Almanya basını Ukranya Parlamentosu’ndaki yumurta savaşını manşetlere taşırken, geçen hafta Rusya ve Ukranya başbakanlarının Soçi kentindeki buluşmasına nedense pek fazla ilgi göstermedi. Hoş, dokunmazlık zırhı kazanıp, devlet ihalelerinden bolca pay almak için parlamenter olan onlarca milyarderin üye olduğu ve diğer adı »Milyarderler Parlamentosu« olan Ukranya Parlamentosu’ndaki yumurta savaşı, Ukranyalı egemenlerin temsilî demokrasiden ne anladıklarını göstermesi açısından haber değeri taşıyordu elbette, ama Rusya başbakanı Putin’in Ukranyalı meslektaşına yaptığı teklif te pek yabana alınacak cinsten değil.
Ukranya başbakanı Asarow ve delegasyon üyeleri, televizyondaki haberlerden görebildiğim kadarıyla, Putin’in teklifine hayli şaşırmışlardı. Çünkü Putin, Ukranya’daki AB ve NATO taraftarlarının »egemenlik meselesi« olarak gördükleri devlet tekeli Naftogas Ukrainy’yi Rus enerji devi Gasprom ile birleştirme önerisinde bulundu. Ukranya hükümetinin Rus donanmasına Sivastopol Limanı’nı 2042’ye kadar kullanma iznini verdikten sonra yapılan bu hamle, doğal olarak bağımsız (!) bir ülke için kolay yutulacak bir lokma değil.
Rusya açısından bu teklifin avantajları çok fazla. Naftogas Ukrainy tekeli, toplam 170 bin çalışanı ile sadece bölgedeki en önemli iktisadî kuruluş değil, aynı zamanda doğalgaz boru hatları ve devasa depoları ile Avrupa’ya yönelik doğalgaz transferi açısından merkezî önem taşıyan bir enerji şirketi. Toplam 38.200 km’lik doğalgaz boru hattına sahip olan tekel, Rusya’nın Batı Avrupa’ya aktardığı doğalgazın yüzde seksenini kontrol ediyor. Bununla birlikte, yaz aylarında doldurulan 13 devasa doğalgaz deposu ile Batı Avrupa’nın kışlık rezervlerini karşılıyor.
Bu nedenlerle Naftogas Ukrainy, Ukranya egemenlerinin Rusya’ya karşı ellerinde tuttukları en önemli silah olarak görülmekte. 2009 Ocak’ında iki ülke arasında vuku bulan »fiyat savaşı«, bu silahın nasıl kullanıldığını gösterdi: bir kaç hafta içerisinde Rus tekeli Gasprom milyarlarca Dolarlık zarar yaparken, doğalgaz tedarik edemeyen bazı Avrupa kentleri ısınma sorunları yaşadılar.
Rusya, Ukranya silahının etkisinin bilincinde, ancak teklifini başka iki silahla güçlendirmekten de geri durmuyor: birisi, Baltık Denizi’nden Almanya’ya doğalgaz götürecek olan »Nord Stream« boru hattı, diğeri de Karadeniz’den geçecek olan »South Stream« boru hattı. Her iki hat da çalışmaya başladığında, doğalgaz nakliyatı Ukranya topraklarına girmeden gerçekleştirilecek. Bu durumda Ukranya’nın elindeki silah, yani doğalgaz akımını durdurma tehditi boşa çıkacak. Diğer taraftan Gasprom, yeni boru hatları çalışmaya başladığında Ukranya’dan geçen doğalgaz nakliyatının azaltılabileceğini açıkladı. Uzmanlar, bu açıklamanın tam Putin – Asarow görüşmesi öncesinde yapılmasının, Rusya’nın Ukranya üzerinde uyguladığı baskıyı artırma amacını taşıdığı yorumunu yapıyorlar, ki ben de aynı görüşteyim. Gasprom’un Ukranya üzerinden naklettiği doğalgaz hacmini azaltması bile tek başına, zaten ekonomik dar boğazla boğuşan Ukranya hükümeti için ciddiye alınması gereken bir tehlike. Çünkü Ukranya hem transit ücretlerinden olacak, hem de halkın geniş kesimlerinin ısınması için düşük ücretli doğalgaz verme olanağını kaybedecek.
Açıkcası Rusya’nın bu hamlesi Ukranya’yı zor bir karar verme sürecine sokuyor. Putin, iki doğalgaz tekelinin birleşmesinin, Nord Stream ve South Stream boru hatlarına rağmen Ukranya’nın elindeki boru hatlarının kullanılmasının »tek garantisi« olduğunu söyledi. Ukranya hükümeti henüz teklife yanıt vermiş değil. Her ne kadar AB taraftarı muhalefet, teklifi »ahlâksız teklif« olarak nitelendirse de, onlar da pek fazla manevra yapma olanağının olmadığının bilincinde. Kısacası, Rusya, komşusu (!) Ukranya’yı »yuvaya döndürmek« için her tarafından kuşatmış durumda. İki taraf da Ukranya’nın yumuşak karnının doğalgaz nakliyatı olduğunun bilincinde. Şimdi hamle sırası Ukranya’da. Ukranya başkanı Janukoviç, Putin’den »Ukranya’yı askerî korumamız altına alalım« teklifi gelmeden yanıt vermek zorunda. Çünkü hükümetinin »Valilik Hükümeti« hâline dönüşmesinden önceki son adım, Rusya’nın askerî koruması altına girmek olacak.
Kıssadan hisse; artık emperyalistler klasik yöntemlere başvurmak zorunda değiller. Hegemonyaları altına alacakları ülkeleri borçlandırmaları ve doğrudan ekonomik bağımlılık altına almaları yeterli. Gerisi zaten kendiliğinden geliyor.