Bugünkü gazeteleri okuyanlar, Almanya’nın göçmen politikasında »devrim« yaptığını sanarlar. Baksanıza, Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Christian Wulff, Hamburg’lu hukukçu »işletmeci« Aygül Özkan’ı eyaletin Sosyal İşler Bakanı yaptı diye bir bayram havası esiyor ki, sormayın gitsin.
Elbette, göçmen kökenli bir kadının Almanya’da sorumlu bir makama – eh artık nihayet – getirilmiş olması, pek gündelik bir haber değil. Hele hele ırkçı yaklaşımların ve kurumsal ayırımcılığın devlet politikası olarak kökleştiği bir ülkede.
Ancak, hıristiyan demokrat Aygül hanım eyalet bakanı oldu diye, Almanya’nın »göçmen politikasında devrim« yaptığı sonucuna varmak fazlasıyla naif bir düşünce olur. Almanya’daki – göçmenler konusunda habercilik sicili pek temiz olmayan – yaygın medya tarafından bu ifade edilirse de, asıl gerçeklerin üstünü örtmeye yarayan bir söylemden ibaret olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
Öncelikle Aygül hanım Alman vatandaşı. Yani, kendisinden öyle fazla farkı olmayan ve toplumun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan diğer göçmenler gibi en temel hak ve özgürlüklerinden mahrum değil. Kısacası, benim gibi imtiyazlı bir göçmen. Ayrıca muhafazakâr – yani üyesi olduğu partinin ırkçı ve ayırımcı politikalarını onaylayan bir politikacı. Makamında da partisinin belirlediği ırkçı ve ayırımcı politikaları aynen uygulamaya devam edeceği haydi haydi olası. Sonuçta kökeni değil, politikasıdır önemli olan.
Diğer taraftan politik bir oyunun piyonu, yani Aygül hanımın bakanlığa getirilmesi bir dahaki genel seçimlerde Şansölye Angela Merkel’in karşısına rakip olarak çıkması beklenen Christian Wulff’un parti içi manevralarda kullandığı bir araç. Wulff, »taşradan« merkeze taşınmak için »çağdaş«, liberal ve hoşgörülü bir politikacı resmini çizmek istiyor. Merkel’in başında bulunduğu koalisyonun iç politikadaki zayıflığı göz önünde bulundurulursa, yeni bir aday arandığında yıldızı parlayan Wulff akla gelebilecek ilk isim konumuna yükseldi.
Wulff’un manevrasını yorumlayan FAZ gazetesi şimdiden Merkel’e öneride bulunuyor: »Eğer rakip olmasını istemiyorsan, Wulff’a bir sonraki seçimlerde Federal Cumhurbaşkanlığı’nı öner. Hem, liberal ve ›Almanya Türkleri’nin‹ de Cumhurbaşkanı olacak bir isim, işini kolaylaştıracaktır«.
Kısacası, Almanya’da politik kariyer hesapları yapan göçmen kökenliler, sahip olduklarını sandıkları »göçmenlik jokerinin« sonuçta başkalarının kariyer basamakları hâline gelebiceğini unutmamalıdırlar. Hem şöyle bir etrafa bakmalıdırlar: göçmen kökenli Alman parti başkanlarının, Fransa ve Belçika’daki göçmen kökenli bakanların ve diğer siyasetçilerin hep kafalarını tosladıkları sınırlara. Vallaha bana kalırsa, neoliberal ve muhafazakâr politikanın, kurumsallaşmış ırkçılığın çarkları için makina yağı olmaktansa, bu dişli çarklar arasındaki kum tanecikleri olmaya çalışmak kendilerinin de yararına olacaktır.
Benden söylemesi.