvekillerinin itirazı kabul görmüş gibi görünüyordu.
Ancak aylarca kamuoyundan gizli olarak yürütülen ve sonra basına sızdırılan bu planın uzun vadeli bir algı operasyonunun devamı olduğunu söylemek olanaklı. Hükümet militarist deneme balonu ile beklenen toplumsal tepkiyi tek bir alana, yani yolcu uçaklarının düşürülmesi planına yoğunlaştırmayı başardı. Asıl amaç, planın geri kalan kısımlarının toplumsal kabulünü sağlamak.
Savunma siyaseti uzmanlarından gazeteci Aert van Riel, hükümetin bilinçli olarak parlamento onayı gerektiren önemli askerî kararları tek başına alabilmek için ortam yaratmaya çalıştığını vurguluyor. Alman barış hareketi de bu çerçevede yeni anayasa değişikliklerinin söz konusu olacağına dikkat çekiyor ve neoliberal dönüşümün bir gereği olarak iç ve dış siyasetin militaristleştirilmeye çalışılmasını, uluslararası hukuka aykırı olarak kullanılacak İnsansız Hava Araçlarının Federal Ordunun hizmetine sokulmak istenmesini eleştiriyor.
Almanya’nın, AB çatısı altında küresel ihtilaflara müdahil olabilecek, enerji »güvenliğini« kendi gücü ile sağlayabilecek ve ekonomik gücü ile dünya siyasetini yönlendirebilecek bir konuma gelmeye çalıştığı uzun zamandır biliniyor. Ki 2000 yılında kararlaştırılan »Lizbon Stratejisinin« temel amacı da bu. Ancak şu an için gerek Almanya tek başına, gerekse de AB ile, yılda 600 milyar Doları savunma politikalarına harcayan ABD’nin karşısında konumlanabilecek durumda değil. AB’nin kendisine ait silahlı kuvvetler oluşturma çalışmaları, AB’nin ortak bir »Avrupa Savunma ve Güvenlik Siyaseti« çerçevesinde »tek sesle« konuşma çabaları ve AB üyelerine yönelik silahlanma yükümlülükleri tamamen bu çerçevede değerlendirilmek zorunda. 
Almanya kamuoyunun geleneksel savaş karşıtlığı bu planların önünde önemli bir engel. CDU/CSU, SPD ve Yeşillerden oluşan neoliberal cephe öz itibariyle aynı hedefe odaklanan bir dış siyaseti savunuyorlar. Federal Ordunun ülke içinde ve dışında operasyonlara katılabilmesi için »insan hakları«, »demokrasi«, »kadın hakları« gibi gerekçeler ile »terörizm tehdidine karşı savunma gücü« oluşturma propagandaları, kamuoyundaki algıları biçimlendirmek için kullanılmaktadırlar. Anayasa değişikliğine yönelik militarist deneme balonları önümüzdeki dönemde de bolca kullanılması pek muhtemel. Refah şovenizminin etkisi altındaki çoğunluk toplumu böylesi bir değişime fazlasıyla yatkın. O nedenle sayısı nedeniyle parlamentoda etkin olamasa da, küçük Sol Parti meclis grubunun rolü giderek daha önemli olacak. En azından balonu patlatmaya yarayan iğne olarak!