Şaka falan değil. Yapılan öneri magazin basınında yer alsa, önemsemezdim bile. Ama Frankfurter Allgemeine Zeitung veya Süddeutsche Zeitung gibi Almanya’nın önde gelen gazeteleri bile ciddî ciddî bu öneriyi sayfalarına taşıdıklarına göre, dikkate değer bir haber.
Fribourg Üniversitesi’nde Malî İktisat Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Reiner Eichenberger ile asistanı David Stadelmann’ın önerileri şöyle: Yunanistan, karşı karşıya bulunduğu malî kriz nedeniyle malî piyasalardan para bulmakta zorlanıyor. Bu nedenle Yunanistan Merkez Bankası’nın arz ettiği devlet tahvillerine verilen faizler yükseliyor. Bu da Yunanistan’ın krizi finanse etmesini güçlendiriyor. Yunanistan bugün itibariyle 10 yıllık devlet kredileri için ortalama yüzde 6,5 faiz ödemek zorunda. Almanya ise ekonomik gücü nedeniyle borç para aldığında ortalama yüzde 3,2 faiz ödüyor. Akıllı uzmanlarımız bu nedenle Almanya’nın Yunanistan yerine borç almasını ve bu parayı Yunanistan’a örneğin yüzde 6 ile kredi olarak vermesini öneriyorlar.
Cin fikirli öğretim üyelerimiz, Almanya’nın bu şekilde kendi politikaları sonucunda iflasın eşiğine getirdikleri Yunanistan’dan yılda yüzde 3 civarında para kazanabileceğini ve bu »ticaretin« normal bir işlem olduğunu, Yunanistan’ı iflastan kurtaracakları için de faiz gelirinin »az bile olduğunu« söylüyorlar.
Tabii ticarî kâr önerinin bir bölümü. Asıl olay şu: Almanya, Yunanistan’ı iflastan kurtarmak için »riziko« altına gireceğinden ve Yunan yöneticiler ülkeyi iflasın eşiğine getirerek »beceriksizliklerini kanıtladıklarından«, Alman politikacıların ve malî uzmanlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaları gerekiyormuş! Eh Almanya da para işinde ustalığını çoktan kanıtladığından ve Yunan halkı kendi beceriksiz politikacıların »ah ne kadar bezdiklerinden«, Almanya’nın ülke yönetimini eline geçirmesine Yunanlılar karşı çıkmazmış
Hem bu zaten tarihte de görülmüş. Neymiş? 19. Yüzyıl’da Bavyera Kralı I. Ludwig’in oğlu Otto Friedrich Ludwig von Wittelsbach, Yunan kralı Ioannis Kapodistras’ın cinayete kurban gitmesinden sonra ortaya çıkan iktidar boşluğunu »başarıyla« doldurmuş. I.Ludwig’in paralarıyla refaha kavuşan Yunan halkı, Alman yatırımları, Alman yasaları ve yönetmelikleriyle »çağdaş Yunanistan’ı« kuran Almanlara hâlâ minnettarmış.
Yunanistan’ı bugünkü durumundan kurtarmak için, Yunanistan’ın yurt içi GSMH’nın yüzde onuna eşit olan 30 milyar Avro yeterli olup, kısa ve orta vadede Yunanistan’ın malî dar boğazını açıp, gerekli olan yatırımları sağlayabilirmiş. Almanya içinse 30 milyar Avro, ülkenin iktisadî gücünün sadece yüzde birine eşit olduğundan, Almanya’nın gireceği riziko önemsiz derecedeymiş.
Bu nedenle Almanya şimdiye kadar sürdürdüğü çekingen politikalarını terk etmeli ve kâr yapacağını bilerek, Yunanistan’da angaje olmaya başlamalıymış. Zaten her tarafın kazanacağı bu durum, yani yeni dilde »Win and win situation« zor durumda olan başka ülkelere de örnek olabilirmiş. Sadece 20 milyarlık bir »yardım« Almanya’ya en azından 650 milyon Avro kazandıracağından ve Almanya’nın ülke yönetimine çıkacağı »destek« ile yönetim zaafiyeti ortadan kalkacağından, alan memnun, veren memnun olurmuş.
Uyanık proflar, Yunanistan’ın, Türkiye’nin yanısıra Almanya’dan en fazla silah alan ülke olduğunu da biliyorlar elbet. Eh, bir de yönetime el koydun mu, Alman tekelleri için rekabetin olmadığı bir Pazar ortaya çıkacak. Bundan iyisi mi olur? Ha, buna emperyalizm deniyormuş. Densin canım, Javier Solana’nın dediği gibi »AB iyi emperyalizm« değilmiydi? Hem yönetimde ha işbirlikçiler olmuş, ha asiller, bundan sonra ne fark eder ki? Hani bilinir hikâyedir: Adam kadına tecavüz ediyormuş. Kadın da gücü yetmediğinden çaresizce çırpınıyormuş. Adam da demiş ki: »yahu kurtulamayacaksın, bari zevk almayı dene«. Öneri biraz buna benzemiyor mu?