2 Eyl 2016

F. Alman emperyalizminin »sempatisi«

Türkiye aylardan beri F. Alman medyasının gündeminden düşmüyor. Yaklaşımların hayli çelişkili olduğu da gözden kaçmıyor. Çünkü F. Alman burjuva medyası ve politikacılar AKP rejimine, ama bilhassa Erdoğan’a son derece eleştirel yaklaşırlarken, F. Hükümet gerek pratiğiyle, gerekse de söylemleriyle »silah kardeşinin« yanında olduğunu gösteriyor. Aslında bu çelişki gibi görünen, bir çelişki değil, F. Alman emperyalizminin devlet aklının ifadesidir.

Merkel hükümeti, hem iç kamuoyuna »Türkiye’nin Kürt politikasından kaygı duyuyoruz« sinyalini veriyor, hem de TSK’nin İslamist çetelerle birlikte Suriye topraklarına girmesine »sempati« ile baktığını açıklıyor. Peki ama neden? Yanıtı bulmak için haritaya bakmak yeterli olacak:
Türkiye, Karadeniz ve Akdeniz arasında Kafkasların, Ortadoğu’nun ve Merkez Asya’nın piyasalarına, enerji ve hammadde kaynaklarına ulaşmak için yegane köprü konumunda ve Rus deniz kuvvetlerinin Akdeniz’e ve ötesine geçmek için kullanmak zorunda kaldıkları Boğazların sahibesi. Dünyanın en önemli enerji transfer merkezlerinden birisi olarak, AB’ni Rus doğal gazından bağımsızlaştıracak »enerji çeşitliliğini« olanaklı kılabilecek ve modernize edilmiş savaş aygıtıyla Ortadoğu’nun »yeniden düzenlenmesinin« jandarmalığını yapabilecek bir NATO ülkesi. Özellikle F. Alman silah tekellerinin yardımıyla semizlemiş olan Türk askerî-sınaî kompleksi, F. Alman Silah İhracat Yönetmeliğinin etki alanında olmaması nedeniyle, yönetmeliğin kısıtlamalarını aşmak isteyen silah tekellerinin en önemli yardımcısı. F. Alman ürünleri için ucuz üretim mevkii olan Türkiye, aynı zamanda genç nüfusuyla yüksek kâr vaat eden bir pazar. Ve Avrupa’yı »mülteci akınlarından« koruyan bir tampon bölge.
Kısacası Türkiye, ABD’nin yanında ve onunla rekabette dünya çapında »düzen kurucu güç« olmak ve dünya piyasalarına, enerji ve hammadde kaynaklarına engelsiz ulaşmak isteyen F. Alman emperyalizmi için, salt »silah kardeşi« olmaktan çok daha fazla stratejik öneme sahip.
Elbette bu »kardeşler« arasında ihtilaf olmayacağı anlamına gelmiyor. Görüldüğü kadarıyla F. Almanya, aynı Obama yönetimi gibi, »Erdoğansız bir AKP« istiyor. Erdoğan’ın hükümranlık haklarını AB’ne devretmek istememesi ve başına buyruk davranması, Batı’daki Erdoğan karşıtı söylemin temel nedeni.
Ama ihtilaflar F. Alman ve Türk egemenlerinin işbirliğine engel değil. Airbus tekeli TUSAŞ ile askerî uçak ve Roketsan ile roket üretimine devam ederken, Rheinmetall silah mermileri üretimini Makina Kimya Endüstrisi Kurumu ile ve Ethem Sancak’ın BMC’siyle de zırhlı araç üretimini planlıyor. »Yerli ve de milli tankımız Altay«ın dizel motorunu MTU Friedrichshafen verirken, 120 mm’lik top borusu Rheinmetall’den gelecek.

Bu durumda F. Alman emperyalizminin Türk egemenlerine »sempatisi« olmayacak da, ezilen halklara mı olacak? Artık sevimsiz hâle gelen liberallerimizin ve AB’nden yardım bekleyen güya »sol«cularımızın kulağına küpe olsun: Ne Avrupa’nın, ne de başka ülkelerin egemenleri, Türkiye’deki sınıfdaşlarını yalnız bırakmazlar. Emperyalizmin ipiyle kuyuya inilmez. Demokrasi, halkların kendi eseri olduğunda gerçek olacaktır, gerisi ham hayaldir.