PYD eşbaşkanı Salih Müslim’in »yakında
Kobanê’nin kurtuluşunu ilân edeceğiz« biçimindeki açıklaması, geniş kesimlerde
umutların yeşermesine neden oldu. Aslında umutların kaybolmaması için yeterince
neden var. Kobanê kantonunu oluşturan halkın direnişi, »21. Yüzyıl’ın Paris
Komünü« adını hak eden Rojava Devrimini dünya kamuoyunun gündemine oturttu,
dünya halklarının sempati ve dayanışma duygularını kamçıladı.
Hesaplarını Kobanê’nin kolayca düşeceği
üzerine kuran emperyalist güçlerin politikalarını altüst eden Rojava Devrimi,
ezilenler ve sömürülenlere »direnen, kazanır« gerçeğini gösterdi. Dahası,
Kobanê dünyadaki tüm devrimciler, sosyalistler ve komünistler için bir turnusol
hâline geldi. »Uluslararası Tugaylar« anlayışını, enternasyonalizmi ve komünist
tutarlılığı hem şahsında, hem de isminde bütünleştiren Suphi Nejat Ağırnaslı,
diğer adıyla Paramaz Kızılbaş yoldaş, kanı ile Komünist Manifesto’yu Rojava
topraklarına yazdı.
Artık tüm dünya şunu biliyor: Kobanê bir
milattır. Kobanê, DAİŞ çetelerince ele geçirilse bile düşmeyecektir. Kürt
halkının »her yer Kobanê, her yer direniş« şiarı iyi okunmalıdır. Ancak, Kobanê
DAİŞ çetelerinden kurtulunca, gene eski gündeme dönülebileceğini zannedenler,
fena yanılmaktadırlar. Asıl gürültü Kobanê’den sonra kopacak, Rojava’nın kaderi
bölgenin geleceğini belirleyecektir. Kobanê Kürt sorununun ta kendisi, özgürlük
ve kurtuluşun anahtarıdır.
Rojava, Türkiye’nin merkezinde bulunduğu
Ortadoğu coğrafyasının devrimci anlamda demokratikleşme koşullarına kavuştuğunu
müjdelemektedir. Bölgedeki tüm barış, demokrasi ve sosyalizm güçlerinin
kapitalist sömürü ve emperyalist stratejilere karşı mücadeleyi yükseltmeleri,
Türkiye’de ve Ortadoğu’da devrimci dönüşümlerin önünü açacaktır. Türkiye egemenleri
ve emperyalist güçler bu gerçeğin çok iyi farkındadırlar ve gelişmeleri ciddiye
almaktadırlar. Türkiye’de iç savaşın körüklemesinin, »Tampon« veya »Güvenli
Bölge« gerekçesiyle işgale hazırlanılmasının ve ABD’nin Kürt Özgürlük
hareketine »biat et« diye dayatmasının nedeni burada yatmaktadır.
Bu nedenle Türkiye’deki barış, demokrasi ve
sosyalizm güçlerine, ama bilhassa parlamentodaki Kürt siyasetine büyük
sorumluluklar düşmektedir. Kürtlerin parlamenter temsilcileri, »sokağı«
ehlileşme olarak anlaşılabilecek adımlardan imtina etmeli, yeniden ortaya çıkan
isyan dinamiklerini doğru okumalıdırlar.
Türkiye egemenleri, Kürt sokağını »Kürt
polisleri« ile ehlileştirme ve kontrol altına alma çabasındadırlar. Böylesi bir
durumda rotayı kaybedenlerin kurulmuş olan tuzaklara düşmeleri büyük bir
olasılıktır. Kobanê burada da bir turnusol kâğıdıdır. Kobanê’ye Türkiye’den
verilebilecek en büyük destek, emperyalizmin işgalci politikalarını engelleme
ve Türkiye’deki işbirlikçi oligarşinin erkini geriletme görevini ciddiye almak
ve siyaseti bu görev temelinde şekillendirmektir. Devrim treni yola çıktı bile.
Şimdi önemli olan, treni tüm gücüyle ilerletmek, en ileri adımları atabilmek
için lokomotifin sıcaklığını artırmaktır. Halkın kendi eseri olan trenin rotası
bellidir. Bize düşen, bu rotayı kaybetmemektir.