15 Temmuz darbe girişiminin
ardından Gülen hareketi »baş terörist« ilân edildi. Aslına bakılırsa bu şekilde
komünistlerin, sosyalistlerin ve diğer bir çok kesimin yıllardan beri Gülen
hareketi hakkında söyledikleri, araştırmacı yazarların yazdıkları resmen teyit
edilmiş oldu. Ancak aradaki fark, resmi ağızların »kandırıldık« söylemiyle bu
faşist-ırkçı-tetikçi hareketin ender rastlanan bir cinai enerji ile
örgütlenmesindeki sorumluluğu gizleme çabasıdır. Devlet kurumlarının ve
egemenlerin oluru olmadan böylesine yaygın bir örgütlenme ağı olanaksız olurdu.
Tarihte örnekleri çoktur: tetikçi
olarak besletilip, büyütülen yapılar, gün gelir kontrol edilemez olurlar. O
açıdan AKP’nin mağduru oynaması hiç inandırıcı değil. Hiç kimse »bilmiyorduk«,
»kandırıldık« diyemez. Emperyalizmin hizmetinde olduğu önceden kanıtlanan Gülen
hareketinin yaptıklarından AKP de en az onlar kadar sorumludur.
Benzer bir tespiti F. Alman
emperyalizmi için de yapmak olanaklı. F. Almanya bu faşist-ırkçı hareket için
dünya çapındaki örgütlenme ağının en önemli lojistik merkezi durumundadır. FID
e.V., IDIZEM veya Atlantik gibi çeşitli adlarla F. Almanya’da kurulan
dernekler, özel liseler, kreşler, akademiler, »Türkçe ve Matematik
Olimpiyatları«, işveren birlikleri vb. kurumlar ve medya araçları ile yaygın ve
finans gücü yüksek bir örgütlenme ağı kuran Gülen hareketi, sözde »dinler arası
hoşgörü«, »kültürler arası diyaloglar« biçimindeki faaliyetleriyle hem Türkiye
kökenliler arasından kadro devşirmekte, hem de bilim insanları, gazeteciler, papazlar,
hahamlar, siyasetçiler gibi tanınmış şahsiyetleri kendisine kalkan olarak
kullanmakta, F. Alman devletinden ve eyalet hükümetlerinden maddi teşvikler
almaktadır.
F. Almanya’da hâlen yürürlükte
olan Dernekler Yasası, yabancı uyrukluların kurdukları dernekleri özel bir
muameleye tabi tutmakta, yani sıkı kontrol altına almaktadır. F. Almanya’daki
Kürt kurumları ve devrimci-demokrat Türkiyeli örgütler bu durumu çok iyi
bilirler. Ceza Yasasının 129 b maddesi, yani »yabancı bir terörist örgütü
destekleme« suçlaması, F. Alman devletinin sıklıkla başvurduğu bir araçtır.
Ancak F. Almanya’da nasıl Neonazi
örgütlerine müsamaha gösteriliyorsa, Türkiyeli faşist ve İslamist örgütlere ve
Gülen hareketine de müsamaha gösterilmektedir. F. Alman devleti faşist-ırkçı
Gülen hareketinin her yaptığından haberdardır ve hükümetin finanse ettiği
SWP’nin vurguladığı gibi, Gülen hareketini »diyalog hâlinde tutulması gereken
bir hareket« olarak değerlendirmektedir. F. Alman emperyalizminin amacı
bellidir: Gülen hareketini kendi amaçları için yedek güç olarak elinde tutmak.
Gerek Türkiye’deki karar vericilere, gerekse de F. Almanya’daki
devrimci-demokrat göçmen hareketine karşı kullanacağı bir araç olarak Gülen
hareketini koruması altına almıştır.
Hiç kuşku yok: Gülen hareketi,
tüm diyalog ve entegrasyon söylemine rağmen, Türkiye’de de, F. Almanya’da da
resen kovuşturulması ve dağıtılması gereken bir organize suç örgütüdür. 15
Temmuz’da görüldüğü gibi, tetikçidir. Ama asıl suçlular, tetikçinin ardındaki
güçler, tetikçiyi besleyen sorumlulardır. Özgür basının görevi de, bunları
ortaya çıkarmaktır.