5 Kasım
2016
Yarın Frankfurt kentinde HDK
Almanya Kuruluş Kongresi yapılıyor. Çeşitli kent ve bölgelerde gerçekleştirilen
kongreler sonrasında, Avrupa çapında ortaklaşmanın, yani HDK Avrupa’nın
kuruluşunun bir önceki durağı olacak bu kongre. Bugüne kadarki eylem
birlikleri, platformlar, meclisler gibi oluşumlarda elde edilen deneyimler
ışığında daha ileri bir adım olacağından şüphe yok. Her ne kadar bazı Türkiyeli
kurumlar »gözlemci« statüsünde kalmayı yeğleseler de, »kervan yolda dizilir«
mantığı ile genişlemeye çaba göstermek gerekecek.
HDK Almanya’nın, ardından HDK
Avrupa’nın oluşturulmasıyla Veysi Sarısözen’in geçen Çarşamba günkü yazısında
yaptığı »lobi faaliyetleri« önerilerini uygulayacak kurumlar ortaya çıkmış
olacak. Ancak Sarısözen’in »kapitalist lobilerin alternatifi olacak lobi
faaliyeti« salt »on metreye yirmi metrelik günlük duvar gazetesi« ile sınırlı
kalırsa, alışılagelmiş aksiyonizmden öteye gidemeyecektir.
Bu açıdan HDK Avrupa’nın ana
fikrini anımsatmakta yarar var: Yerel, bölgesel ve ülke meclisleriyle HDK
Avrupa, Türkiye’deki HDK’nin bir kopyasından ibaret olmamalıdır. Bir kere
mücadelede ortaklaşmanın sağlanabilmesi, yani gençlerin ve genç kalanların
örgütlenebilmesi için, HDK Avrupa’nın göçmenlik ve mültecilikten kaynaklanan
sorunları ele almalı, insanların kendilerini bulabilecekleri ve aynı zamanda
gündelik sorunlarının çözümünde destek alabilecekleri merkezlerin birliği
olmalı, canlı bir organizma gibi kök salmalıdır.
HDK Avrupa’nın taşıyıcı ikinci
ayağı elbette Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci-demokratik güçlerin, emek
hareketinin mücadeleleriyle olan dayanışmayı örmek, Avrupa demokratik kamuoyunu
aydınlatmak, Avrupa’daki devrimci-demokratik güçlerin desteğini örgütlemek ve
hükümetlere baskı uygulamaktır.
Ve bunları tamamlayan üçüncü ayak
ise, Avrupa çapında ve yaşanılan ülkelerde verilen emek, demokrasi, barış
mücadelelerinin organik parçası olmak, yerelden AB düzeyine her mücadele
alanında Avrupalı devrimci-demokrat güçlerle birlikte siyasete müdahale etmektir.
Bilhassa bu ayak güdük kaldığında, diğer ayakların hiç bir işlevi kalmaz.
AB ve üyeleri, emperyalist güçler
olarak, en az bölge despotları kadar, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’daki
yangınların sorumlularıdırlar. Avrupa hükümetlerinden, örneğin AKP’ye karşı
destek beklemek gerçekçi değildir. Aksine, bu hükümetler ve işbirlikçileri
Avrupa ve bölgemizdeki ezilen ve sömürülenlerin stratejik sınıf
düşmanlarıdırlar. Aynı zamanda yaşanılan ülkelerde sosyal kıyım
politikalarının, emek sömürüsünün, militarizmin, ırkçılığın yaygınlaşmasının
baş sorumlusudurlar.
O nedenle »yeni bir durum« söz
konusu değildir ve »yeni yöntemlere« de ihtiyaç yoktur. Bilinen, ama
liberalizmin etkisiyle uzaklaşılan sınıf mücadelesidir her zaman belirleyici
olan. HDK bileşenlerinin ve temsil edilen kesimlerin ezici çoğunluğunun
sınıfsal çıkarları çok açık olarak HDK Avrupa’nın üç ayağıyla antikapitalist ve
antiemperyalist olmasını gerekli kılmaktadır. İşte o zaman yapılacak olan lobi
çalışmaları halkları birleştiren ve kapitalist lobilerin alternatifi olan
faaliyetler hâline gelecektir.