Türkiye aylardan beri F. Alman
medyasının gündeminden düşmüyor. Yaklaşımların hayli çelişkili olduğu da gözden
kaçmıyor. Çünkü F. Alman burjuva medyası ve politikacılar AKP rejimine, ama bilhassa
Erdoğan’a son derece eleştirel yaklaşırlarken, F. Hükümet gerek pratiğiyle,
gerekse de söylemleriyle »silah kardeşinin« yanında olduğunu gösteriyor.
Aslında bu çelişki gibi görünen, bir çelişki değil, F. Alman emperyalizminin
devlet aklının ifadesidir.
Merkel hükümeti, hem iç kamuoyuna
»Türkiye’nin Kürt politikasından kaygı duyuyoruz« sinyalini veriyor, hem de
TSK’nin İslamist çetelerle birlikte Suriye topraklarına girmesine »sempati« ile
baktığını açıklıyor. Peki ama neden? Yanıtı bulmak için haritaya bakmak yeterli
olacak:
Türkiye, Karadeniz ve Akdeniz
arasında Kafkasların, Ortadoğu’nun ve Merkez Asya’nın piyasalarına, enerji ve
hammadde kaynaklarına ulaşmak için yegane köprü konumunda ve Rus deniz
kuvvetlerinin Akdeniz’e ve ötesine geçmek için kullanmak zorunda kaldıkları
Boğazların sahibesi. Dünyanın en önemli enerji transfer merkezlerinden birisi
olarak, AB’ni Rus doğal gazından bağımsızlaştıracak »enerji çeşitliliğini«
olanaklı kılabilecek ve modernize edilmiş savaş aygıtıyla Ortadoğu’nun »yeniden
düzenlenmesinin« jandarmalığını yapabilecek bir NATO ülkesi. Özellikle F. Alman
silah tekellerinin yardımıyla semizlemiş olan Türk askerî-sınaî kompleksi, F.
Alman Silah İhracat Yönetmeliğinin etki alanında olmaması nedeniyle, yönetmeliğin
kısıtlamalarını aşmak isteyen silah tekellerinin en önemli yardımcısı. F. Alman
ürünleri için ucuz üretim mevkii olan Türkiye, aynı zamanda genç nüfusuyla
yüksek kâr vaat eden bir pazar. Ve Avrupa’yı »mülteci akınlarından« koruyan bir
tampon bölge.
Kısacası Türkiye, ABD’nin yanında
ve onunla rekabette dünya çapında »düzen kurucu güç« olmak ve dünya
piyasalarına, enerji ve hammadde kaynaklarına engelsiz ulaşmak isteyen F. Alman
emperyalizmi için, salt »silah kardeşi« olmaktan çok daha fazla stratejik öneme
sahip.
Elbette bu »kardeşler« arasında
ihtilaf olmayacağı anlamına gelmiyor. Görüldüğü kadarıyla F. Almanya, aynı
Obama yönetimi gibi, »Erdoğansız bir AKP« istiyor. Erdoğan’ın hükümranlık
haklarını AB’ne devretmek istememesi ve başına buyruk davranması, Batı’daki
Erdoğan karşıtı söylemin temel nedeni.
Ama ihtilaflar F. Alman ve Türk
egemenlerinin işbirliğine engel değil. Airbus tekeli TUSAŞ ile askerî uçak ve
Roketsan ile roket üretimine devam ederken, Rheinmetall silah mermileri
üretimini Makina Kimya Endüstrisi Kurumu ile ve Ethem Sancak’ın BMC’siyle de
zırhlı araç üretimini planlıyor. »Yerli ve de milli tankımız Altay«ın dizel
motorunu MTU Friedrichshafen verirken, 120 mm’lik top borusu Rheinmetall’den
gelecek.
Bu durumda F. Alman
emperyalizminin Türk egemenlerine »sempatisi« olmayacak da, ezilen halklara mı
olacak? Artık sevimsiz hâle gelen liberallerimizin ve AB’nden yardım bekleyen
güya »sol«cularımızın kulağına küpe olsun: Ne Avrupa’nın, ne de başka ülkelerin
egemenleri, Türkiye’deki sınıfdaşlarını yalnız bırakmazlar. Emperyalizmin
ipiyle kuyuya inilmez. Demokrasi, halkların kendi eseri olduğunda gerçek
olacaktır, gerisi ham hayaldir.