12 Kasım
2016
Başkanlık seçimlerinde H.
Clinton’un seçileceğini öngören tüm tahminler yanıldı – bu satırların yazarı
da. Şimdi ise sosyal medyadan burjuva medyasına felaket senaryoları yazılıyor,
işçi sınıfının »faşizmi tercih ettiği«, »cahillerin saltanatının kurulduğu«
veya »ABD dış politikasında belirsizliğin arttığı« iddia ediliyor. Kimi naif
Kürt miliyetçisi ise, Trump’ın »Kürtlere yardım edeceği« hayallerine kapılıyor.
Öncelikle »işçi sınıfı faşizmi
seçti« safsatasını ele alalım: Faşizmin ana taşıyıcısı, dünyanın her tarafında
refah şovenisti, korkak küçük burjuva katmanlardır. Trump’ı seçenlerin ana
kütlesini bu katmanların oluşturduğunu seçmen analizleri gösteriyor. Ama bu
aynı zamanda egemen blokun her zaman her istediği sonucu alamayacağını da
kanıtlıyor. Gerçek alternatifin olmadığı hâllerde, ki Clinton sosyal bir
alternatif değildi, demagoglar öne geçer. Ancak her halükârda, bu da
kapitalizmin yasallığıdır, seçmenlerin değil, egemen sınıfın çıkarları
belirleyici olur. Yani Trump, alt yapı yatırımları gibi bazı kırıntılarla
seçmeninin gönlünü »hoş«tutsa da, burjuvazinin çıkarlarını kollayacaktır. Bu da
halk kitlelerinin çıkarına değildir.
Egemen blok, Neoconlar ile
»liberal müdahalecilerin« ortaklığı altında Clinton’a oynadı, çünkü dış
politikadaki saldırganlığa böyle ivme kazandırmayı umuyordu. Şimdi ise bu
saldırganlığı Trump yönetimi altında farklı yollardan geliştirmek zorundalar.
Trump, belirli sermaye fraksiyonları için »daha kârlı« olacak. Seçim akşamı Dow
Jones İndeksi göklere çıktı, ilaç tekellerinin, banka ve silah tekellerinin
hisse senetleri tavan yaptı. Avrupalı otomotiv tekelleri ise borsada düşüşler
yaşadılar. Klasik sanayi branşlarında canlanma yaşanacağı açık.
Trump, F. Alman emperyalizminin
favorize ettiği serbest ticaret antlaşmalarını ABD lehine değiştireceğini,
gümrükleri artırarak ABD ekonomisini koruma altına alacağını ve
müttefiklerinden kendi savunmalarına daha fazla bütçe ayırmalarını isteyeceğini
deklare etmişti. İşte Trump’ın seçilmesinin ardından F. Almanya ve Fransa’dan
verilen hoşnutsuzluk sinyallerinin asıl nedeni bu deklarasyondur. Avrupalı
tekeller ABD piyasasında ciro kaybına hazırlanırlarken, AB’nin emperyalist
güçleri istemedikleri bu sonu dünya gücü olma planları için bir fırsata
çevirmek istiyorlar. F. Savunma Bakanı von der Leyen neredeyse her saat çıktığı
TV programlarında, Avrupa’nın »kendine ait askerî gücünü oluşturmasının
ivediliğini«, ABD ile »eşit göz hizasında« görüşebilmek için »uluslararası
alanda daha fazla sorumluluk üstlenilmesinin gerekliliği« vurguladı. Hollande,
Juncker ve bilumum AB’li elitler de aynı vurguyu yapmaya devam ediyorlar.
Bu açıdan Trump’ın seçilmesinin
Avrupa’nın daha da militaristleştirilmesine yol açacağı ve emperyalist güçler
arasındaki çelişkilerin derinleşeceği söylenebilir. Trump’ın gölgesi, sadece
Avrupa’yı değil, tüm dünyayı karanlıklaştıracak.
Trump’ın »Kürt sevgisine«
gelince; kimse kendini kandırmamalı. Trump, Kürtlerin veya Türklerin değil,
temsil ettiği sermaye kesimlerinin çıkarlarına göre kararlar alacak. O ya da bu
tarafın lehineymiş gibi görünen adımlar, özünde ABD emperyalizmine yarayacak.
Kısacası: emperyalizme güven olmaz! Trump’a da!