Kan, gözyaşı, ölüm ve yıkım dolu
bir yılı daha geride bırakıyoruz, yitirdiğimiz onca canın acısını
dindirememişken henüz. Gelen gideni aratacak kaygısıyla 2017’ye bakıyor, savaş
ateşinin, kanser hücreleri misali, her yeri çürüteceği düşüncesiyle
ürperiyoruz. Hiç şüphe yok; karanlık, hem de kapkaranlık zamanlardan geçiyor,
kan denizlerinde boğuşuyoruz. Haramilerin saltanatı ebediyen sürecekmiş gibi
görünüyor gözümüze. Korku ve nefretin etrafımızı sardığı bugünlerde, körüklenen
kör düşmanlıkların zehirli atmosferinin hakim olduğu derin kuyularda gibi
hissediyoruz kendimizi.
31 Ara 2016
Savaş Avrupa’da!
Artık hiç şüphe yok: savaş
Avrupa’da! İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında »barış coğrafyası« olduğu
iddia edilen Avrupa, emperyalist yayılmacılığın ve kapitalist sömürünün
sonuçlarını artık doğrudan kendi merkezlerinde yaşamaya başladı. Paris’te,
Nice’de, Zürih’te veya Berlin’de terör eylemlerini kimin, hangi örgüt adına
gerçekleştirdiği önemli değildir. Önemli olan, bu terör eylemlerine yol açan
nedenlerdir. Terör eylemi bir sonuçtur ve nedeni ortadan kaldırılmadan son
bulmayacaktır.
10 Ara 2016
Merkel sağ popülizme mi kayıyor?
Dikkatli okur hemen, »ne zaman
uzaklaştı ki?« diyecektir. Dünyanın her kapitalist ülkesinde olduğu gibi,
sermaye ve siyasî temsilcileri ne zaman krizlerle karşı karşıya kalsalar, can
simidi olarak gördükleri milliyetçi ve ayrımcı söyleme sarılırlar. Sınıflı
toplumların kaçınılmaz gerçeği olan toplumsal bölünmüşlük ve küçük burjuva
katmanların korkak ruh hâli, her defasında toplumsal, iktisadî ve siyasî
sorunların gerçek nedenlerinin üstünü örtmeye, asıl sorumlular olan egemen
sınıfları kurtarmaya yarayan liyakatli araçlardır.
5 Ara 2016
ABD Seçimleri: Brexit’in ardından ikinci darbe mi?
Tüm öngörüler yanlış çıktı. Bu
satırların yazarı da beklentisinde yanıldı. Anketler Hillary Clinton’un
kazanacağını öngörüyordu ve »şeytanlaştırılmış« Donald Trump’ın şansı
olmadığını iddia ediyorlardı. Ancak, nasıl Brexit kararı konusunda öngörülenin
tersi olduysa, ABD başkanlık seçimlerinde de Clinton yerine Trump seçildi.
Seçimin hemen sonrasında ise gene bazı iddialar ileri sürülmekte: »kızgın beyaz
işçi sınıfı faşizmi seçti«; »eğitimsiz kesimler ABD’nin ve dolayısıyla dünyanın
geleceğini tehlikeye attılar«; »dünya şokta«, »ABD’ne artık güvenilemeyecek«
vs. Bu iddiaların ve tespitlerin de yanılgı olduklarını söylemek mümkün. En
başta, »kızgın beyaz işçi sınıfının faşizmi seçmiş« olduğu iddiasının, 1933
Almanya’sı için ileri sürülenlerde olduğu gibi, bir efsaneden ibaret olduğunu
vurgulamak gerekiyor. Faşizm her zaman güçlü olanlara karşı çıkmak yerine, kriz
dönemlerinde daha yoksul olanlara tekme atan küçük burjuva orta katmanlar
tarafından taşınır. Yoksullaşma korkuları, refah şovenizmi ve toplumsal
bölünmedir, küçük burjuva orta katmanları ırkçılaştıran, faşistleştiren ve
ayrımcı söylemlerin peşinden gitmesini sağlayan. ABD başkanlık seçimleri
sonuçları Trump’ın en fazla oyu gelir düzeyi ortalamanın üzerinde olan
kesimlerden aldığını gösteriyor. Yoksullar, düşük gelirlilerden değil. Bu
gerçek, işçi sınıfının »faşizmi seçtiği« iddiasını baştan çürütüyor.
26 Kas 2016
Kıymet-i harbiyesi olmayan işler
Erdoğan haklı: AP’nun aldığı
müzakereleri dondurma kararının herhangi bir kıymet-i harbiyesi yok. Aslına
bakılırsa alınan »karar« AB Komisyonuna yönelik bir öneri, yani Komisyonun
alacağı kararlar için bağlayıcı değil. Gene de siyasî değeri iki taraf için
yüksek. AKP rejimi bağlayıcılığı olmayan parlamento önerisini, »Avrupa bizi
istemiyor« retoriği ile AB’ni günah keçisi gösterip, kendi çıkarlarını kollamak
ve asıl ihtilafların üstünü örtmek için kullanacak. F. Alman emperyalizminin
patronajı altındaki AB ise, öneriyi yeni bir »şartlı rehin« olarak AKP rejimine
yönelik dayatmalarını güçlendirmek için kullanacak ve aynı zamanda Türkiye’deki
diktatörlük sürecine karşı tepki gösteren Avrupa demokratik kamuoyunu
»demokratikleşme için yaptırımlar« görüntüsüyle rahatlatacak, AKP ile işbirliği
nedeniyle AB hükümetlerine yönelik tepkileri zararsız bir yöne kanalize
edebilecek.
18 Kas 2016
Çelişkiler derinleşiyor
ABD Başkanlık Seçiminin
sonuçları, emperyalist güçler arasındaki çelişkileri derinleştirmeye devam
ediyor. Bununla birlikte, F. Alman emperyalizmi Avrupa’yı giderek daha iyi
kontrolü altına alma ve »düzen kurucu dünya gücü« seviyesine yükselme
planlarına ivme katıyor. Emperyalist güçler arasında karmaşıklaşarak büyüyen,
örtüşen ve çelişen çıkarlar yumağı, eşik ülkelerindeki işbirlikçi rejimleri »ya
ABD, ya F. Almanya« ikilemine zorluyor. Bu durum aynı zamanda eşik
ülkelerindeki güç ilişkilerini sarsıyor ve işbirlikçi rejimleri, iktidarlarını
daha otoriter, hatta faşizan yöntemlerle güvence altına alma arayışlarına
itiyor.
14 Kas 2016
Şimdi ne yapmalı?
Tahmin edildiği gibi 12 Kasım
Köln mitinginin yol açtığı tartışmaların harareti düşmüyor. Bugün
yayınladığımız »12 Kasım mitingi ve Öcalan bayrakları« başlıklı yazının okunma
sayıları ve yapılan yorumlar, kanayan bir yaraya parmak bastığımızı kanıtlıyor.
Bu durum, Alevi olsun olmasın, bir çok devrimci-demokrat insanı
kaygılandırıyor, Alevi ve Kürt düşmanı provokasyonların tehlikesini artırıyor
ve soğukkanlı, esasa yönelik tartışmayı zorluyor. O nedenle şimdi »ne yapmalı«
sorusuna yanıt aramak gerekiyor.
12 Kasım mitingi ve Öcalan bayrakları
AABF’nin »öncülüğünde« düzenlenen
12 Kasım 2016 Köln mitingi eteklerdeki taşların düşürülmesine vesile oldu. O
açıdan »hayırlı« bir sonucu var diyebiliriz. Miting önümüzdeki dönemde daha
geniş tartışmalara yol açacaktır, ancak sorunu sadece »bir kaç yönetici« veya
»kendini bilmez gençlerin bayrak ısrarı« çerçevesinde bırakırsak, asıl
meselenin gün yüzüne çıkmasına yardımcı olamayız. O nedenle yol ayrımına
gelinen bugünde bazı soruları açıkça sormak ve net yanıtlar vermek
gerekmektedir.
Brexit sonrası AB’nin geleceği üzerine
Britanya halkları sağ popülist ve ırkçı
söylemlerin zirve yaptığı bir tartışma sürecinden sonra AB üyeliğinden
çıkılması lehine oy kullandılar. Burjuva medyası bu sonucu »milliyetçiliğin«
bir zaferi olarak eleştirdi. Avrupa’nın reformist solu ise, çoktan neoliberal
cephenin parçası olan sosyaldemokrasi ile aynı çizgide, Britanya’nın AB’nden
çıkmasının »sosyal Avrupa« mücadelesini zayıflatacağını iddia ediyor. Hatta
burjuvazinin demagojik söylemi olan »Britanya’nın ayrılması İslam düşmanı,
ırkçı, milliyetçi ve aşılmış olan ulus devletçi yaklaşımların sonucudur«
safsatasını tekrarlıyor.
»15 Temmuz« ve Avrupa
Darbe girişimi ve sonrasına
Avrupalı emperyalist güçlerin yaklaşımı
Eylül 2016 itibariyle azalmış olsa da, son
aylarda Avrupa’daki burjuva medyası neredeyse her gün Türkiye ile yatıp
kalkıyor, manşetlerinde sürekli Türkiye ile ilgili haberler yer alıyor, hatta
kimi günler iki veya üç haber aynı anda sayfalarda ve ekranlarda yer buluyordu.
Görünüşte burjuva medyasının AKP rejimini ve bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
hedef tahtasına oturtuyordu. Özellikle F. Almanya’daki burjuva medyası
Türkiye’deki gelişmelere son derece sert eleştirilerle yaklaşıyor, ama aynı
zamanda da Türkiye’nin oynadığı »anahtar role« dikkat çekiyordu. Siyaset
arenasında da benzer bir durum söz konusu. Bugün dahi Avrupa’nın çeşitli
ülkelerinin yöneticileri AKP hükümetini eleştiriyor, uygulamalarının
»demokrasiye zarar verdiğini« söylüyor, Erdoğan’ın »diktatörleştiğine« dikkat
çekiyorlar.
Trump’ın gölgesi
12 Kasım
2016
Başkanlık seçimlerinde H.
Clinton’un seçileceğini öngören tüm tahminler yanıldı – bu satırların yazarı
da. Şimdi ise sosyal medyadan burjuva medyasına felaket senaryoları yazılıyor,
işçi sınıfının »faşizmi tercih ettiği«, »cahillerin saltanatının kurulduğu«
veya »ABD dış politikasında belirsizliğin arttığı« iddia ediliyor. Kimi naif
Kürt miliyetçisi ise, Trump’ın »Kürtlere yardım edeceği« hayallerine kapılıyor.
HDK Almanya
5 Kasım
2016
Yarın Frankfurt kentinde HDK
Almanya Kuruluş Kongresi yapılıyor. Çeşitli kent ve bölgelerde gerçekleştirilen
kongreler sonrasında, Avrupa çapında ortaklaşmanın, yani HDK Avrupa’nın
kuruluşunun bir önceki durağı olacak bu kongre. Bugüne kadarki eylem
birlikleri, platformlar, meclisler gibi oluşumlarda elde edilen deneyimler
ışığında daha ileri bir adım olacağından şüphe yok. Her ne kadar bazı Türkiyeli
kurumlar »gözlemci« statüsünde kalmayı yeğleseler de, »kervan yolda dizilir«
mantığı ile genişlemeye çaba göstermek gerekecek.
28 Eki 2016
»Cihatçı Enternasyonal«
Uluslararası ilişkiler uzmanı ve
F. Alman barış hareketinin önde gelen isimlerinden Werner Ruf hoca, uzun
zamandır bir »Cihatçı Enternasyonal« oluştuğuna ve bu yapının emperyalist
müdahalelerle daha da güçlendirildiğine dikkat çekiyor. Ve devrimci güçleri,
özgürlük hareketlerini uyarıyor: »Musul düşse bile, bataklık kurutulmuş
sayılmaz!«.
21 Eki 2016
Hillary Clinton’un gölgesi altında...
Burjuva basınında yer alan
yorumlara bakılırsa, Hillary Rodham Clinton’un ABD başkanı seçilmesinin önünde
hiç bir engel kalmadı. F. Almanya’nın en muhafazakâr kesimleri bile, ırkçı
yaklaşımları, militarist saldırganlığı ve sermaye yanlısı politikalarıyla
kendilerine çok yakın olan Donald Trump’ın yenilmesini istiyorlar. Sanki tüm
burjuva güçleri, hatta önde gelen Cumhuriyetçiler dahi, Cumhuriyetçi Parti’nin
başarısız olması için birleşmişler gibi. Neden acaba?
8 Eki 2016
Avrupa’nın militarize sınır koruması
Geçen Perşembe günü, kısa adıyla
»Frontex« olarak tanınan »Avrupa Sınır ve Sahil Güvenliği« kurumu yeni
sorumluluklarıyla güçlendirilerek yeni görevine başladı. Aslına bakılırsa
kurumun adını »Avrupa göçmenler ve mültecilerle mücadele ve geri püskürtme
kurumu« olarak değiştirseler, çok daha dürüst olurlardı. Çünkü buradaki temel
amaç, AB politikalarının militaristleştirilmesinin yanı sıra, Avrupa’yı
dünyanın lanetlilerinden korumak, görünmez duvarları daha da yükseltmek, refah
şovenizmiyle zehirlenmiş müreffeh Avrupa toplumlarını yoksul akınlarından
koruyor görünmek. Frontex bundan itibaren sadece sınırları »korumayacak«, aynı
zamanda sınır dışı etme işlemlerini »gerekli görülen her araçla« yapabilecek.
23 Eyl 2016
»Fırat Kalkanı«, cihatçılar ve F. Alman yardımı
F. Almanya-Türkiye
ilişkilerindeki »limonî« durum kimi liberal görüşe göre, F. Almanya’nın
»Erdoğan karşıtlığı« ile alakalı ve bu nedenle F. Almanya’nın patronajı
altındaki AB, Türkiye’deki gelişmelerden »hoşnut değil«. Bu da AB’nin
Türkiye’deki demokratikleşme çabaları için önemli bir »partner« olacağının
gerekçesi. Benzer yaklaşımlar Kürt kamuoyunda da görülebiliyor. Önceki
yazılarımızda bunun yanlış olduğunu, aksine F. Alman emperyalizminin AKP
rejiminin en önemli destekçilerinden biri olduğunu vurgulamıştık. Bunun altını
bir veriyle daha çizelim.
16 Eyl 2016
Sağ popülizmin gösterdiği gerçek
Yarın Berlin’de Senato seçimleri
yapılacak. Eyalet-Kent Berlin’deki seçim sonuçları önümüzdeki haftanın siyasî
tartışmalarını belirleyecek. Irkçı AFD partisinin Berlin Senatosu’na girmesi (tahminler
yüzde 15 civarında oy oranı öngörüyor), önceki seçimlerden sonra olduğu gibi
burjuva medyasının Merkel’in mülteci politikasını ve F. Hükümetin çizgisini
yeterince »Alman« olmadığı için eleştirmesine, AfD seçmenlerinin aslında haklı olduklarını
ve korkularının ciddiye alınmasını vurgulamasına gerekçe olacak. Sol cenahta
ise hükümet ortağı olunup-olunması tartışmaları yeniden alevlenecek. Kısacası,
»aynı tas, aynı hamam« devam edecek.
11 Eyl 2016
Avrupa’nın siyasî haritası değişiyor mu?
Can Dündar son yazısında Avrupa
ile ilgili bazı kehanetlerde bulunmuş: F. Almanya’daki son eyalet parlamentosu
seçiminde AfD denilen ırkçı partinin aldığı yüksek oya bakarak, »21. Yüzyıl’ın
›Manifesto‹su şöyle başlayacak: ›Avrupa’nın başında bir hayalet dolaşıyor:
Faşizm hayaleti...‹« tespitinde bulunarak, Suriye’nin Avrupa’nın siyasî
haritasını değiştirdiğini ileri sürüyor. Bu liberal bakış açısı hayli yaygın
olduğundan, Dündar’ın iddiaları irdelenmeye değer.
2 Eyl 2016
F. Alman emperyalizminin »sempatisi«
Türkiye aylardan beri F. Alman
medyasının gündeminden düşmüyor. Yaklaşımların hayli çelişkili olduğu da gözden
kaçmıyor. Çünkü F. Alman burjuva medyası ve politikacılar AKP rejimine, ama bilhassa
Erdoğan’a son derece eleştirel yaklaşırlarken, F. Hükümet gerek pratiğiyle,
gerekse de söylemleriyle »silah kardeşinin« yanında olduğunu gösteriyor.
Aslında bu çelişki gibi görünen, bir çelişki değil, F. Alman emperyalizminin
devlet aklının ifadesidir.
26 Ağu 2016
Maceraperestin sonu iyi olmaz!
Son haftaların gelişmeleri, içeride mutabakat
sağlayan ve dışarıda mutabakat yenileyen AKP rejiminin Suriye’deki
maceraperestliğinin arka planı bir kez daha »hiç bir şeyin göründüğü gibi
olmadığını« kanıtlıyor. Bu arka planı görebilmek için, salt görüngülere ve
söylemlere dayanan analizlerden daha fazlası gereklidir. Kaldı ki böylesi
analizler, gerçek resmi görmemizi engelleyeceği kadar, mücadelenin yönünü
şaşırtabilir.
19 Ağu 2016
Akıllanmıyorlar!
Burjuvazi ve siyasî temsilcileri
sahiden çok tutarlılar. Tüm gerçekleri gözlerine soksanız da akıllanmıyorlar!
Bu gidişle akıllanmayacaklar da, ta ki ezilen ve sömürülen sınıflar onlara
dünyanın kaç bucak olduğunu gösterene dek. Kelle koltukta haber peşinde
koşanlara, gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için yaşamlarını ortaya koyanlara,
bombalamalarla, yargısız infazlarla boyun eğdirilemeyen özgür basın
emekçilerine, aynı yöntemleri tekrar tekrar deneseniz de, diz
çöktüremeyeceğinizi ne zaman anlayacaksınız? Özgür Gündem’i kapatarak, güneşi
balçıkla sıvayacağınızı zannediyorsanız, avucunuzu yalarsınız!
5 Ağu 2016
F. Almanya ve Gülen hareketi
15 Temmuz darbe girişiminin
ardından Gülen hareketi »baş terörist« ilân edildi. Aslına bakılırsa bu şekilde
komünistlerin, sosyalistlerin ve diğer bir çok kesimin yıllardan beri Gülen
hareketi hakkında söyledikleri, araştırmacı yazarların yazdıkları resmen teyit
edilmiş oldu. Ancak aradaki fark, resmi ağızların »kandırıldık« söylemiyle bu
faşist-ırkçı-tetikçi hareketin ender rastlanan bir cinai enerji ile
örgütlenmesindeki sorumluluğu gizleme çabasıdır. Devlet kurumlarının ve
egemenlerin oluru olmadan böylesine yaygın bir örgütlenme ağı olanaksız olurdu.
2 Ağu 2016
»Ankara’nın beşinci kolu«
Avrupa’daki burjuva medyasının
baş gündemi Türkiye olmaya devam ediyor. 15 Temmuz darbe girişiminden ve
ardından başlatılan süreçten bu yana istisnasız tüm medya araçları Türkiye’deki
gelişmeleri sürekli manşetten vermekte, okur yorumlarını genişçe yayımlamakta
ve özellikle internette dikkat çeken analizleri sayfalarına taşımaktalar. Temel
tandansın Türkiye’deki otoriter uygulamalardan duyulan derin kaygılar olduğu ve
kamuoyu algısına bu şekilde »uzak durulması gereken bir Türkiye« resminin
yerleştirildiği söylenebilir.
30 Tem 2016
NATO’da çatlak mı var?
Savaş aygıtı NATO’nun, ittifakın
ikinci büyük ordusuna sahip üyesi olan ve AB ile stratejik işbirliğini devam
ettiren Türkiye’de gerçekleşen darbe girişimi ve ardından tüm şiddeti ile
başlatılan kontrdarbeyi salt ülkenin iç dinamikleri ve iktidar mücadelesi ile
açıklamaya çalışmak, naif bir çaba olur. 15 Temmuz’u ve ardıl sürecini 2013’de
Katar’daki yönetim değişikliği ve Mısır’daki Sisi darbesi ile bağlantılı olarak
ele aldığımızda, gelişmelerin asıl arka planını daha iyi görebiliriz.
23 Tem 2016
Olağanüstü olağan hâl
Alman barış hareketinin
emektarlarından Werner Ruf hoca hep derdi: »Her olumsuzluğun içinde olumlu bir
yan bulunur« diye. Sahiden de, Türkiye’deki darbe girişimi ve ardından
açıklanan OHAL uygulaması bir çok şeyi göstermeye yardımcı oldu. En başta
Avrupa’daki burjuva medyasının, o »kaliteli gazeteciliğinin« aslında
dezenformatif amaçlara hizmet eden, manipülatif, sermaye çıkarlarını kollayan,
ikiyüzlü, egemenlerin açıklamalarını sorgulamadan haber yapan ucuz gazetecilikten
ibaret olduğunu ortaya çıkardı – elbette görene.
17 Tem 2016
Darbe girişimi: »acemice« mi, »Erdoğan için« mi?
Türkiye’deki karışık bir
geceyi aydınlatma denemesi
Türkiye’de 15 Temmuz’u 16 Temmuz 2016’ya
bağlayan gece olağanüstü, kafa karıştırıcı ve ürkütücüydü. Sorumluları »Yurtta
Sulh Konseyi« adını kullanan darbeci generallerdi. 260’dan fazla insanın
yaşamına mal olan darbe girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı ve basitçe,
sadece Türkiye’ye bakarak yanıtlanamayacak bir takım sorulara neden oldu.
15 Tem 2016
Kapkara »Beyaz Kitap«
Burjuvazinin klasik
becerisidir: aka kara, iyiye kötü der. İnsanlığın, özellikle işçi sınıfının on
yıllar süren mücadelerle elde ettiği kazanımları geriye alırken, bundan
»reform« diye bahseder, her türlü kavramın içini boşaltır, demagojik içeriği
ile doldurur. Bugün bunun örneğini F. Alman emperyalizminin »Federal Ordu İçin
Beyaz Kitap« denilen, ama içi beyazdan çok kapkara karabasanla dolu siyaset
belgesinde görebiliyoruz.
8 Tem 2016
NATO’nun ikili stratejisi
Dün Varşova’da başlayan NATO
zirvesinin ana konusu Rusya. Zaten zirvenin ertesinde de NATO-Rusya-Konseyinin
toplantısı yapılacak. Görüldüğü kadarıyla NATO Rusya’ya karşı bir ikili
strateji peşinde. Bu projenin mimarı ise F. Almanya. F. Alman emperyalizmi
Soğuk Savaş dönemindeki deneyimlerine dayanarak, NATO’yu Avrupa’da »hem savunma
yeteneklerini artıran, hem de diyalog ve işbirliği teklifleri öneren« bir
çizgiye oturtmayı amaçlıyor. »Diyalog ve işbirliği tekliflerinin« adresi
elbette Rusya.
6 Tem 2016
»Değerli yalnızlıktan« stratejik zorunluluklara
Türkiye’nin zikzaklı Ortadoğu
politikalarının arka planı üzerine
Türkiye’nin dış politikasını yakından
izleyenler, köşe taşları »stratejik derinlik«, »sıfır sorun politikası«,
»değerli yalnızlık« ve nihâyetinde »hasar sınırlama« olarak
nitelendirilebilecek dış politika sürecinin fiyasko ile sonuçlandığı konusunda
hemfikirler. Kimi liberal ve sol-liberal kesimler ile – bilhassa Suriye’deki
son gelişmeler çerçevesinde – Kürt milliyetçileri ise, AKP’den »kurtulma«
ümitlerini, rejimin ihtilaflı olma görüntüsünü verdiği ABD ve AB
emperyalizmlerine bağlamış durumdalar – sanki emperyalizmin kucağında temel bir
değişim olacakmış gibi.
3 Tem 2016
Türkiye ve İsrail: İkiz kardeşler
Hafta başından beri
Türkiye-İsrail ilişkilerinde »normalleşmeye« dönülmesi üzerine hayli
yazıldı-çizildi. Aslında bu süreç derinlikli bir analizi hak ediyor, ama köşe
yazısında bunu yapamayacağımıza göre, bazı anımsatmalarla arka plana ışık
tutmaya çalışalım.
24 Haz 2016
AB ile »Sosyal Avrupa« boş bir hayal
Britanyalılar kararlarını
verdiler: AB üyeliğinden çıkıyorlar. Britanyalıların verdiği kararın etkileri
şüphesiz büyük olacak. Türkiye’nin AB üyesi olup olmayacağı tartışılırken,
şimdi »AB’nin geleceği var mı, yok mu?« sorusu gündeme oturdu. Gerçekten de
asıl yakıcı olan soru bu, kendisini oldum olası »yaşlı kıtaya« ait görmeyen
Britanya’nın üye kalması veya ayrılması değil.
F. Alman emperyalizminin Tatar kartı
Rusya ile olan ilişkiler hem
emperyalist güçler arasındaki, hem de emperyalist merkezlerdeki farklı sermaye
fraksiyonları arasındaki çıkar çelişkilerini gün yüzüne çıkarıyor. Rusya
doğalgazına olan bağımlılık derecesi ilişkilerin yönünü beliriyor. ABD
emperyalizmi »Wolfowitz Doktrini« çerçevesinde Rusya’yı kuşatma politikasını
sertleştirirken, Avrupa’nın en gerici ve en saldırgan gücü hâline gelen F.
Alman emperyalizmi, Rusya ile olan ilişkilerini ikili bir çizgide
şekillendirmek zorunda kalıyor.
17 Haz 2016
Alman-Türk kayıkçı dövüşü
Siyasî tartışmalardaki kavgaların asıl amacı gizleyen göstermelik olduklarını vurgulamak için »kayıkçı dövüşü« tanımının kullanıldığı biliniyor. Bir zamanların İstanbul kayıkçılarının uyguladıkları bu üç kâğıdı bugünün metropollerinde de görmek olanaklı: Aralarında düzmece bir kavga çıkaran yankesicilerin kendilerini ayırmaya çalışanları ve kavgayı izleyenleri soymak için kullandıkları bir taktik olarak.
3 Haz 2016
»Soykırım, soykırımdır!«
Federal Parlamento – nihâyet
– Ermeni soykırımını ve Almanya’nın sorumluluğunu kabul eden önergeyi oy
çokluğu ile kabul etti. Dışişleri Komisyonu Sözcüsünün »Soykırım, soykırımdır!«
sözü, güne damgasını vurdu. Peki, F. Parlamento bu önergeyi soykırımın 100.
yılında veya yıldönümü kabul edilen 24 Nisan’da değil de, neden şimdi, tam da
Türkiye ile mülteci anlaşmasının tartışılır olduğu bir dönemde kabul etti? Ve
bunun sonuçları ne olacak?
27 May 2016
Alman-Türk kaygı tiyatrosu
F. Alman şansölyesi Merkel’in
hafta başında yaptığı Türkiye ziyareti, kamuoyuna yönelik kaygı tiyatrosu
rezaletini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. »Vize muafiyeti«, »laiklik«, »Geri
Kabul Anlaşması«, »Terörle Mücadele Yasası« gibi konularda »kaygılar« dile
getirildi, Türk tarafı geleneksel »AB yegâne seçenek değil« çıkışını yaptı,
burjuva medyası da »aman anlaşma bozulmasın« kaygılarını haberlerine taşıdı.
Peki, sonuç? Yola aynen devam.
26 May 2016
İnce çelişkiler
ABD ve F. Alman
emperyalizmlerinin Rusya ve Çin çelişkileri üzerine
2016 Mart’ında Pentagon’un Doğu Avrupa’ya
4.200 asker, 250 tank ve 1.700 araçtan oluşan bir tank tugayını konuşlandırma
kararını alması, Avrupa’daki burjuva basınında tartışmalara yol açtı. ABD
böylelikle Avrupa’da üçüncü tugayını konuşlandırmış ve nihâyetinde F. Almanya
ve İtalya’dakilerle birlikte toplam 69 bin ABD askeri Avrupa’da görev yapıyor
olacak. Pentagon aynı zamanda Avrupa’daki askeri harcamalarını dört katına
çıkartarak, toplam 3,4 milyar Dolar’a yükseltme kararını aldı. Ayrıca NATO’nun
»Response Force« adı verilen roket savunmasındaki asker sayısı 13 binden 40
bine çıkartılacak ve Polonya’da konuşlandırılmış olan çok uluslu kolordu
teyakkuz hâline geçirilerek, Rusya sınırlarında nükleer silah kullanımı
simülasyonunu yapacak.
21 May 2016
Suudi Arabistan’ın jeopolitik planları
ABD emperyalizminin en sadık
taşeronlarından olan Suudi Arabistan, Ortadoğu’daki kanlı ihtilafların
teşvikçisi ve cihatçı terör gruplarının en büyük finansörü olarak bölgede
uğursuz bir rol oynamaya devam ediyor. Uyguladığı politikalar, körüklediği
savaşlar ve teşvik ettiği mezhep çatışmalarıyla Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’nun
en saldırgan bölge gücü konumuna geldiğini tespit etmek, şüphesiz yanlış
olmayacaktır. Salt burjuva medyasından bilgilenen kimi sol-liberal yazar, bu
gelişmenin ardında Suudi despotlarının gerici Vâhhabî ideolojilerinin durduğunu
ve bölgedeki ihtilaflara sadece mezhep farklılıklarının neden olduğunu iddia
ediyorlar.
20 May 2016
Pecunian vilescit!
Bilinen hikâyedir: Roma
İmparatoru Vespasian, boşalan devlet kasasını doldurmak için umumî tuvaletlere
vergi koyunca, senatörler ve oğlu Titus kararı eleştirirler. Bunun üzerine
imparator »pecunia non olet!«, yani »para kokmaz« yanıtını verir. Bu hikâye,
paranın kaynağından bağımsız değerini koruduğunu ve egemenler için paranın
nereden geldiğinin önemi olmadığını vurgulamak için anlatılır. Ama görüldüğü
kadarıyla günümüzün egemenleri »pecunian vilescit!«, yani nakit para kokuyor
düşüncesindeler.
13 May 2016
Devrimci tutsaklar ve bir özeleştiri
Bugünlerde F. Almanya’da
Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimcilere yönelik olan ve F. Alman Ceza Yasasının
129 a-b maddelerince açılan davalara devam ediliyor. Daha önce yazdığımız gibi,
bu madde F. Alman emperyalizminin devrimci güçleri sindirme ve baskı altına
alma politikalarının bir aracı. Sadece o da değil: aynı zamanda hem despot
rejimlerle işbirliğine dayanan bir dış politika enstrümanı, hem de kendi
sınırları içerisindeki devrimcilere karşı kullanılan bir tehdit unsurudur.
7 May 2016
KCK’nin devrimci hamlesi
AB-Türkiye mülteci uzlaşısı,
dokunulmazlık şaklabanlığı, vize muafiyeti falan derken, yakında Willy hoca
telefon eder diye düşünüyordum. Nitekim sabahın köründe aradı, daha merhaba
demeden: »Aklım almıyor« dedi. Ben de, »Ne bekliyodun hocam, rejim AB sayesinde
konsolidasyonunu tamamlıyor, ABD de destek çıkı..«, »Yok« dedi, »onu değil,
Türkiye devrimci hareketi ile sivil Kürt siyasetini kastediyorum«.
23 Nis 2016
Terör – Emperyalizmin meşum egemenlik aracı
George W. Bush 20 Eylül 2001 tarihinde ABD Kongresinde yaptığı
konuşmada, »Teröre karşı savaşımız El Kaide ile başlıyor, ama onunla
bitmeyecek. Bu savaş küresel erimi olan her terörist grup bulunana, durdurulana
ve yok edilene dek devam edecektir« diyerek, emperyalizmin yeni »büyük anlatısını«
ilân ediyordu. Bu »büyük anlatı« son 15 yılın tüm jeostratejik hedefli,
uluslararası hukuka aykırı ve eski Ahit’in »iyi« ve »kötü« tanımları üzerine
oturtulmuş müdahale savaşlarının (»Haçlı Seferinin«) temel gerekçesi oldu.
Dahası, egemen sınıflar ve emperyalist güçler içeriğini stratejik hedeflerine
göre keyfi bir biçimde belirledikleri »terör«, »terörizm« ve »terörist«
tanımlarıyla, klasik askerî operasyonların yanı sıra gizli servislerin ve özel
timlerin yürüttükleri, yargısız infazların, işkence merkezlerinin ve topyekun
yok edilmelerin belirgin emareleri olduğu savaşları yaygınlaştırdılar.
ABD-Suudi gerilimi mi?
ABD başkanı Obama’nın Suudi
Arabistan’ı ziyaretini sayfalarına taşıyan burjuva basınına bakılırsa, ABD
emperyalizmi ile sadık taşeronu arasında ciddi bir gerilim yaşanıyor. İddia şu:
»ABD’nin İran ile ilişkilerini geliştirmesi ve 11 Eylül saldırılarından Riyad’ın
rolü olduğu iddialarını içeren bir yasa tasarısının ABD Kongresine getirilmesi
nedeniyle Suudi despotları 750 milyar Dolarlık fonlarını satma tehdidinde
bulunarak, gerilimi artırdılar. Hatta kral Selman’ın Obama’yı bizzat
havaalanında karşılamaması, gerilimin derinleşeceğini gösteriyor.« Gerçekten
öyle mi?
16 Nis 2016
Devrimci mücadele meşrudur!
Bugün F. Almanya’nın Nürnberg
kentinde önemli bir protesto eylemi yapılıyor: F. Alman devletinin bir yıldan
beri tecritte tuttuğu ATİK’li devrimcilerin ve tüm politik tutsakların serbest
bırakılmasını talep eden bir yürüyüş. Bilindiği gibi, 13 ATİK’li devrimci
Avrupalı emperyalist devletlerin AKP rejimiyle işbirliğinde gerçekleştirdikleri
bir operasyonla 15 Nisan 2015’de tutuklanmışlardı. 10 ATİK’li devrimci ve 8
Kürt siyasetçisi hâlâ tecritte tutulmaktalar.
8 Nis 2016
Mengene arasında
Etrafını görünür ve görünmez
sınırlarla örmeye çalışan Avrupa, tüm zenginliğine ve askerî üstünlüğüne rağmen
bir mengene arasına sıkışmış gibi, iki yandan masif bir baskı altında. Bir
tarafta savaştan kaçan Afganistanlı, Pakistanlı ve Suriyeli mültecilerin yanı
sıra Kuzey Afrika, özellikle Libya üzerinden Avrupa’ya gelmeye hazırlanan
Eriteya, Etopya, Güney Sudan, Merkez Afrika Cumhuriyeti, Nijerya ve Somali’deki
yoksulların göç tehdidi artarak sürerken, diğer tarafta da ekonomik ve malî
krizlerin kara bulutları Avrupa üzerinde toplanmaya başlıyorlar.
F. Alman emperyalizminin Afrika sevdası
Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi CDU’nun genel başkan yardımcısı
Armin Laschet, FAZ gazetesine yazdığı bir makalesinde, biraz da hayıflanarak,
»Suriye’de Hıristiyanları katleden cihatçı grupları ›muhalifler‹ diyerek
destekliyoruz, ama Mali’de aynı cihatçı grupları ›terörist‹ diye kovalıyoruz.
Bu saçmalığa bir son vermek lazım« diye yazıyordu. Laschet’i böylesi bir
yorumda bulunmaya iten, kuşkusuz aynı zamanda Almanya Katolik Konseyi’nin üyesi
olması ve Suriye’deki şiddetin Hıristiyan dünyasında oluşturduğu tepkiydi.
Laschet, »bu saçmalığı« eleştireyim derken, istemeden de olsa F. Alman
emperyalizminin stratejilerini özetliyordu. Nitekim, bizzat Şansölye Merkel’in
tartışmaya müdahalesinin ardından, Laschet ve benzeri kesimlerden gelen
eleştiriler kesildi.
1 Nis 2016
»Macar salamı«
Almanya işçi
hareketinde yaygın bir deyiş vardır: »Salam taktiği«. Bu metaforla sermayenin
ve siyasî temsilciliğinin sendikal mücadeleler ile elde edilen kazanımları fark
edilemeyecek şekilde dilim dilim geri alması kastedilmektedir. »Bir dilimden
bir şey olmaz« yaklaşımını gösterenlerin belirli bir zaman sonra »salamdan«
geriye hiç bir şeyin kalmamasına şaşırmamaları da ima edilir. Sermaye bu
şekilde uzun vadeli ve istikrarlı bir şekilde çıkarlarını kollayan adımlar atmaktadır.
27 Mar 2016
AB’nin Türkiye stratejisi
»AB uzun zamandan beri ilk kez ciddi varoluş sorunlarıyla
boğuşuyor. Geleneksel olarak kıta Avrupa’sından ziyade, ABD’ne yakın olan
Britanya AB üyeliğinden çıkış şantajıyla Federal Almanya karşısındaki
pozisyonunu güçlendirmeye çalışıyor. Yunanistan, Portekiz, İtalya ve İspanya
borç krizi içinde ve Federal Almanya’nın başarıyla gerçekleştirdiği reform ve
tasarruf paketlerini uygulamakla boğuşuyorlarken, Polonya, Litvanya ve
Macaristan gibi üye ülkeler, Rusya bizi tehdit ediyor gerekçesiyle ABD’nin
politik sularında yüzüyorlar. Aynı zamanda mülteci krizine çözüm olarak AB
sınırlarının kapatılmasını ve Schengen Antlaşmasının askıya alınmasını
istiyorlar. Bulgaristan, Romanya ve Slovenya’nın yanı sıra Kosova
yurttaşlarının serbest dolaşım hakkını kötüye kullanarak kitlesel biçimde
zengin AB ülkelerine göç etmeleri ve Britanya, Federal Almanya, Fransa ve
Benelüx ülkelerinin sosyal yardım bütçeleri üzerinde baskı oluşturmaları, bu
ülkelerde ve Brüksel’de kaygıyla izleniyor. Federal Alman Şansölyesi Merkel’in
mülteci krizinde izlediği yanlış politika, diğer AB üyesi ülkeleri, bilhassa
Balkan güzergâhı üzerindeki transit ülkelerini tedirgin ediyor. AB,
dağılabileceği bir krize doğru hızla ilerliyor.«
25 Mar 2016
Savaş eken, terör biçer!
Son haftaların yüzlerce
sivilin yaşamına mal olan terör saldırıları, bir kez daha güvenlik
tedbirlerinin olağanüstü biçimde artırılması, demokratik hak ve özgürlüklerin
rafa kaldırılması, yasaklamalar, baskı aygıtının güçlendirilmesi ve »teröre
karşı mücadele kararlılığının« hep daha yüksek sesle vurgulanmasıyla terör ile
başa çıkılamayacağını kanıtlamış oldu. Görünen o ki, sadece ihtilaf
bölgelerinde değil, görece refah coğrafyalarında da uzun bir süre daha terör
tehdidi altına yaşayacağız.
23 Mar 2016
Mülteciler bahane, fırsat şahane
Toplumsal Özgürlük Gazetesi 4 Aralık 2015 tarihli 16. sayısında yayımlanmıştır
Burjuva ikiyüzlülüğünün
»mülteci krizi« diye pazarladığı güncel mülteci trajedisi, güya »demokratik«
olan imtiyazlı coğrafyaların nasıl militaristleştirildiğini, bu coğrafyalardaki
işçi sınıfının ırkçı propagandalarla nasıl bölünerek saf dışı bırakıldığını ve
bizzat, kurumsallaştırılmış insanlık dışı uygulamalarla AB sınırlarında tutulan
mülteci kitlelerinin nasıl emperyalist savaşlar için enstrümentalize edildiklerini
gösteriyor. Emperyalist savaşlar ve kapitalist sömürü sonucunda oluşmuş 60
milyonu aşkın bir mülteci kitlesinin sadece küçük bir bölümünün Avrupa’ya
yönelmiş olmasına rağmen, mülteciler bilinçli olarak emperyalist orduların
hedefleri hâline getiriliyorlar.
Emperyalizmin yeni »Marshall-Planı«
Halkın Sesi Gazetesi, 252. sayısında yayımlanmıştır
Eğer 2016’nın ilk altı
haftasındaki gelişmeler, bilhassa »Avrupa’dan« demokratikleşme ve refah için
destek uman, Irak ve Suriye’deki yangına »itfaiye« gönderileceğini zanneden
kimi burjuva demokratını, sol-liberal hayalperesti ve küçük burjuva
entelijensiyayı derin uykularından uyandıramadıysa, onlar için yapabileceğimiz
bir iyilik kalmamış demektir. Buna karşın her siyasî, toplumsal ve iktisadî
gelişmeyi tarihsel koşullar, maddi şartlar, iktidar ve güç ilişkileri ve
elbette sınıf çıkarları temelinde değerlendiren sosyalist ve komünistlerin
»emperyalizm ile barış olmaz« tespiti ise, bir kez daha çıplak gerçekler ile
kanıtlanmıştır.
19 Mar 2016
F. Alman seçimlerinin gösterdiği
Geçen hafta yapılan üç eyalet
parlamentosu seçimlerinde açık ırkçı ve giderek faşist karakter kazanan AfD
partisinin elde ettiği iki haneli başarılar şaşkın liberalleri ürkütmüşe
benziyor. Kimi liberal yorumcu AfD’nin, »fareli köyün kavalcısı« misali,
»halkın aklını çeldiğini« yazsa da, biz sermayenin ne dediğine bakalım. Çünkü
F. Alman siyasetindeki gelişmeleri en doğru biçimde oradan okumak olanaklı.
12 Mar 2016
Polonya usulü »demokrasi«
Gelişmeler 21. Yüzyıl’ın
burjuva demokrasilerinin dayandığı tüm norm ve kuralların içlerinin
boşaltıldığı, göstermelik dahi olamayan birer hülle hâline getirildiği ve her
türlü burjuva özgürlüğünün »güvenlik« gerekçesiyle rafa kaldırıldığı otoriter
rejimler çağı olacağına işaret ediyor. Türkiye gibi emperyalist çıkarların
çarpışma noktalarında bulunan ülkelerde faşist diktatörlük koşulları
yaratılırken, »demokrasinin beşiği« Avrupa’da toplumsal rıza alan otoriter-neoliberal
güvenlik rejimleri inşa ediliyor.
7 Mar 2016
Tüm iktidar baldırı çıplaklara!
Emperyalist-kapitalist dünya
sisteminde halkların alternatif birliği olanaklı mıdır?
Demokratik Modernite yazı kurulu 16. sayıda
yer alan »Demokratik Ulusun Bedeni« dosyasında öncelikli olarak BM’lere,
NATO’ya, G8’e, yani devletlerin sorunu büyüten yapılarına karşı alternatif bir
birlik, yani »Dünya Demokratik Konfederalizmi« düşüncesini öne çıkarmayı
amaçladıklarını ve bu bağlamda halkların devlet dışı, komünal, sosyalist birlik
arayışlarını yorumlayan bir katkı istediklerinde, sunabileceğimiz katkının
konunun kapsamı nedeniyle ancak eleştirel bir girizgâh olabileceğini
belirtmiştik. Elbette tam kelime anlamında bir »girizgâh« olarak değil, aksine
insanlığın ve doğanın yakın gelecekteki var oluşunu olumlu anlamda etkileme
potansiyeline sahip ve oluşturulmasının zorunluluğu gün gibi açık olan bir
halkların alternatif birliği üzerine gerekli gördüğümüz tartışmaya giriş
babında.
YAZININ TAMAMI, DEMOKRATİK MODERNİTE DERGİSİNİN YAYINLANMASINDAN SONRA OKUNABİLİR.
YAZININ TAMAMI, DEMOKRATİK MODERNİTE DERGİSİNİN YAYINLANMASINDAN SONRA OKUNABİLİR.
4 Mar 2016
Aptal koyun kasabın bıçağını yalarmış...
Dünyanın en zengin ve en
imtiyazlı coğrafyalarından olan Avrupa’daki çoğunluk toplumları, kümese dalan
tilkinin korkuttuğu tavuklar misali, panik ataklara kapılıp duruyorlar. Misalde
kalacak olursak; canlarına kast eden »tilkinin« mülteciler olduğunu
zannediyorlar. Öyle olunca da, kümesin sahibinden, yani canlarına kast eden
asıl canavardan medet umuyorlar.
26 Şub 2016
Asalak kapitalizme mülteci ivmesi
60 milyondan fazla mülteci
savaşlardan, şiddetten, felaketlerden, yoksulluktan, etnik temizliklerden ve
tüm diğer belalardan kurtulmak ve en azından hayatta kalabilmek için yollara
düşmüş durumda. İşin kötüsü, bunlar yola çıkabilecek gücü ve parayı
bulabilenler. Dünya çapında 1 milyarı aşkın insanın açlık sınırında yaşamak
zorunda bırakıldığı ve temiz içme suyuna ulaşamadıkları düşünülürse, 60
milyonun çok küçük bir oran olduğu görülebilir.
19 Şub 2016
Mülteciler ve kapitalist kâr mekanizmaları
AB hükümet ve devlet
başkanları zirvesi »mülteci krizini« nasıl çözüp, mülteci »akınlarını«
engelleyeceklerini tartışırken, Avrupa sermayesi mülteciler üzerinden
kapitalist kâr mekanizmalarının nasıl hızlandırılacağını ve neoliberal
uygulamaların nasıl daha kökleştirilebileceğini tartışıyor. Her ne kadar
sermaye ve sermayenin siyasî temsilciliği olan hükümetlerin gündemleri
farklıymış gibi görünse de, ikisi de birbirini tamamlıyor aslında.
12 Şub 2016
Susmuyor şu cesetler susmuyor...
Olmuyor, susturamıyorlar! Her
gün televizyon ekranlarından, gazete sayfalarından, manşetlerden büyük
puntolarla kustukları nefretleri, »yok edeceğiz«, »kökünü kazıdık, kazıyacağız«
tehditleri yetmiyor işte. Muhtarları, öğretmenleri toplayarak, besili kalemşorlarının
sadık havlamalarına çirkin böğürmelerini ekleyerek yaptıkları konuşmalar;
cümlelerinin arasından vıcık vıcık egemenin kibri, sömürücünün arsızlığı,
ırkçılığın zehri akan bağırtıları da yetmiyor.
11 Şub 2016
Rusya’nın Suriye angajmanının arka planı üzerine
BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi Rusya’nın Suriye iç savaşına
müdahil olması ve Suriye hükümetinin isteğiyle askeri operasyonlara başlaması,
Türkiye ve dünyadaki ilerici güçler ve barışseverler arasında farklı açılardan
yorumlanmakta. Müdahaleyi, Rusya’yı da emperyalist cephe içerisinde görerek,
emperyalistler arası kapışma olarak nitelendirenlerden, AKP rejimi ile olan
ihtilafı ve Suriye’deki cihatçı çetelere karşı etkin saldırıları nedeniyle
Putin sevgisini keşfedenlere kadar geniş bir yelpaze ile karşılaşmak olanaklı.
5 Şub 2016
Yasallık yerine meşruiyet
Geçen haftaki köşe yazısını »AB, AKP rejimini
neden desteklemektedir?« sorusu ile bitirmiştik. (Yanıtı için http://kozmopolit-blog.blogspot.com sayfasındaki makalemizi öneririz) Aslına bakılırsa basit gibi görünen bu soru,
hem geniş bir yanıt istiyor, hem de ardından yanıtlanması gereken bir çok
soruyu da beraberinde getiriyor. Olanaklar ölçüsünde bunlara burada değinmeye
çalışacağız.
1 Şub 2016
Despotlarla işbirliği zorunluluğunun dayanılmaz hafifliği*)
AB’nin Türkiye politikası ve
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin rolü üzerine
Dünya kamuoyunun gözü önünde Türk ordu ve
polisinin özel timlerinin Kürt kentlerini kuşattıkları, yerle bir ettikleri,
sivilleri – özellikle kadın ve çocukları sokak ortasında infaz ettikleri ve
Türkiye egemenlerinin kirli savaşının yeni bir ivme kazandığı günlerde Berlin
ve Brüksel’de iki önemli toplantı yapıldı.
29 Oca 2016
AB, AKP’yi neden destekliyor?
Avrupa Parlamentosu Uluslararası Kürt
Konferansı 12. kez Brüksel’de gerçekleştirildi, ama Kürt basını haricinde
kamuoyunda pek ilgi çekmedi. AP Sol Grubu himayesinde yapılan geleneksel
konferansta Kürt temsilcileri ve dostları birbirlerini dinleyip, karşılıklı
söylenenleri teyit ettiler. Söylenenlerin, yapılan tespitlerin, ileri sürülen
taleplerin hiç birisi yanlış değil. Peki ama sonuç?
22 Oca 2016
Stratejik zorunluluk
Saldırganlığı giderek artan Alman
emperyalizmi kronik birikim fazlası krizini hafifletmek, derinleşen sosyal ve
ekonomik sorunların faturasını çalışan sınıfların sırtına yüklemek, sömürüyü
kökleştirmek amacıyla zaten kırıntıları kalmış sosyal ve demokratik kazanımları
ortadan kaldırmak, toplumsal direnç mekanizmalarını kırmak ve dünyanın yeniden
emperyalist paylaşımındaki avantajlı konumunu genişletmek için bir dizi
stratejik zorunluluğu yerine getirmeye çalışıyor. Bu zorunluluklardan bir
tanesi, işbirlikçi ülkelerdeki gerici devlet yapılarını teşvik etmektir.
15 Oca 2016
Gerici devlet yapısına dönüş
1989/90 karşı devrimiyle sosyalizmin dünya
çapında aldığı yenilginin 26. yılında insanlığın neleri kaybettiği ve daha
neleri kaybetmek üzere olduğu daha da belirginleşiyor. Reel sosyalizm tüm
hatalarına, bürokratikliğine ve zayıflıklarına rağmen, emperyalist güçleri
sınırlamış, dahası, özellikle Avrupa’da sistem alternatifi olma vasfıyla ve
güçlü sendikal hareketin de katkısıyla egemen sınıfları – Ren kapitalizmi gibi
– »sosyal devlet« uzlaşısına zorlamıştı.
9 Oca 2016
Taşeron başına buyruk davranınca...
Emperyalizmin sadık taşeronu Suudi
despotları, İran politikalarında gerginliği artırınca, tüm başkentlerde
teyakkuza geçildi. Burjuva basını ise, hemen her ülkede »mezhep çatışması«
teranesine devam ediyor. Hakim sınıfların egemenlik aracı olan »mezhep
çatışması« söylemi ile ilgili olarak M. Sinan Birdal’ın Çarşamba günü Evrensel
gazetesinde yayımlanan yazısı hayli aydınlatıcı olduğundan, tavsiye ederiz.
Biz, sorunun jeopolitik arka planına bakalım.
1 Oca 2016
Deklarasyonla özerklik gelmez
Kürdistan’ın yangın yerine döndürüldüğü,
katliamlar ve yıkımın olağanlaştığı, ama aynı zamanda vicdanların köreldiği
bugünlerde DTK’nın kamuoyuna sunduğu Demokratik Çözüm Deklarasyonu,
beklenildiği gibi egemenlerin derin nefreti ile karşılaştı. Deklarasyonla
özerkliğin gelmeyeceğini, deklarasyonun tüm ülkeye yönelik bir tartışma metni
olduğunu herkes biliyor. Rejim zaten tam da bu nedenle nefretini kusuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)