»Current Biology« dergisinin bildirdiğine göre Mannheim kentindeki Ruhî Sağlık Merkez Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalarda, ender rastlanan bir gen eksikliğinin, tıbbî tanımıyla »Williams-Beuren-Sendromü«nün, insanların yabancılardan korkusunu yok etmekteymiş. Bu sendromü taşıyan insanlar, karşılarındaki insanlara etnik veya dinsel kökenlerine bakmadan tamamiyle eşit muamele gösteriyorlarmış.
Araştırmacılar, 16 yaşındaki yirmi genç insanla yaptıkları araştırmada, bu sendromü taşıyanların, aynı sosyal kökenden gelen diğer »sağlıklı« gençlere nazaran, hiç bir etnik ayrım yapmadıklarını tespit etmişler. Enstitünün sözcülerinden Andreas Meyer-Lindenberg, merkez beyinde bir gen eksikliği nedeniyle meydana gelen bir işlev eksikliğinin sosyal korkunun ortaya çıkmasını engellediğini belirtiyor. Araştırmacılara göre, yabancı korkusu, yani ırkçılığa yol açabilen ksenofobi beynin bu merkezinde oluşuyor.
Irkçılığın ve ayırımcılığın çağımızın vebası gibi boy gösterdiği bir dönemde, insanın aklına olur olmaz düşünceler geliyor. Hani antiırkçı mücadelenin artık genetikçilerin yardımıyla başarıya kavuşması söz konusu olabilir mi diye. Hoş, gen eksikliği kalıtımsal bir sorun, ama gene de insan düşünmeden edemiyor: »yahu şu ırkçıları bir gen tedavisinden geçirsek nasıl olur?« diye. Yoksa bu şekilde de bir nevî ırkçılık mı yapılmış olur?
Haber ilginç, ilginç olmasına da, biz gene klasik yöntemlerle antiırkçılığa devam edelim. Doğal olanı da bu herhalde...